Abaküs Yazılım
8. Daire
Esas No: 2016/14010
Karar No: 2021/2708
Karar Tarihi: 26.05.2021

Danıştay 8. Daire 2016/14010 Esas 2021/2708 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2016/14010
Karar No : 2021/2708

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacılar): Kendi adına asaleten …, …, … ve …'ya velayeten …
Vekili : Av. …

Karşı Taraf (Davalı) : … Belediye Başkanlığı - …/…
Vekili : Av. …

İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarihli ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : İstemin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava; davacıların murisi ...'nın Tokat ili, Zile ilçesi, … köyü, … Irmağı'nda 31/07/2014 tarihinde boğularak yaşamını yitirmesinde davalı idarenin, kendisine ait kum eleme tesisi ruhsat sahası dışına çıkarak boğulma olayının gerçekleştiği yerden kum alması ve gerekli önlemleri almamış olması nedeniyle hizmet kusuru bulunduğundan bahisle 250.000,00 TL manevi ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerden, ölüm olayının gerçekleştiği yerin davalı idare tarafından işletilmekte olan kum eleme tesisine yaklaşık 675,23 metre uzaklıkta bulunduğu ve ruhsat sahası dışında yer aldığı, olay mahallinde davalı idare tarafından kum çakıl kazısı yapıldığını gösteren bilgi, belge ve fiziksel emarenin bulunmadığı, öte yandan olay yerinin davalı idare ruhsat sahası dışında yer alması nedeniyle davalı idare tarafından herhangi bir uyarı levhası konulmadığı anlaşıldığından, davacıların murisinin suda boğularak vefat etmesinde davalı idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 125. maddesinin 1. fıkrasında, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, aynı maddenin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
Dava tarihindeki haliyle 3213 sayılı Maden Kanunu'nun "Madenler" başlıklı 2. maddesinde 'İnşaat ile yol yapımında kullanılan ve tabiatta doğal olarak bulunan kum ve çakıl' I (A) grubu madenler arasında sayılmış, "Madencilik faaliyetlerinde izinler" başlıklı 7. maddesinin 9. fıkrasının birinci cümlesinde; "Maden üretim faaliyetleri ile bu faaliyetlere dayalı ruhsat sahasındaki tesisler için işyeri açma ve çalışma ruhsatları il özel idareleri tarafından verilir." hükmüne, "Faaliyetlerin denetimi" başlıklı 11. maddesinin 1. fıkrasında ise, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü'nün maden hakları ile ilgili bütün faaliyetlerin yürütülmesini ve vecibelerin yerine getirilmesini kontrol ve denetimini yapmak ve yönlendirmek için teknik ve mali konuları yerinde incelemek maksadıyla ihtisaslaşmış diğer Devlet kuruluşlarından ve üniversitelerden de yararlanarak inceleme raporu hazırlatacağı yönünde düzenlemeye yer verilmiştir.
Maden Kanunu'nun 1 (A) Grubu Madenleri İle İlgili Uygulama Yönetmeliği'nin "Kapsam" başlıklı 2. maddesinde; "Bu Yönetmelik; 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanunu hükümlerine göre I (a) Grubu kapsamındaki inşaat ile yol yapımında kullanılan ve tabiatta doğal olarak bulunan kum ve çakıl, %80’in altında SiO2 içeren kum, akarsu yataklarındaki ve SiO2 oranına bakılmaksızın denizlerdeki kum, çakıl alanları ile ariyet malzemesi alanlarının ihale edilmesini, ruhsatlandırılmasını, faaliyete başlamak için alınacak izinleri, bu madenlerin işletilmesini, üretim esaslarını, işletme dönemleri işlemlerini, faaliyetlerin denetim ve kontrolünü, terk, devir ve intikal işlerini, ruhsat sahipleri tarafından düzenlenecek belgeleri, ödenecek bedelleri, maden sicili ile ilgili yapılacak usul ve esasları kapsar." hükmüne, "İnceleme ve denetim" başlıklı 23. maddesinde; "I (a) Grubu maden ruhsatlı alanlarda inceleme ve denetim, Genel Müdürlüğün veya il özel idaresinin gerek duyduğu zamanlarda yapılır. İnceleme ve denetimler Genel Müdürlük tarafından ve il özel idaresince, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü başta olmak üzere ildeki ihtisaslaşmış, diğer kamu kuruluşlarının inceleme ve denetimin gerektirdiği mesleki tecrübeye sahip teknik ve mali elemanlarından yararlanılarak yapılır. Denetimleri yapacak heyet en az üç kişiden oluşur. İnceleme ve denetimlerde sahanın teknik nezaretçisi ve/veya ruhsat sahibinin kendisi ya da vekalet ile görevlendirdiği bir kişi denetimlerde hazır bulunmak zorundadır. İnceleme ve denetimlerde ruhsat sahibi, teknik ve mali belgelerin hazırlanmasına esas olacak bütün belgelerin asıllarını, yapılmış hesapları talep halinde heyet üyelerine göstermek zorundadır." hükmüne yer verilmiştir.
08/12/2007 gün ve 26724 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, Kum, Çakıl ve Benzeri Maddelerin Alınması, İşletilmesi ve Kontrolü Yönetmeliği'nin 6. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde ise, "İşletme süresince akarsu yatağında yatak duraylılığını bozacak ve serbest akışa engel olacak şekilde malzeme alınması, mahfuz, servis yolu ve benzeri yapılar yapılarak suyun akış yönü değiştirilerek kıyı oyulmalarına, sedde bulunan yerlerde seddelere, bulunmayan yerlerde ise yatak kenarlarında bulunan ocak kullanım alanı dışında yer alan tarım alanları, meskun mahaller ve benzeri tesislere zarar verecek şekilde yatak üzerinde çalışma yapılması yasaktır." hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda belirtilen mevzuat hükümlerinden, I (a) grubu madencilik faaliyetlerinin; çevreye ve civardaki taşınmazlara zarar vermeyecek şekilde ve özel mülkiyete konu taşınmazlar ile maden ocağı arasında mevzuatta öngörülen mesafeyi koruyacak şekilde yürütülmesi gerektiği açık olup, söz konusu madencilik faaliyetlerini inceleme ve denetleme yetkisine sahip olan İl Özel İdarelerinin de, bu kurallara uyulmasını sağlamakla görevli olduğu sonucuna varılmaktadır.
Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgeler ile Dairemizce Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla Zile Cumhuriyet Başsavcılığı'nın … sayılı soruşturma dosyasından erişilen bilgi ve belgelerin birlikte incelenmesinden:
Davacı ...'nın eşi, diğer davacılar ..., ..., ...ve ...'nın babası olan ... 31/07/2014 tarihinde yüzmek için girdiği Tokat İli, Zile İlçesi, … Köyü'nde bulunan … Irmağı'nda boğularak yaşamını yitirmiştir.
Olayla ilgili olarak Zile Cumhuriyet Başsavcılığı'nın … sayılı dosyasında açılan soruşturma kapsamında suç unsurlarının tespiti için 22/08/2014 tarihinde … Sulh Ceza Hakimliği'nin … Değişik İş sayılı dosyası üzerinden yaptırılan keşif sonucu Zile Kadastro Müdürlüğü'nde görev yapan fen bilirkişileri tarafından düzenlenen 28/08/2014 tarihli raporda; boğulma olayının gerçekleştiği yerin kum ocağı ruhsat sahasının yaklaşık 800,00 metre kuzeybatısında, ... ve müştereklerine ait tarla vasfındaki taşınmazın kuzeyine düşen ırmak noktası olduğu bilgisine yer verildiği; Maden Mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 05/09/2014 tarihli raporda; mevcut ocağın konumu itibarı ile sanat yapısı olan köprüye uygun mesafede olduğu, çalışma şekli olarak akarsu yatağında 5 m olan kıyı emniyet mesafesinin ihlal edildiği, doğal cazibesi ile akması gereken suyun kimi yerlerde durağanlık göstererek derin kazı yapıldığı izlenimi verdiği, yatay ve düşey olarak akarsuların rejimlerini bozacak çalışmaların yapılmaması gerektiği, ruhsat izin alanı dışında kazı çalışmasının kesinlikle yapılamayacağı, olay mahallinin ruhsat sahası dışında yer aldığı, olay mahallinde kıyı stabilitesinde doğal yapı gözlemlendiği, fakat mevcut yerde düşeyde çalışma yapılıp yapılmadığının tespit edilemediği, olay yeri taban kotunun ilk halinin bilinmesi şartı ile mevcut derinlik tespitinini yapılması ve olay yerinde herhangi bir çalışma yapılıp yapılmadığının belirlenmesi gerektiği, günümüzde yağış rejiminin düzensiz ve öngörülemeyen aşırılıklarda olması bu tür çalışmaların sık ve titizlikle kontrol edilmesini zorunlu kıldığı yönünden tespitlerine yer verildiği; Maden Mühendisi İş Güvenliği Uzmanı bilirkişi tarafından İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çerçevesinde düzenlenen 05/09/2014 tarihli raporda; "Tehlikeye işaret eden herhangi bir materyal gözlenmemiş ve çalışma sonucunda oluşan çukur doldurulmadığından yeni tehlikeler ortaya çıkmıştır." ifadelerine yer verildiği; Jeoloji Mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 02/09/2014 tarihli raporda ise; olay yerinin ruhsat sahası dışında kaldığı, akar olan derede kum-çakıl malzemesi alımı yapıldığında dereden gelen su ile malzeme alınan alan derenin debisine taşıdığı askı yüklerine bağlı olarak uzun zaman içerisinde tekrar dolacağı, akar olmayan dere yatağında ise kum-çakıl malzemesi alındığında morfolojik olarak kum-çakıl alınan yerde çukurlar oluşacağı, oluşan çukurların da alivyonel malzeme içerisinde absorbe olmuş sular tarafından dolarak su dolu çukurlar meydana getireceği; arazi incelemesinde betonarme köprü ayaklarında ve köprü altından geçen dere yatağında akışın hızlı olduğu ve yatağın sığ derinlikte olduğunun gözlemlendiği, olay yerinde ise; ırmak yatağının derinliğinin fazla olması nedeniyle akışın durgun olduğunun gözlemlenlendiği, bu yatak derinliğinin fazla olmasının yataktan malzeme alındığını gösterdiği, malzemenin ne zaman alındığı ile ilgili kesin zaman verilemediği, iş sağlığı ve güvenliği açısından, güvenlikli olmadığı için olay mahallindeki dere yatağının derinliği ölçülemediği ve özel ölçüm cihazları kullanılarak ölçüm yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Öte yandan; Tokat İl Özel İdaresi'nde görevli Jeoloji Mühendisi tarafından düzenlenen ve … Sulh Ceza Hakimliğine sunulan 26/08/2014 tarihli raporda ise; davalı idareye ait kum çakıl ocağı ile boğulma olayının gerçekleştiği yer arasında yaklaşık 675,23 metre mesafe bulunduğu, boğulma olayının meydana geldiği yerin ruhsat sahası içinde olmadığı, ırmak kenarında bulunan bitki örtüsünden ve arazi topografyasından, civarda herhangi bir iş makinesinin çalışmadığı yönünde kanaat bildirildiği görülmektedir.
Zile Cumhuriyet Başsavcılığı'nın aynı dosya kapsamında, işletmesi ve ruhsatı davalı idareye ait kum ocağının işletmesinden sorumlu olan Zile Belediye Başkanı ve ilgili diğer Belediye görevlileri hakkında 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun kapsamında İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü'nden soruşturma izni verilmesi isteminde bulunulduğu, Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü'nün 20/03/2015 tarihli işlemi ile ilgililer hakkında soruşturma izni verilmemesi üzerine bu karara itiraz edildiği, Danıştay Birinci Dairesi'nin 14/05/2015 tarihli ve E:2015/733, K:2015/822 sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği, Zile Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 06/01/2016 tarihli ve 2016/25 sayılı kararı ile ilgililer hakkında soruşturma izni verilmediği ve olay nedeniyle başkaca kusuru bulunan ya da kusur atfedilebilecek herhangi bir kişi veya kurumun bulunmadığı gerekçesiyle evrakın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.
… Sulh Ceza Hakimliği'nin … Değişik İş sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporları üzerine davalı idarenin, kendisine ait kum eleme tesisi ruhsat sahası dışına çıkarak boğulma olayının gerçekleştiği yerden kum alması ve gerekli önlemleri almamış olması nedeniyle hizmet kusuru bulunduğundan bahisle 300.000,00 TL maddi ve 400.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 700.000,00 TL tazminatın ödenmesi istemiyle 29/09/2015 tarihinde davacılar tarafından davalı idareye yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi ve 250.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Doktrinde ve yargı içtihatlarında hizmet kusuru; idarenin yapmakla yükümlü olduğu bir kamu hizmetinin kuruluşunda, teşkilatın yapısında, personelde ya da işleyişinde gereken emir, direktif ve talimatların verilmemesi, gözetim ve denetiminin yapılmaması, hizmete yönelik araçların yetersiz, elverişsiz, kötü olması, gereken tedbirlerin alınmaması, geç hareket edilmesi veya hiç faaliyette bulunulmaması sonucu oluşan birtakım aksaklık, aykırılık, bozukluk, özensizlik, eksiklik ve sakatlık olarak tanımlanmaktadır.
İdarenin bir eylem ya da işleminden dolayı tazminatla yükümlü kılınabilmesi için, o olayda hizmet kusurunun ya da kusursuz sorumluluğunun bulunması zorunludur. İdarenin hukuki sorumluluğu belirtilen biçimlerde oluşmakla birlikte, zararın varlığının ve niceliğinin ortaya konulmasında, maddi olayın tüm unsurlarıyla incelenmesi ve tazmin sorumluluğu açısından bir tespitin yapılması da yargının görevidir.
Bu itibarla; idarelerin, yukarıda anılan yükümlülüklerini yerine getirmeyerek hizmetin kötü veya geç işlemesi ve bu yüzden bir zarara neden olunması durumunda, Anayasa'nın yukarıda anılan hükmü uyarınca uğranılan zararları tazmin etmek zorundadır. Ancak, ortada tazmini gereken zararın bulunmaması, zarar gören kişinin kendisinin veya üçüncü kişinin eyleminden doğması, zararın mücbir sebeplerden kaynaklanması, zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağının kurulamaması, idare hukukuna özgü tazmin nedenlerinin bulunmaması durumlarında idarenin tazmin yükümlülüğü ortadan kalkar.
Bakılan uyuşmazlıkta; davacılar tarafından, davalı idarece ruhsat sahası dışından kum-çakıl çıkarılması, kum-çakıl çıkarılması sonucu oluşan çukurlara yönelik herhangi bir uyarı levhası bulunmaması nedeniyle mütevaffanın boğularak ölümünde davalı idarenin hizmet kusuru olduğunun ileri sürüldüğü, İdare Mahkemesince yalnızca bu husus gözetilerek ve Zile Belediye Başkanı ve ilgili diğer Belediye görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesine esas teşkil eden tespitlere istinaden davanın reddine karar verildiği görülmekte olup, olayın meydana gelmesinde idarenin başka yönlerden kusurunun bulunup bulunmadığına ilişkin bir araştırma ve inceleme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, olayın meydana geldiği alanın hangi idarî birimlerin görev alanında olduğu ve hangi idarenin/idarelerin hasım mevkiinde bulunması gerektiği hususu netleştirilerek ve tespit edilecek idareler tarafından hizmetin gereği gibi ifa edilmesi noktasında gerekli olan edimlerin yerine getirilip getirilmediği değerlendirilip varsa müteveffanın kusuru da dikkate alınmak suretiyle hüküm kurulması gerekirken eksik incelemeyle verildiği anlaşılan temyize konu kararda hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle; … İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 26/05/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi