13. Hukuk Dairesi 2016/16631 E. , 2018/1788 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı ve davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalıdan 10 nolu parselde inşaa edilen ... konutları B4 blok 29 nolu daireyi 30.1.2008 tarihinde satın aldığını, dairede ve ortak alanlarda ayıp ve eksikler bulunduğunu, konutların tanıtım broşürlerinde, reklam ve ilanlarda, ticaret merkezi, alışveriş merkezi, çatı katı bahçe uygulaması, merkezi sistem ısıtma merkezi vs.nin yapılmadığını, daire içinde kapı ve pencerelerinden su ve rüzgar aldığını, izalasyonun bulunmadığını, çocuk parkının yakınına yüksek gerilim hattının yapıldığını, durumu 6.5.2010 ve 18.5.2010 tarihlerinde ihtar ettiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere dairesinde ve ortak alanlardaki eksik ve ayıpları nedeni ile değer kaybından şimdilik 5.000,00 TL’nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, yüksek gerilim hattının taşınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, ayıp ve eksikliğin bulunmadığını, süresinde bir ihbarın da bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 4.950,00 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Mahkeme kararı davacıya tebliğ edilmiş, 15 günlük sürede temyiz edilmemiş, davalının temyiz dilekçesi 24.3.2014 tarihinde tebliğ edilmiş, 7.4.2014 tarihinde temyize cevapta karar temyiz edilmiştir. HUMK.nun 433/2 maddesi gereğince temyize cevapta kararın temyizi için gereken 10 günlük süre geçmiştir. Süresinde verilmeyen davacı temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı tüketici olduğuna ve davanın açıldığı tarih ile taraflar arasındaki sözleşme tarihi gözetildiğinde, tüketici hukuku ile ilgili ayıba ilişkin düzenleme, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK)’un 4. maddesinde yer almaktadır. Öyle ki, malın ayıplı olması halinde taraflara ait hak ve yükümlülüklerin nelerden ibaret olduğu, 4822 sayılı Kanun’la değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4.maddesinde düzenlenmiş; ayıbın gizli ya da açık olması halleri için ayrı ihbar süreleri getirilmiş; hatta ayıbın ağır kusur veya hile ile gizlenmesi halinde zamanaşımı süresinden yararlanılamayacağı, açıkça ifade edilmiştir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 4077 sayılı TKHK.’nun 4. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre; tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde açık ayıpları satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Ancak Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da gizli ayıpların ne kadar sürede satıcıya ihbar edileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Öyle olunca, 4077 sayılı TKHK’nun 30. maddesi gereğince, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, genel hükümlere göre uyuşmazlığın çözümü gerekli olduğundan, dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK"nun 198.maddeye göre (6098 Sayılı TBK.’nun 223. maddesine) alıcı, teslim aldığı malı işlerin olağan akışına göre, imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp gördüğü zaman bunu satıcıya uygun süre içinde ihbar etmekle yükümlüdür. Bunu ihmal ettiği takdirde, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirme ile meydana çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde, bu ayıp sonradan meydana çıkarsa, bu durumu da hemen satıcıya bildirmediği takdirde yine satılanı bu ayıp ile birlikte kabul etmiş sayılır. O halde, gizli ayıpların, dava zamanaşımı süresi içinde ve ayıp ortaya çıktıktan sonra hemen (dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede), ihbar edilmesi; ayıbın açık mı, yoksa gizli mi olduğunun tayininde ise, ortalama (vasat) bir tüketicinin bilgisinin dikkate alınması, gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan hükümler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıların belirttiği hususların açık mı yoksa gizli ayıp mı olduğunun belirlenmesinin yanında, dairenin davacıya hangi tarihte fiilen teslim edildiğinin, dolayısıyla ayıbın niteliğine göre ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının tesbiti önem arzetmektedir. Mahkemece, zemin eğiminin tekniğine uygun verilmemesi, dış cephe kaynaklı duvarlarda rutubetlenme vs. gizli ayıp olarak kabul edilmiş ve yazılı şekilde karar verilmiştir. 818 sayılı BK"nun 198.maddesi (6098 sayılı TBK.’nun 223. maddesi) hükmü ile gizli ayıplar yönünden kendisine yüklenen “derhal ihbar” mükellefiyetini yerine getirip getirmediğini ispat yükü davacıdadır. O halde, mahkemece, ek rapor alınarak ya da konusunda uzman kişilerden oluşturulacak yeni bilirkişi heyeti aracılığı ile ayıpların niteliği ve ortaya çıktıkları (mevsimlerdeki yağmur, kar, güneş ve ısı durumları dikkate alınarak bu ayıpların ne zaman oluştuğu yada oluşacağı ve bunu normal vasıflardaki bir tüketicinin ne zaman farkedebileceği) zaman dilimi de dikkate alınarak, davacının davalı tarafa gönderdiğini bildirdiği 6.5.2010 ve 18.5.2010 tarihli ihtarların kapsamının ve tarafların delillerinin değerlendirilmesi, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı konusunda hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu konuda gerekli inceleme ve araştırma yapılmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ayrıca mahkemece, tanıtım materyallerinde vaad edilen otoparkın yeterli kapasitede yapılmaması ve çatı katı bahçe uygulamasının yapılmaması da, eksik iş olarak nitelendirilmiş ve buna göre davacının talebi kabul edilmiş ise de; bunların yapılmamış olmasının davacının satın aldığı bağımsız bölümün ekonomik değerini düşüren açık ayıp niteliğinde olduğu, davalının bu ayıbı gizlemek için de herhangi bir hileye başvurmadığı, davacının bu ayıplardan bağımsız bölümü teslim aldığı tarihte kolayca bilgi sahibi olabileceği kuşkusuzdur. O halde, mahkemece, davacının teslim aldığı bağımsız bölüm nedeniyle, davacı tarafça gönderilen ihtar içerikleri değerlendirilerek 4077 sayılı Kanun’un 4. maddesi gereğince süresinde davalı tarafa ayıp ihbarında bulunup bulunmadığı araştırılmalı ve sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece, eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile eksik ifa olması nedeni ile de ihbar şartının aranmayacağına ilişkin kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3-Bozma nedenine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz dilekçesinin REDDİNE, 2. bent gereğince temyiz edilen kararın davalı yararına BOZULMASINA 3. bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.