21. Hukuk Dairesi 2019/959 E. , 2019/4378 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
Dava, davacının ziyaret ve tatil için Türkiye"ye geldiği sürelerin borçlanma ve başlangıcının geriye düşürülmesi hesabında dikkate alınması talebini reddeden kurum işleminin iptali, ziyaret ve tatil için Türkiye"ye geldiği sürelerin borçlanma ve başlangıcının geriye düşürülmesi hesabında dikkate alınması gerektiğinin tespiti, tahsis talebini takip eden aybaşı itibariyle kurumca yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
B)Davalı Cevabı:
Davalı Kurum vekili tarafından; Davacının, yurtdışında ilk ikametinin 05/11/1998 tarihi olduğunu, davalı kurum davacının yurt dışında ilk ikamet etmeye başladığı 05/11/1998 tarihini yaşlılık aylığı bağlanması için baz alacak olsa bile davacının 15 yıl 3600 prim ödeme şartıyla emekliliğinin hukuken mümkün olmadığını, hizmet cetvelinde davacının ilk işe giriş tarihinin 05/11/1998 olarak kabul edildiğini , davacının da ilk işe giriş tarihini 05/11/1998 tarihine çekilmesini talep ettiğini, kurum kayıtlarındaki ilk işe giriş tarihinin zaten 05/11/1998 tarihi olduğunu, bu nedenlerle haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesi talep olunmuştur.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Mahkemece,“ ...Tüm dosya kapsamına göre; davacının, 01/07/2006 tarihinden itibaren zorunlu sigortalı olarak çalışmaya başladığı, davacı, yurtdışında bulunduğu sürelerde arada tatil için Türkiye"ye geldiğini ve bu sürelerin borçlanmada sigortalılık başlangıcının geriye çekilmesinde dikkate alınması gerektiğini iddia etmiş ise de, davacının yurda giriş çıkışlarının incelendiğinde, 13 yıl içinde 21 defa Türkiye"ye giriş çıkış yaptığı, 2007 yılına kadar yaklaşık her yıl 17-94 gün arasında, 2007 yılından itibaren yılın 6 ayında Türkiye"de bulunduğu, bu sürelerin ziyaret ve tatil amacını aştığı, nitekim davacının 28/12/1999-14/12/2013 tarihleri arası yaklaşık 13 yılda Türkiye"de geçirdiği sürenin 1672 gün (4 yıl 7 ay 22 gün) olduğu, oysa 3201 Sayılı Kanunun 1. Maddesinde "Türk vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin on sekiz yaşını doldurduktan sonra Türk vatandaşı olarak yurt dışında geçen ve belgelendirilenlerin sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dıında ev kadını olarak geçen süreleri, bu kanunda gelirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilir" hükmünün mevcut olup, söz konusu hükme göre yurtdışında geçmeyen sürelerin borçlanmada dikkate alınmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla davanın reddine” karar verilmiştir.
D) İstinaf Başvurusu :
Davacı vekili; davacının yurtdışındaki ilk ikamet başlangıcının 05/11/1998 tarihi olduğunu, ziyaret için Türkiyeye geldiği sürelerde yurtdışında ikametinin devam ettiğini, yerel mahkemece red kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek davanın kabulüne karar verilmesi talep olunmuştur.
E)Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
Bölge Adliye Mahkemesince, “...Somut olayda, kadın olan davacının yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri borçlanma hakkı bulunduğu halde kararda yalnızca fiilen yurt dışında geçen süreleri borçlanabileceği, Türkiye"de bulunduğu süreleri borçlanamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Davacının ikamete dayalı tüm süreleri borçlanabileceği, bu hale göre de 506 sayılı yasanın geçici 81. Maddesinin C fıkrasının (b) bendinin (bd) alt bendinde “23/05/2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getiremeyenlerden bu şartları; 24/05/2011tarihinden sonra yerine getiren bayanlar 58 yaşını doldurmuş olmaları şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.” düzenlemesi yer almaktadır. 506 sayılı Yasa"nın Geçici 81.maddesinin (C) bendine göre kademeli aylık koşullarında 58 yaşa tabi olup tahsis talep tarihi itibariyle 58 yaşını doldurmuş olduğundan yaşlılık aylığı koşullarına sahiptir.”gerekçesi ile “ 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ... 3. İş Mahkemesinin 02.01.2018 tarih ve 2017/91 esas ve 2018/1 karar sayılı kararının kaldırılmasına, 2-Davanın kabulü ile; davacının 05/11/1998 tarihinden itibaren yurt dışında ikamete dayalı sürelerini 3201 sayılı kanun gereğince borçlanabileceği ve tahsis talep tarihini izleyen aybaşı olan 01/01/2014 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanması gerketiğinin tespitine, aksi yöndeki kurum işleminin iptaline,” şeklinde karar verilmiştir.
F)Temyiz:
Davalı Kurum vekili, başlangıca ilişkin kesinleşen mahkeme ilamı olduğu, davacıya ait 01/07/2006- 15/12/2006 arası ..." da çalışmaları olduğu, ilk işe girişinin 01/07/2006 tarihinden önceki ev hanımı tarihleri arasındaki gün sayısının düşmesi ile tespiti gerektiği, davacının yurtdışında ilk ikamet tarihi olan 05/11/1998 tarihi baz alınsa bile yaşlılık aylığı koşullarının( 15 yıl 3600gün) oluşmadığı, kaldı ki hizmet cetvelinde başlangıcının 05/11/1998 tarihi olarak kabul edildiğini belirterek cevap dilekçesindeki gerekçelerle temyiz etti.
G) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dava, davacının Türkiye"ye geldiği sürelerin borçlanma ve başlangıcının geriye düşürülmesi hesabında dikkate alınması gerektiğinin tespiti, tahsis talebini takip eden aybaşı itibariyle kurumca yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmakla, Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 15/01/1953 doğumlu davacının 02/07/2012- 11/07/2012 tarihleri arasında SSK hizmetinin bulunduğu, yurtdışı borçlanma ile 05/11/1998- 01/01/2009 tarihleri arasında ..." da ikamet ettiği, 03/07/2013 tarihli borçlanma dilekçesi ile 05/11/1998- 06/06/2013 tarihleri arası ev hanımlığında geçen tüm süreyi borçlanmak için başvurduğu, 05/11/1998- 04/06/2013 tarihleri arası 3502 gün emniyet kayıtlarına göre Türkiye" ye giriş çıkış yaptığı tarihler dışlanmak suretiyle borçlandırıldığı, sonrasında tekrar borçlanma talebinde bulunup 29/08/2013- 08/12/2013 tarihleri arası 100 gün borçlandırıldığı, 31/12/2013 tarihinde tahsis talebinde bulunduğu, SSK hizmeti ile birlikte toplam 3612 gün hizmeti olup 02/07/2012 Türkiye" deki başlangıcından yurtdışı borçlanması olan 3502 gün düşüldüğünde ilk işe girişinin 10/11/2002 olduğu, emeklilik şartlarını yerine getirmediğinden tahsis talebinin reddedildiği, 18/06/2015 tarihli davacının dilekçesine kurum cevabında; davacının 3612 gün SSK hizmeti olup yurt dışında ilk işe giriş tarihi olan 01/07/2006 tarihinden geriye dönük olarak 05/11/1998 tarihleri arasında 2393 günlük borçlanma günlerinin geriye çekildiğinde işe giriş tarihinin 08/12/1999 tarihine denk geldiği, emeklilik şartlarının 25 yıl 58 yaş 4500 gün olduğu, 890 gün dahi Ssk hizmeti olduğunda kuruma başvurabileceğinin belirtildiği, davacının sigorta başlangıç tarihinin ..." daki ilk işe girişi olan 01/07/2006 tarihi olduğunun tespitini talep ettiği davanın kabulüne karar verildiği, Yargıtay 10. H.D." nin 26/02/2015 tarihli ilamı ile 3201 sk 5. md uygulamasına göre geriye gidilerek 12/07/2002 tarihi bulunmasının yerinde olduğunu, davacının ise 2006 yılını başlangıç istediği için bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı belirterek davanın reddi gerektiğinden bahisle kararın bozulduğu, davanın reddine karar verilip 05/11/2015 tarihinde onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.
Somut olayda; davacının 31/12/2013 tarihinde yapmış olduğu tahsis talebine istinaden yaşlılık aylığına hak kazandığına ilişkin karar 506 sayılı Kanunun 23.05.2002 tarih ve 4759 sayılı Yasa"nın 3. maddesi ile değişik 506 sayılı Yasa’nın geçici 81/C maddesi hükümleri ve 3201 sayılı Yasa"nın 5. maddesi birlikte değerlendirildiğinde yerinde değildir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 3201 sayılı Yasa"nın 5. maddesinde; “Yurtdışındaki sigortalılık sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır.” hükmü yer almaktadır.
506 sayılı Yasa’nın geçici 81/C maddesi, “a) 23.05.2002 tarihinde 15 yıllık sigortalılık süresini kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 3600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunanlara istekleri halinde yaşlılık aylığı bağlanır.
b) 23.05.2002 tarihinde (a) bendinde öngörülen şartları yerine getiremeyenlerden bu şartları;
ba) 24.05.2002 ile 23.05.2005 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 52, erkek ise 56 yaşını doldurmuş olmaları,
bb) 24.05.2005 ile 23.05.2008 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 54, erkek ise 57 yaşını doldurmuş olmaları,
bc) 24.05.2008 ile 23.05.2011 tarihleri arasında yerine getirenler kadın ise 56, erkek ise 58 yaşını doldurmuş olmaları,
bd) 24.05.2011 tarihinden sonra yerine getiren kadınlar 58, 24.05.2011 ile 23.05.2014 tarihleri arasında yerine getiren erkekler 59 yaşını doldurmuş olmaları,
be) 24.05.2014 tarihinden sonra yerine getiren erkekler 60 yaşını doldurmuş olmaları,
şartı ile yaşlılık aylığından yararlanabilirler.” şeklindedir.
Buna göre, sigortalıya yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için 15 yıl sigortalılık, 3600 gün prim ödeme ve Kanunda öngörülen yaşın tamamlanması gerekir.
Dava konusu olayda; 15/01/1953 doğumlu olan davacının, 05/11/1998- 01/01/2009 tarihleri arasında ..." da ikamet ettiği anlaşıldığından; 3201 sayılı Yasa"nın 5. maddesinin 1. fıkrasına göre borçlanarak ödediği sürenin, ödeme tarihinden geriye gidilmek suretiyle maledilmesi gerektiği dikkate alınarak 506 sayılı Kanun" un geçici 81. maddesinin C fıkrasının a alt bendi uyarınca 31/12/2013 tarihli tahsis talebine göre 15 yıl sigortalılık süresi koşulunu sağlamadığından yaşlılık aylığına hak kazanamadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda davacının yaşlılık aylığının şartları oluşmadığından ve davanın yasal dayanağını oluşturan 3201 sayılı Yasa"nın 5. maddesi ve 06.10.2008 tarih ve 27046 sayılı Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin 12. maddesi hükümlerine göre borçlanılan sürelerin sigortalının iradesine bırakılamayacağının belirgin olması, borçlanma bedelinin ihtirazi kayıt konularak ödenmiş olmasının dahi sonuca etkili olmadığının dikkate alınması, yine davacının borçlandığı yurtdışında geçen ev kadınlığı sürelerinin Türkiye" de geçen kısmı için borçlanamayacağı dikkate alınarak davanın tümden reddine karar vermek gerekirken davanın reddine dair yerel mahkeme kararının Bölge Adliye Mahkemesi"nce kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
O halde, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekirken istinaf başvurusunun kabulü yeni hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASI gerekmiştir.
H)Sonuç :Davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi" ne gönderilmesine, 13/06/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.