Esas No: 2017/34
Karar No: 2018/746
Karar Tarihi: 07.02.2018
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2017/34 Esas 2018/746 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Katılan ..."e yönelik yağma suçundan sanık ... hakkında üzerine atılı nitelikli yağma suçu açısından cezalandırılmalarına ilişkin Manisa 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 10.03.2011 gün, 2009/550 Esas ve 2011/64 Karar sayılı hükmün temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi 13.02.2013 gün 2012/ 9589 Esas ve 2013/2227 Karar sayılı ile;
"1) Belli bir olay ile ilgili suç işlediği izlenimini veren ve hakkında herhangi bir araştırma yapılan kişi, şüpheli statüsüne girer. Şüpheli muhakeme hak ve yetkilerine sahiptir.
Yargılanacak her uyuşmazlıkta; şüphelilik, uyuşmazlığın somut olması ve uyuşmazlığın çözümü şeklinde özellikler vardır. O halde önce olay öğrenilmelidir. Yani sübut konusunda bir hükme varılır. Sübut (veya ispat) meselesi maddi mesele olup, bu konu geçmişteki olayı zihnimizde yeniden yaratmak, yani nasıl meydana geldiğini belirlemektir. Olay belirlendikten sonra, olaya uygulanacak hukuki norm ve bunun olayın tipine uygun olup olmadığı konusunda sonuç çıkarılır. Maddi durumun tespiti, hukuki durumun tespitidir.
Hakim bu güne dayanarak dünü öğrenir. Dün hakkındaki şüphesini deliller sayesinde yener. Şüphenin yenilmesi yerine belirliliğe terk eder.
Delillerin gösterdiği objektif bakımından bir (ihtimal) dir. Buna rağmen ihtimal belli bir dereceye gelince kanaat (kanı) olacaktır. Şüphe yerini kanaate bıraktığında ispatta aranan belirlilik ortaya çıkar. Her olayda lehe ve aleyhe deliller vardır.
Kanaati meydana getiren delillerin tek tek değerlendirilişi kadar hep birlikte değerlendirilmesi de mümkündür. Deliller bütünlük teşkil ediyorsa, bir bütünün birbiri ile uyuşan ve birbirini tamamlayan parçaları ise, bu hakiki delildir. İspat konusu, gerçeğin bir parçası olan olay hakkında hüküm vermektir.
Gerçekten Hakim geçmişte ne olduğunu ve nasıl olduğunu bilmeye mecburdur, elindeki imkan, bu gündür.
Bu günden maksat da, varlığını duygularımızla öğrendiğimiz şeylerdir. İşte "delil" budur.
Delillerin bu günün akılcı anlayışına göre, Hakimin kanaati, ispat edilmesi istenen olayların tahlil ve tetkiki ile lehe ve aleyhe bütün şartlan tenkit ve değerlendirmesinin mahsulü olacaktır. İspat edilmesi gereken şüpheli olandır, delillerden biri de tanıktır. Tanık taraflardan olmayan, fakat olay hakkında görgü ve bilgisi olmuş bir kişinin, o olay hakkında beş duyusu ile edindiği sübut konusunda karar verecek mahkeme ve/veya Hakim huzurundaki sözlü beyanıdır. Sanık dışında herkesin bu konumda ele alınabileceği dikkate alınarak, değerlendirme yapılacağı muhakkaktır.
Yağma suçlarında eylemin sabit olup olmadığı hususu çoğu zaman mağdurun anlatımlarından hareket edilerek ulaşılan kanıtlarla belirlenebilmektedir.Bu nedenle mağdurun anlatımlarının elde edilen diğer kanıtlarla da değerlendirilerek doğruluğunun her türlü şüpheden uzak şekilde ispatı gerekir. Ceza Yargılaması Yasası adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle, adaletin tam gerçekleşmesi için olaya ışık tutabilecek nitelikteki tüm yasal kanıt ve belgelerin tartışılıp gereğinde araştırılıp belirlenmesi gerekir.
Bu genel ilkeler ışığında,
Somut olaya gelince;
Katılanın borçlu, sanığın da alacaklı olup İdris Aytan isimli şahsa ciro etmiş olduğu ve ağırlıklı olarak tanzim tarihleri 2002 yılı olan toplam 15 adet bonoya dayalı olarak İdris isimli şahıs tarafından katılan aleyhine Turgutlu İcra Müdürlüğünün 2003/2232 Esas sayılı takip dosyası ile 16.12.2003 tarihinde icra takibi başlatıldığı; katılanın ödeme emrinin tebliği üzerine İcra Müdürlüğüne sunmuş olduğu 25.12.2003 tarihli mal beyanı dilekçesinde “takibe konu bonoların kambiyo senedi vasfını taşımadığı, bono miktarının üzerinde talepte bulunulduğu ve tahrifatlı olduğu ile birlikte bonoların elinden zorla alınmış senetler olduğunu” ileri sürmüş olduğu; vekili marifetiyle Turgutlu İcra Tetkik Mercii Hakimliğine anılan bonoların iptaline yönelik olarak 2003/183 esas sayılı dosyası ile dava açtığı, ancak bu aşamada bonoların zorla alındığına ilişkin iddianın sürdürülmediği ve kamu davasına esas olacak nitelikte yasal ve yetkili merciilere başvuruda bulunulmadığı, İcra Tetkik Mercii Hakimliği 11.3.2004 tarihli kararı ile, üç adet bononun kambiyo senedi vasfında olmadığından, bu bonolar yönünden takibin iptaline, diğer bonolar yönünden
ise takibin devamına karar verildiği, katılanın bu aşamadan sonra ve yağma olayının gerçekleştiği tarihten uzunca bir zaman sonra vekili marifetiyle Cumhuriyet Savcılığına vermiş olduğu 20.5.2004 tarihli dilekçe ile sanık hakkında yağma suçundan şikayette bulunduğu;
Katılan ..."in vekili marifetiyle Cumhuriyet Savcılığına vermiş olduğu 20.5.2004 tarihli şikayet dilekçesi ve 23.6.2004 tarihli kolluk anlatımlarında: “2003 yılı Haziran aylarında bir konuda paraya sıkıştığından, önceden tanıdığı sanıktan 600 TL borç para aldığını ve borcunu ödediğini, 2003 yılı Eylül ayı içerisinde kahvede oturduğu bir sırada sanığın gelerek “gel seninle bir yere gidelim” diyerek arabasına bindirdiğini, arabayı askerlik şubesinin arka tarafına götürüp yol kenarında durduğunu, silah tehdidi ile kendisine senet imzalattığını, senetlerde miktar ve tarih yazıp yazmadığına bakmadığını, senetleri imzaladıktan sonra kendisini orada indirdiğini, karşılaştığı ... isimli kişiye durumu anlattığını, birlikte oğlunun kahvesine gidip durumu oğluna da anlattığını, mahkemeye müracaat etmeden sanığın borçlu olduğu yönünde hakkında dava açtığını, sanığın şikayet etmemesi yönünde kendisini tehdit ettiğini, evden dışarı çıktığında kendisini takip ettiğini, korkusundan şikayette bulunamadığını” beyan ettiği; Turgutlu 1.Asliye Ceza Mahkemesinde alınan beyanlarında da benzer anlatımlarda bulunup “sanıktan aldığı paranın 400 TL olduğunu, 200 TL faizi ile birlikte 600 TL ödediğini, hiç borcunun kalmadığını, sanığın Eylül ayında mavi büyük bir arabayla gelip kendisini aldığını, silah tehdidi ile senetleri imzalamasını istediğini, kaç tane senet imzaladığını bilmediğini, senetlerin boş veya dolu olduğunu hatırlamadığını, bir kısmının yazılı, bir kısmının yazılı olmadığını” beyan etmiş olmasına rağmen Ağır Ceza Mahkemesinde alınan beyanlarında: “sanıktan 400 TL aldığını ve kısa bir süre sonra 400 TL olarak ödediğini, sanığın kendisinden faiz almadığını, sanığın silah tehdidi ile kendisine 15 tane senet imzalattığını ve tüm senetlerin boş olduğunu, senetleri imzalattıktan sonra sanığın kendisini arabadan indirdiğini, senetlerle ilgili icradan tebligat gelene kadar savcılık, polis veya jandarma gibi herhangi bir resmi makama gidip şikayette bulunmadığını ve olaydan yakın akraba ve çevresine de bahsetmediğini” beyan ettiği, mahkemece olayın hemen sonrasında neden resmi makamlara şikayette bulunmadığı yahut yakınlarına haber vermediği sorulduğunda: “aklına gelmediğini, aklına gelseydi savcılığa gideceğini, ayrıca başına gelen bu olaylar nedeniyle utandığını”; emniyet ifadesi okunup sorulduğunda ise: “aldığı borç miktarını yanlış hatırlamış olabileceğini, senetleri imzalarken boş olduğunu hatırladığını, ayrıca olayı oğlu İsmet"e de anlattığını, unuttuğu için biraz önce söyleyemediğini, sanığın sürekli kendisini tehdit ettiği ve şikayet etmemesi konusunda tehdit ettiğinin de doğru olduğunu, bu yüzden şikayette bulunmadığını” beyan ettiği;
Katılanın soruşturma ve kovuşturma aşamasında iddiasını desteklediğini ileri süren tanıklar gösterdiği, bu kapsamda dinlenen tanıkların beyanları özetle;
Tanık ..."in kolluk beyanında: “müştekiyi beyaz renkli bir araçtan inerken gördüğünü, aracın sanığın arabası olduğunu, müştekinin araçtan indiğinde renginin solmuş ve bitkin bir vaziyette olduğunu, kendisine ne olduğunu sorduğunda sanığın silah zoruyla kendisine senet imzalattığını söylediğini” beyan ettiği; Asliye Ceza Mahkemesindeki beyanlarında: “görgüye dayalı bilgisi olmadığını, sadece müştekinin bir keresinde sanığın kendisini tehdit ettiğini söylediğini, ancak arabadan indiğini görmediğini”; Ağır Ceza Mahkemesinde ise: “müştekiyi gördüğünde sanığın yanında olmadığını, müştekinin de korkmuş bir hali olmadığını, müştekinin sanığın kendisine silah zoruyla senet imzalattığını söylediğini” beyan ettiği;
Tanık ..."in ise, katılanın oğlu olduğu, kollukta ve Asliye Ceza Mahkemesindeki anlatımlarında: “2003 yılı Eylül aylarında sanığın beyaz renkli bir araçla çalıştırmış olduğu kahvehaneye gelip babası ile konuştuğunu, babasını alıp götürdüğünü, birkaç saat sonra babasının ... ile kahvehaneye geldiğinde renginin değişik olduğunu, sorduğunda sanığın silah zoruyla senetler imzalattığını söylediğini” beyan etmiş olmasına rağmen Ağır Ceza Mahkemesinde alınan beyanlarında ise: “sanığın babasını arabayla Subaşı mahallesine götürüp orada bir yere sokmuş olduğunu, burada gözünü bağlayıp tehditle senetler imzalattırdığını, tabanca çıkarıp şikayette bulunmaması için tehdit etmiş olduğunu” beyan ettiği, tanık İsmet"in bu anlatımlarının tanık ... tarafından hiçbir aşamada bu şekilde doğrulanmadığı,
Sanık ve katılan beyanları ile tanıklar ..., ..., ..., ... beyanlarından suça konu bonoların boş olarak dosya kapsamından tefecilik yaptığı anlaşılan sanığa verilmiş olduğu, sanığın da muhtelif zamanlarda bu bonoları tanıklara doldurttuğunun, tanıklar ... ve ..."nın anlatımlarında da: “bonoların doldurulması esnasında katılanın da sanık ile geldiğini” beyan ettikleri;
Tanık ..."in ise “2002 yılında emlakçı dükkanı açıp 3 ay açık tuttuğunu, bu süre zarfında müştekinin kendisine gelerek ev ve dükkanlarını satacağından bahsettiğini, müşteri aramaya başladığını, ancak bir süre sonra müştekinin yanına gelerek dükkanları sanığa sattığını söylediğini” açıklamıştır.
Tanık ..."nın Asliye Ceza Mahkemesindeki 15.3.2005 günlü oturumdaki anlatımında: “katılanın oğlunun kahvesine gidip geldiğini, ara sıra sanığın katılanı sıkıştırdığını gördüğünü, bir keresinde de beyaz renkli bir taksiye bindirip götürdüğünü” beyan etmiş olmasına rağmen 04.10.2005 günlü oturumdaki anlatımında ise: “sanığı tanımadığını, katılanı tanıdığını, katılanın yönlendirmesi ile onun söylediği şekilde beyanda bulunduğunu 15.3.2005 tarihli ifadesinin doğru olmadığını, bu beyanında geçen hadiselerden hiçbirinin gerçekleşmediğini, mahkemeye karşı yalan beyanda bulunduğunu” beyan etmiş olduğu;
Sanığın tüm aşamalarda ise: “Katılandan 4 ve/veya 5 adet dükkan satın aldığını, verdiği paralara karşılık senet aldığını, bu senetleri farklı kişilere doldurttuğunu, dükkanların tapusu verilmeyince senetlerin icraya verildiği” biçiminde savunmada bulunduğu ve bu savunmalarını aşamalarda sürdürdüğünün dosya kapsamı ile anlaşılması karşısında; iddia savunma ve tanıkların her birinin ayrı ayrı değerlendirilip hangi deliller ile güçlendirildiğini ve inanırlığının ortaya çıkarıldığının öncelikle belirlenmesi gerekir.
Yukarıda izah edilen ve dosya kapsamına göre mağdurun olayla ilgili olan başvuru şekli, süreci ve beyanları kendi içinde gelişip değişmekte, kamu tanıkları ve katılanın soruşturma ve kovuşturma aşamasında bildirdiği tanıklar ..., ..., ..."nın anlatımlarının ise kendi içinde değişerek gelişen ve birbiri ile çelişen, iddia ile örtüşmeyen ve mağdura karşı duruşları nedeniyle de inanırlığında duraksamaya yer vermesine karşın, sanığın aşamalardaki istikrarlı savunması ve bunu teyit eden tanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..."in beyanları, icra takip dosyası, savunmada bahsi geçen gayrımenkullerin değerleri ve dosya fotokopileri mevcut senet örnekleri birlikte ele alındığında, sanığın savunması ve sanığın savunmasını teyit eden bu delillere üstünlük tanınması gerektiği düşünülmeden, yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle, yazılı şekilde hükümlülüğüne karar verilmesi"" şeklinde bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası Manisa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.12.2013 gün 2013/201- 2013/487 sayılı kararı ile;
“Müşteki A.....sanık ..."a toplam 15 adet senet karşılığı borçlu olarak gözüktüğü, 30/09/2002 tarih ve 6340 TL meblağlı, 30/10/2002 tarih ve 1200 TL meblağlı, 30/11/2002 tarih ve 1446 TL meblağlı, 30/12/2002 tarih ve 1766 TL meblağlı, 30/01/2003 tarih ve 2082 TL meblağlı, 28/02/2003 tarih ve 2500 meblağlı, 30/03/2003 tarih ve 3000 TL meblağlı, 30/04/2003 tarihli ve 3750 TL meblağlı, 30/05/2003 tarih ve 4464 meblağlı, 30/06/2003 tarih ve 5360 TL meblağlı, 30/07/2003 tarih ve 6440 TL meblağlı, 30/08/2003 tarih ve 8000 TL meblağlı, 30/09/2003 tarih ve 10000 TL meblağlı, 30/10/2003 tarih ve 12000 TL meblağlı, 30/11/2003 tarih ve 14400 TL meblağlı toplam 15 adet senedin sanık tarafından Turgutlu icra müdürlüğünün 2003/2232 sayılı takip dosyasıyla icra takibine konulduğu, borçlu ..."in 25/12/2003 tarihli mal beyanı dilekçesiyle takibe konulan bonoların elinden zorla alınan senetler olduğu, borcu kabul etmediği ve yasal yollara başvuracağını belirttiği, davacı (borçlu) ..."in Turgutlu icra takibine itiraz davası açtığı Mahkemenin 2003/183 Esas 2004/35 Karar sayılı ilamıyla bir kısım senetlerde lehtar hanesinin boş olması sebebiyle bunların bono vasfını taşımadığı gerekçesiyle 3 adet senedinin takibinin iptaline diğerleri yönünden ise davanın reddine karar verildiği, icra dosyasında birtakım gayri menkullar üzerinde de haciz ve satış işlemlerinin yürütüldüğü ve borçluya ait bazı gayri menkullerinin devir işlemlerinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Müşteki sanıktan 400 TL faiz karşılığı borç aldığını, borcunu 600 TL olarak geri ödediğini, olay günü sanığın kendisine seni bir yere götüreceğim diyerek arabaya bindirdiğini ve arabada bazı senetler çıkararak bunları imzalamasını istediğini, tabanca çıkarıp öldürmekle tehdit ettiğini ve zorla 15 senedi imzaladığını ve imzaladığında tüm senetlerin boş olduğunu belirtirken sanık müştekiden Turgutlu şehir merkezindeki 4 adet dükkanı taksitle satın aldığını her bir taksit ödemesi sonrası ödediği miktar kadar müştekinin kendine senet verdiğini, taksitler bittikten sonra tapuda devir yapmak üzere anlaştıklarını, devir yaptıklarında da senetleri iade edeceğini, müştekinin devir yapmaması üzerine senetleri icraya koyduğunu belirterek suçlamaları kabul etmemiştir.
Suça konu 15 senedin 3 tanesi hariç 12 tanesinin kambiyo senedi vasfında tahsil kabiliyeti olan ve hukuken geçerli senetler olduğu, bu senetlerin müşteki tarafından imzalandığı konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Müşteki icra takibine itirazda bulunmuş, imzanın kendisine ait olduğu gerçeği ve zorla imzalatıldığı iddiasının hukuk mahkemelerinde ispatının çok zor olması sebebiyle açtığı borca itiraz davasını kaybettiği ve bu suretle hacizlere maruz kalıp gayri menkullerin elinden çıktığı anlaşılmaktadır. İcra takibinin yürümesi bu senetlerin sanık tarafından zorla alınmadığının ispatı sayılamaz. İcra tetkik merci dar kapsamlı araştırma yetkisine sahip olup senetlerin hukuken geçerli ve müşteki tarafından imzalı senetler olduğu gerçeğiyle yetinmiştir. Müştekinin olayı savcılığa geç intikal etmesi dahi başlı başına haksız olduğunu göstermez. Nitekim sanık ile faiz karşılığı para alıp verme ilişkisi vardır. Belki o aşamada alınan borç üzerine konulan haksız yere istenen ./..
faizler söz konusudur. Müşteki boş senetlere imza atmış olup sanığın bu senetleri ne yapacağını henüz bilmemektedir. Senetler ortaya çıkmadan yapılacak bir şikayetinde netice vermeyeceği aşikardır. Ayrıca müşteki yaşlı, yol yordam bilmeyen cahil ve üstelik sanık tarafından korkutulmuş bir insandır. Bu hususlar değerlendirildiğinde müştekinin neden o anda şikayet etmediği sorusu açıklanabilir. Kaldı ki senetler icraya verildiğinde ortaya çıkarıldığında üzerine konulan rakamları da gören müşteki borca itiraz etmenin yanı sıra sanık hakkında şikayette de bulunmuştur. O halde Mahkememiz sayı ve miktar olarak fazla olan bu senetlerin hangi hukuki ilişkiye istinaden sanığa verilmiş olduğunu araştırması gerekir.
Her şeyden önce müştekiye ait 5 adet dükkan Turgutlu ilçe merkezinde olup peşin satışı çok kolay ve değerli gayrimenkullerdir. Bu husus bizzat sanık tarafından ikrar edilmiştir. Müştekinin oldukça değerli 5 dükkanını da birden satmak istemesi olağan dışıdır. Eğer ihtiyaca binaen satmış ise ki böyle bir ihtiyaç dosyaya yansımamıştır. bu durumda da müştekinin peşin paraya satma imkanı varken taksitle satıyor olması şüphe çekmektedir. Sanık dükkanları taksitle aldığını her ay yaptığı ödeme karşılığı senet aldığını, toplam 100.000 TL ödeme tamamlanınca tapuları devralmak suretiyle anlaştıklarını ifade etmektedir. Böyle bir satış usulü hiçbir yerde hiçbir zaman görülmemiştir. Sanık müştekiyle aralarında herhangi bir sözleşme- protokol düzenlemediklerini beyan etmektedir. Oysaki ileriye yönelik satış vaatlerinde noterden satış vaadi sözleşmesi düzenlemek ve bunu tapuya şerh düşmek esastır. Müştekinin dükkanları başkalarına satması da mümkündür. Sanık 100.000 TL"nin tamamı ödenince tapuları alacağını söylemektedir. Oysaki 82.748 TL"lik (kendi beyanına göre) ödeme yaptıktan sonra senetleri icraya koymuştur. Zaten 5 dükkan 100.000 TL etmekte ise ortalama dükkan başında 20.000 TL"lik bir değer düşmektedir. Suç tarihinde dahi bu miktarlar kıymetli bir dükkan için az ise de sanığın her bir dükkanın bedeli ödendikten sonra tapuyu almamış olması da izahata muhtaçtır.
Sanık senetleri farklı farklı kişilere doldurttuğunu söylemektedir. Herhangi bir yakınına çalışanına veya aynı komşusuna doldurma imkanı var iken farklı farklı ve tanımadığı kişilere doldurtmuş olması sanki bu işe tarafsız tanık arıyor gibi görüntü arz etmektedir. Tanık ... borçlunun senedi huzurunda imzalayıp imzalamadığını hatırlamadığını beyan etmektedir. Tanık ... müştekinin dükkanları sanık ..."a sattığına dair ifade vermiş ise de dükkanların peşin mi yoksa veresiye mi satıldığı konusunda ifadeleri arasında çelişkiler bulunduğu, icra yoluyla satılan bir gayri menkulü bu tanığın satın aldığı dikkate alındığında sanık ile bir menfaat ilişkisi olabileceği düşünülerek beyanına itibar edilmemiştir. tanık ... senedi doldurduğunu, ancak bu sırada borçlu Ahmet Öner"in hazır olmadığını ./..
ifade etmiştir. Tanık ... sanığın ricasıyla senetleri doldurduğunu, sanığın küçük bir kağıda kendi adını ve borçlunun adını yazarak bu isimleri senede yazdırdığını, bu sırada kapı önünde oturan birisi olduğunu ve sanığın o kişiyi ... olarak belirttiğini ifade etmiştir. Ancak bu tanığın dediğine göre dışardaki şahıs içeri girmemiş olup kendisiyle ilgili bir senet düzenlenirken hazır olmaması dükkanda olmasına rağmen isminin bir kağıda yazılıp senede geçirilmesi mantıklı gelmemiştir. Üstelik bu tanık ilk kez 8 yıl önce ve dükkan dışında gördüğü müştekiyi 2. kez duruşmada gördüğü halde tanıdığını beyan etmiş, bu hususta mahkememizce inandırıcı bulunmamıştır. Bu itibarla sanığın kendisiyle menfaat ilişkisi bulunan bir takım kişilere bu senetleri doldurduğu gibi müştekiyi tanımayan tarafsız görünümlü bir takım kişilere müştekinin yokluğunda senetleri doldurtarak gerçek alacak-borç ilişkisi gibi göstermeye çalışmış, ancak hiçbir tanığın müşteki ve sanığın birlikte geldilerine, huzurunda senedi doldurması istediklerine ve ortaya konulan rakamı onaylayarak huzurunda senedi birlikte imzaladıklarına dair bir beyanının olmaması hepsinin doğru düzgün müştekiyi görmemeleri ve müştekinin senedi imzaladıklarını da görmemeleri şüphe çekmektedir.
Müşteki tanıkları ... ve ..."in beyanlarına göre ise müştekinin o tarihlerde borcu bulunmayıp malını toptan satması için bir sebebi olmadığı gibi olayın hemen sonrasında her iki tanığa da durumu intikal ettirmiştir. Sanığın tefecilik yaptığı bu tanık beyanlarıyla da sabittir. Müşteki ise tefecinin ağına düşen yaşlı ve korkutulmuş bir insandır. Hiç ihtiyacı yokken son derece değerli gayri menkullerini bir anda elden çıkarmak istemesi üstelik veresiye satmış olması ve bu satışla ilgili hiçbir protokolün düzenlenmemesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Sanığın alışveriş tarzına yönelik iddiaları ise gayri ciddidir. Tüm bu hususlar müştekiye ait yüklü miktardaki senetleri elinde bulundurma sebebini izah edemeyen memleketinde tarla sattığını söylemesine rağmen bunu ispat edemediği gibi satmış olsa dahi niçin gayri menkullarin karşılığını peşin ödeyip tapusunu almadığını izah edemeyen tefecilikle iştikal ettiği dosya kapsamından anlaşılan sanığın savunmasına itibar edilmeyerek müştekinin beyanları sabit görülmüş, gasp suçundan cezalandırılmış dosyanın temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 6. Ceza Dairesi sanığın beraatine karar verilmesi gerektiğinden bahisle kararı bozmuştur.
Mahkememiz bozma kararına uymamıştır. Şöyle ki ;
Yukarıda bahsedildiği üzere Turgutlu İlçesi gibi gayrimenkullerin kıymetli olduğu bir ilçenin merkezi yerinde 5 tane değerli dükkanın aynı anda satışa çıkarılması izaha muhtaç bir husustur.
./..
Müştekinin bu gayrimenkulleri rahatlıkla peşin satma imkanı var iken hiç görülmeyecek bir şekilde taksitle satmış olması inandırıcı bir durum olmayıp sanığın taksit taksit ödediği rakam için senet aldığı iddialarının elinde her hangi bir hukuki gerekçe olmaksızın bulundurduğu müştekiye ait senetleri açıklama gayretinden ibarettir.
Sanığın tefecilik yaptığı, müdafinin beyanı ile de sabit olup, bu amaçla dahi bu miktar alacaklı olduğunu ispatlayamamıştır. müştekinin bu kadar borçlu olması mümkün olmayıp, gerçekten büyük miktarlarda paraya ihtiyacı olsa dükkanlardan bir tanesini peşin satma durumu varken tefeciye bu kadar borçlanmış olması da anlamsızdır. Sanık tefeci olarak müştekiyi ağına düşürüp anlaşmalarının üzerinde senet almışsa bu durum dahi gasp suçunun oluşumuna engel değildir.
Müşteki senetleri boş olarak imzaladığını ifade etmektedir. Eğer bir takım tanıklar sanığın da ifade ettiği gibi senetleri doldurmuş ise , müşteki tarafından zorla imzalandıktan sonra da doldurmuş olabilirler. Esasen bu tanıklar yönünden zorla imzalatıldığında dair iddia ve dava olan senetler ile ilgili senetleri doldururken müştekinin imzasının olduğunu beyan etmeleri de kendilerinden beklenemez, bu tanıklar yönünden önemli olan husus hiç birisinin müştekinin sanık ile birlikte yanına gelip senetle ilgili birlikte beyanda bulunmadıkları ve hiç birisinin önünde müştekinin senedi imzalamadığı gerçeğidir.
Bozma ilamının giriş bölümünde belirtilen bonolar ile ilgili zorla alındığı iddialarının zamanında dile getirilmediğine ilişkin gerekçe samimiyetten uzaktır, yukarıda da değinildiği gibi, tefeciye bulaşmış ve borcunu ödeyememiş kişilerin bir takım boş senetler alınması üzerine hangi merciye gidip ne gibi şikayette bulunacağı muammadır, müşteki ayrıca korkudan şikayette bulunmadığını dile getirmiştir. Müşteki senetler ortaya çıktıktan ve icraya verildikten sonra elinden geldiğince yasal yollara müracaat etmiştir. Suçun mağduru olan kişi neden daha önce yasal yollara müracaat etmedi diye suçlanırken sanık konumundaki kişiye ayrı ayrı dükkanları alırken kendi ifadesine göre 82.000 TL ödemiş ve sözde 4 tane dükkanın bedelini müştekiye vermiş olmasına rağmen tapuyu almak için neden tüm ödemeyi beklediği, neden her bir dükkanın parası tamamlandığında tapuyu almadığı sorulmamıştır. Tefecilik yapan bir insanın yol yordam bilmediği bunu aklına getirmediği söylenebilir mi?
Bozma ilamında müştekinin çelişkili beyanlarda bulunduğundan bahsedilmektedir. Asliye Ceza Mahkemesindeki beyanında sanıktan 400 TL borç aldığını 200 TL faizi ile birlikte 600 TL ödediğini, mahkememizdeki beyanında ise ./..
400 TL ye karşılık 400 TL ödediğini ve sanığın faiz almadığını söylediği belirtilmektedir. müştekinin yaşlılıktan heyecandan veya korkudan sanığın tefecilik yaptığını gösteren nitelikte faiz ödediğini belirtmemiş olması önemli değildir. Nitekim dosya kapsamından ve hatta vergi dairesince tefecilikle ilgili soruşturma geçirdiğini söyleyen müdafinin beyanından anlaşıldığı üzere sanığın tefecilik yaptığında bir tereddüt bulunmamaktadır. Bir tefecinin müştekiye iyilik olsun diye borç vermeyeceği de aşikardır. Bu durumda müşteki dükkanlarını sanığa satmış ondan peyder peyi para almakta ise neden sanıktan 400 TL borç alsın bu hiç bir şekilde kabulü mümkün olmayan bir husustur.
Bozma ilamında müştekinin ikinci çelişkisi olarak senetleri imzalarken boş olup olmadığı yönündeki beyanları zikredilmiştir. Müşteki kolluk anlatımlarında "senetlerde miktar ve tarih yazıp yazmadığına bakmadığını "Turgutlu Asliye Ceza Mahkemesindeki beyanında" senetlerin boş veya dolu olduğunu hatırlamadığını", mahkememizdeki beyanında "tüm senetlerin boş olduğunu" belirttiğinden bahsedilmiştir. Bu cümlelerde müştekinin ifadelerinin samimiyetsiz olduğunu gösterecek derecede çelişki var mıdır? yok mudur? tekrar gözden geçirilmesi gerekir. 1932 d.lu olan, olayın heyecanı içeresinde değişik tarihlerde bir çok ifade vermek durumunda olan müştekinin senetlerin boşmu dolumu olduğunu hatırlamaması garipsenecek bir olay mıdır. Bu noktada tam çelişki olduğu dahi söylenemez şekildeki muallak cümlelerden müştekinin yalan söylediğimi ortaya çıkmaktadır?
Bozma ilamında bir takım tanık ifadelerinden bahsedilmiştir. Bunlar;
Tanık ..."in aşamalarda değişen beyanıdır. ... emniyet ifadesinde: Müştekinin sanığın kullandığı araçtan indiğini renginin solgun ve bitkin vaziyette olduğunu ne olduğunu sorduğunda kendisine silah zoru ile senet imzalattığını söylediğini, bunun üzerine şikayetçi olmasını tavsiye ettiğini belirtmektedir. Bu tanık Asliye Ceza Mahkemesindeki ifadesinde: Müşteki kendisine bir keresinde sanığın tehdit ettiğinden bahsettiğini, arabadan indiğini görmediğini ancak yorgun bir halinin olduğunu belirtmiştir. Aynı tanık mahkememizdeki beyanında ise: 2003 yılı Eylül ayında müştekiyi gördüğünde sanığın yanında olmadığında müştekinin de korkmuş bir hali bulunmadığını, ancak müştekinin kendisine sanık tarafından tehdit edilerek zorla senet alındığından bahsettiğini belirtmiştir. Bu ifadelerde kısmı çelişki bulunmakta ise de: çelişki sadece tanığın müştekiyi sanığın kullandığı araçtan inerken görüp görmediği ile ilgilidir. Sanığın müştekiye zorla senet imzalattığına dair müştekinin tanığa beyanına ilişkin tüm aşamalarda bir çelişki yoktur.
./..
Tanık ..."in beyanlarını tanık ... tarafından doğrulanmadığı ifade edilerek bu tanığın da beyanı çürütülmeye çalışılmış ise de: esasen müştekinin oğlu olan tanık İsmet"in ifadesi tek başına hükme esas alınmamıştır. Olayın çok fazla içinde olmamaya çalışan tanık Mustafa"nın beyanını daralttığı, hiç akla gelmemiştir.
Bozma ilamında devamla tanık beyanları ve dosya kapsamından tefecilik yaptığı anlaşılan sanığa suça konu bonoların boş olarak verildiği belirtilmektedir. Bir yandan yukarıda müştekinin 400 TL lik borca karşı faiz ödeyip ödemediğini çelişkili bulan Yargıtay dairesi burada sanığın tefecilik yaptığını kabul etmiştir. Bu durumda sanığın müştekiye ne kadar borç verdiği, anlaşmaların ne miktar üzerinde gerçekleştiği, 82.000 TL lik bir rakamın 1932 doğumlu olan müşteki tarafından borç olarak alındığını kabulündeki samimiyetsizlik sorgulanmamış, bu maksatla senetler boş olarak alınmış olsa dahi rıza ile verilip verilmediği ne şekilde doldurulduğu hiç irdelenmemiştir.
Bozma ilamında tanık ..."nın Asliye Ceza Mahkememsinde sanığı müştekiyi sıkıştırırken ve taksiye bindirirken gördüğünü belirtmiş olmasına rağmen 04.10.2005 günlü oturumda sanığı tanımadığını müştekinin yönlendirmesi ile o şekilde beyanda bulunduğunu söylediğinden bahsedilmektedir.1932 d.lu olan borçlu olup tefecinin ağına düştüğü kabul edilen müştekinin tanık Sebahattin"i yönlendirdiği düşünülürken bu tanığın tefeci olan sanık tarafından korkutularak veya başka bir sebeple ifade değiştirmeye zorlandığı hiç akla gelmemiş midir?
Bozma ilamında müştekinin ve gösterdiği tanıkların tutarsız ifadeleri karşısında sanığın aşamalardaki istikrarlı savunmasında ve bunu teyit eden tanık ifadelerinden bahsedilmektedir. Müşteki tefeci olan sanıktan bu kadar borç almış ve karşılığında senet vermiş ise, şimdi hangi amaç ve cesaret ile borcunu inkar etmektedir. Tefeci olduğu Yargıtay bozma ilamında dahi kabul edilen sanığın tüm aşamalarda tefecilik iddiasını reddetmesi karşısında savunmasının nasıl tutarlı ve samimi olduğu kabul edilmiştir anlaşılamamaktadır. Tutarlı denilen savunma 5 tane değerli dükkanı satın almak, bedelini küçük küçük rakamlar ile peyderpey ödemek, karşılığında da senet almak, parasını ödediği alda dükkanların tapusunu almamak, sözde müştekinin başka kişilere borçlu olduğunun öğrenilmesi üzerine 100.000 TL nin tamamı ödenmeden 82.000 TL ye rakam ulaşınca senetleri icraya koymaktır. Tutarlı denilen bu savunmanın inandırıcı ve samimi olduğu nasıl kabul edilmiştir anlaşılamamaktadır. Sözde bu tutarlı ifadeyi destekleyen tanıklar senetleri doldurduğunu söyleyen tanıklardır. Doldurmuş olabilirler ancak tanık Hasan Hüseyin ./..
Lombur"un müşteki dışarıda kapıda bekledi içeri girmedi gibi tuhaf beyanından sonra 8 yıl önce bir kez gördüğü müştekiyi duruşmada tanıdığına dair ilginç beyanı, tanık Nedim"in senetleri düzenleyip düzenlemediğine ve müştekinin huzurunda imzalayıp imzalamadığına ilişkin beyanı, tanık ..."nın sanık ile müşteki benim müşterimdi 2001 yılı yada 2002 yılında yanıma gelerek senet doldurmamı istediler derken müştekinin senedi imzalayıp imzalamadığını hatırlamadığını, görevsiz mahkemede sanıkla gelen kişinin müşteki olup olmadığını bilmediğine ( oysaki müşterisi olduğunu belirtmişti), 8 yıl sonraki ifade verdiği oturuma girerken müşteki işte bu diyerek müşteki Ahmet"i gösterdiklerine dair yanlı ve yönlendirildiğini ikrar eden beyanları, tanık ..."nin senetler yazıldığında borçlunun yanlarında olmadığına dair beyanları, tanık ..."in Asliye Ceza Mahkemesinde sanık ile müşteki arasında senet, taşınmaz veya para alış verişi konusunda bir bilgi ve duyumu olmadığını söylemesine rağmen sanık müdafisinin sorusu üzerine müştekinin 3-4 ay sonra gelip yerini Bedri Yavuz"a taksitle sattığını söylediğine ilişkin beyanları (ki emlakçı olan bu tanığın 3-4 ay son derece değerli dükkanlara müşteri bulamaması ve taksitle dükkan satışını tuhaf karşılamaması ayrıca emlakçı olduğunu söylemesine rağmen her hangi bir resmi makamda kaydının bulunmadığını belirtmesi dikkat çekicidir.) , tanık ..."nın olayı sanıktan duyduğuna dair tek taraflı beyanı (ki bu tanıkta sanıktan borç aldığını ifade eden ve sanığın üzerinde baskı kurabileceği muhtemel kişilerden olan bir tanıktır), sanığın sözde tutarlı savunmasını destekleyen tanık ifadeleri olarak ortaya konulmuştur. Oysaki ne savunma ne bu tanık ifadelerinin hiç biri tutarlı gerçekçi ve samimi görülemez.
Sonuç olarak mahkememiz müştekiden 15 adet senet alması için gerçekçi hiç bir hukuki ilişkiyi ortaya koyamayan sanığı ticari hayatta hiç görülmemiş bir alış veriş iddiasını ciddi bulmamış, yukarıda izah edilen deliller ile desteklenen müşteki beyanlarına itibar etmiş, ortada müşteki tarafından zorla imzalatıldığı ifade edilen senetlerin bulunduğu ve senetler sebebiyle müştekinin gayrimenkullerini kaybettiği, tefeci olan sanığa da bu miktarda borcunun sübuta ermediği gibi sanığın yasal olarak hakkının çok çok ötesinde bir miktarı zorla aldığı senetler ile menfaatine geçirdiği ve böylece suça konu senetleri almak için müştekiye zor kullanarak gasp suçunu işlediği kabul edilmiştir” gerekçesi ile ilk hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Bu hükmün sanık savunmanı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "bozma" istekli 19.02.2014 gün ve 2014/54729 sayılı tebliğnamesi ile dosya Ceza Genel Kuruluna gönderilmişse de;
ve geçici 10. maddesini düzenleyen, 02/12/2016 gün, 29906 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 36. maddesi uyarınca; "Direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na gelen ve henüz karara bağlanmamış olan dosyaların, öncelikle kararına direnilen Daire tarafından incelenmesinin zorunlu kılınması karşısında;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanlığının 07/12/2016 gün, 2014/121 Esas ve 2016/1070 Karar sayılı kararı ile Dairemize gönderilen dosya, yeniden incelenerek değerlendirilmiş ve karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Oluş ve dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı yağma suçu sübut bulmadığı halde, sanık hakkında suçun nitelendirilmesinde yanılgıya düşülmesi yerinde görülmediğinden bozulmasına dair;
Yargıtay 6. Ceza Dairesi 13.02.2013 gün 2012/ 9589 Esas ve 2013/2227 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, Manisa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/12/2013 gün 2013/201 Esas ve 2013/487 Karar sayılı ilamındaki direnme kararı yerinde görülmediğinden,
CMK"nın 307/3. maddesi gereğince, mahkemenin direnme kararı konusunda karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 07.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.