14. Hukuk Dairesi 2018/3966 E. , 2019/3388 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 15.07.2015 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 20.04.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.
Davacılar vekili 38 adet taşınmazın ortaklığının satış suretiyle giderilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, 01.07.1997 ve 18.04.2003 tarihli sözleşmelerin kısmi paylaşım sözleşmesi ve paydaşlığın devamına yönelik sözleşmelerin tüm mirasçılar tarafından imzalandığı ve bu yüzden açılan davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, 01.07.1997 tarihli ve devamı niteliğindeki 18.04.2003 tarihli sözleşmelerin idame-i şuyu sözleşmesi niteliğinde olmayıp taksim sözleşmesi niteliğinde olduğu, 10 yıllık süreye tabi olmadığı, yazılı şekilde tüm mirasçılar tarafından yapılan sözleşme hükmüne göre taraflar arasında paylaşma yapılıncaya kadar ortaklığın giderilmesi davası açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacılar vekilinin temyizi üzerine, Dairemizin 26.05.2015 tarihli, 2014/13072 Esas, 2015/5841 Karar sayılı ilamı ile “...dosya içerisindeki paylaşma sözleşmesi olduğu iddia edilen 01.07.1997 tarihli sözleşmede bir kısım kambiyo senetlerine, bazı şirketlerin hisselerine, dava konusu olmayan dört adet taşınmaza, bazı araçlara yönelik düzenlemeler bulunmakta olup sözleşmenin 13. maddesinde de murise ait Türkiye"de ve yabancı ülkelerde bulunan bilumum gayrimenkullerin veraset ilamı gereğince intikalinin sağlanacağı, gayrimenkullerin fiilen taksimi yapılıncaya kadar mirasçıların müşterek mülkiyete geçemeyeceği ve ortaklığın giderilmesi davası açamayacakları düzenlenmiştir. 18.04.2003 tarihli sözleme ise 01.07.1997 tarihli sözleşmenin 13. maddesini tekrarlamıştır. Açıklandığı şekli ile her iki sözleşme TMK"nın 698/2. maddesinde düzenlenen paydaşlığın devamına ilişkin sözleşmelerdir. Taraflar arasındaki sözleşme 18.04.2003 tarihli olup on yıllık süre 18.04.2013 tarihinde sona erdiğinden ve sözleşmeler resmi şekil şartına uyularak yapılmadığından davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
Kabule göre, dosya içerisindeki sözleşmelerin taksim sözleşmesi kabul edilmesi halinde dahi dava konusu edilen bir kısım taşınmazlar paylı mülkiyete tabi olduğundan ve onlar hakkında bu sözleşmelerin geçerliliği bulunmadığından işin esasının incelenmesi gerekir...’’ gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulü ile dava konusu taşınmazlardaki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalar olup, sonuçta kazanan ve kaybeden taraftan söz edilemeyeceğinden yargılama giderleri ve vekalet ücretinin taraflara payları oranında yükletilmesi gerekir.
Somut olaya gelince; davacılar ile davalılar arasında görülen ... .Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/24 Esas (Yeni 2018/9 E) sayılı, dosyasının derdest olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere HMK’nın 165. maddesine göre; bir davada hüküm verilebilmesi başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.
Dava konusu taşınmazda mülkiyet ihtilafı bulunması halinde mülkiyete ilişkin davanın sonuçlanması ve bu kararın kesinleşmesi gerekir.
Bu durumda mahkemece, ... .Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/24 Esas (Yeni 2018/9 E ) sayılı dosyasının incelenmesi, davaya konu taşınmazlarla ilgili mülkiyet ihtilafının bulunduğu sonucuna varıldığı takdirde bu dosyanın sonuçlanmasının ve kararın kesinleşmesinin beklenmesi, ondan sonra işin esasına yönelik bir karar verilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 15.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.