8. Hukuk Dairesi 2017/10505 E. , 2017/4703 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar, temyiz incelemesi sonucunda (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesi"nce bozulmuş bozma kararı üzerine Mahkemece direnme kararı verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Dava dilekçesinde; davacı ile davalı ...’nin evlilik dışı ilişkilerinden 10/04/2002 doğumlu....n adlı çocuklarının olduğu, .... davacının annesi ve babası üzerine kaydedildiği, bu sebeplerle 10/04/2002 doğumlu ....n’ın davacı ile soy bağının tespitiyle nüfustaki kayıtlarının düzeltilmesine karar verilmesi istenilmiştir.
Mahkemece, davanın soybağının reddine ilişkin olduğu ve Türk Medeni Kanunu"nun 289 vd. maddelerinde belirtilen hak düşürücü süreler geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Verilen karar Yargıtay ....Hukuk Dairesinin 12.01.2016 gün 2015/6207 Esas 2016/231 Karar sayılı ilamı ile bozulmuş, mahkemece önceki hükümde direnilmesine karar verilmesi üzerine, anılan direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmiştir. 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun"un 45. maddesi ile 6100 sayılı HMK"na eklenen geçici 4/1. maddesi uyarınca, inceleme yapılmak üzere, dosya Dairemize gönderilmiştir. 6100 sayılı HMK"nun 6763 sayılı Kanun"un 43. maddesi ile Değişik 373. maddesinin 5. bendi hükmüne göre, Dairemizce yeniden yapılan inceleme sonucunda;
1-Mahkemece, kısa kararda sadece “Yargıtay .... Hukuk Dairesinin bozma ilamına direnilmesine” karar verilmesine karşın, gerekçeli kararda “1-Yargıtay 18 Hukuk Dairesinin bozma ilamına direnilmesine, 2-Davanın hak düşürücü süre yönünden reddine,” denilmek suretiyle kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki bu çelişki mahkemelere olan güveni sarsmaktadır.
Gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz (HMK md.298/2).
6100 sayılı HMK"nun 298/2. maddesine göre, gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki uyumsuzluk mahkemelere olan güveni sarsar. Hükümlerin kurulmasında esas olan kısa karardır. Gerekçeli karar ile kısa kararın uyumlu olması gerekir. Bu konuya ilişkin 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; “1-Kısa kararla gerekçeli kararın aykırı olması bozma nedenidir. 2-Yerel mahkeme bozmadan sonra önceki kısa karara bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydıyla hakimin vicdani kanaatine göre karar verebilir.” denilmiştir. Hüküm, bu nedenle
HMK"nun 298/2. maddesine, tarih ve numarası anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına aykırı olarak tesis edilmiştir. Bu açıklamaya göre, usulüne uygun olarak verilmiş bir direnme kararının bulunmadığı kabul edilmelidir. Mahkemece yapılacak iş, HMK. 294, 297 ve 298. maddelerine uygun şekilde, tefhim edilen kısa karara uygun gerekçeli karar ve buna uygun hüküm oluşturmak olup buna aykırı direnme kararı usul yönünden bozulmalıdır.
2-Kabule göre de;
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
6100 sayılı HMK’nun 294. maddesinin 3 fıkrasında ise “Hükmün tefhimi herhalde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir.
Ayrıca, bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır.
Nitekim Yargıtay"ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulu"nun 19.6.1991 gün 323-391 sayılı; 10.09.1991 gün 281-415 sayılı; 25.9.1991 gün 355-440 sayılı; 05.12.2007 gün 981-936 sayılı; 23.01.2008 gün 29-4 sayılı; 05.10.2011 gün 607-604 kararları).
Somut olaya gelince; Mahkemece, kısa kararda yukarıda açıklanan mevzuata uygun hüküm fıkrası oluşturulmamış sadece “Yargıtay ....Hukuk Dairesinin bozma ilamına direnilmesine” denilmekle yetinilmiş, dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı nitelikleri haiz kısa karar oluşturulmamıştır.
Bu durumda, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gibi, 6763 sayılı Yasa"nın 45. maddesi ile 6100 sayılı HMK"na eklenen geçici 4/1.maddesi uyarınca direnme kararını denetleyen Dairemiz tarafından incelenebilecek nitelikte direnme hükmü de bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır.
Şu durumda mahkemece yapılacak iş; dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulmasıdır.
Mahkemenin, yukarıda ayrıntılarıyla açıklanan biçimde usulün öngördüğü niteliklere haiz bulunmayan kısa kararı usul ve yasaya uygun değildir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK.nun 440/1. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir.