16. Ceza Dairesi 2020/1582 E. , 2020/2675 K.
"İçtihat Metni"İtiraz Eden : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
İtirazla İlgili Hüküm : TCK"nın 314/2, 53, 58/9, 63, 3713 sayılı
İtiraza Konu Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
A)TALEP:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03.02.2020 tarih ve 2018/84580 sayılı itiraz yazısında özetle; sanık hakkında mükerrer cezalandırmanın önüne geçilebilmesi amacıyla diğer derdest dosyalarının bu dosya ile birleştirilip sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi için hükmün bozulmasına, aksi halde itiraz hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna tevdiine ilişkindir.
B)İTİRAZ NEDENLERİ:
Mezkur ilama ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının anılan itiraz yazısı ile;
"Sanık hakkında 23/05/2017 tarihli iddianame ile, 2013-2014 yıllarında PKK terör örgütü kırsaldaki üyelerine erzak sağlama, 15/02/2014 tarihinde çıkan olaylarda bu olayları başlatma, 2015 yılında kırsaldaki örgüt üyeleri ile temas, 2016 yılında ise Dara (K) ve ... (K) isimli örgüt mensuplarının milisliğini yapma, ..."nin verdiği mühimmatı saklamak gibi eylemlerine istinaden silahlı terör örgütü üyesi olduğundan bahisle kamu davası açılmıştır. İlk Derece Mahkemesi son iki olay dışındaki olayların hukuki kesinti nedeniyle başka iddianamenin kapsamında kaldığını belirtip sanığın Dara ve ... kod adlı terör örgütü mensuplarının milisliğini yapmak şeklindeki eylemleri üzerinden mahkumiyet hükmü kurmuştur.
Halen Başsavcılığımızda bulunan 2016/311098 tebliğname sayılı Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/94 Esasi 2016/266 Karar sayılı dosyasında da sanık hakkında 18/02/2013 tarihli iddianame ile 2011 yılı içinde örgüte eleman temini, örgüt üyelerinin ulaşımının ve erzaklarının temini, yasa dışı gösterilerde gösterilere katılanlara taş, molotof temini ve bu kişilere kolluk güçlerine molotofla saldırmak konusunda talimat verme gibi eylemlerden dolayı silahlı terör örgütü üyeliğinden kamu davası açıldığı, suç tarihinin ve TCK"nın 314/2, TMK"nın 5/1, maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verildiği, karar tarihinin 28/04/2016 olduğu, suç tarihinin 3/04/2012 -14/04/2012, 2011olarak kararda gösterildiği görülmüştür. Halen Yargıtay 16. Ceza Dairesi arşivinde 2018/3932 Esas sayılı ile kayıtlı olup inceleme sırasını bekleyen Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 03/02/2015 tarih ve 2014/248 Esas, 201517 Karar sayılı, sanığın silahlı terör örgütü üyeliği, görevini yaptırmamak için direnme, 2911 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından mahkumiyet kararına konu olaya ait iddianamenin 03/06/2014 tarihli olduğu, olayın 15/02/2014 günü örgüt çağrısı üzerine Tatvan"da düzenlenen yasa dışı gösteriyi yönetmek, polis kalkanlarına tekme atarak olayları başlatmak şeklinde anlatıldığı, suç tarihinin ise 15/02/2014 olduğu anlaşılmıştır.
Yine Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2019/7326 Esas sırasına kayırlı Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/379 Esas, 2016/265 Karar sayılı dava dosyasında, iddianame tarihinin 13/08/2015 olduğu, iddianamede 03/08/2013 ve 22/02/2014 tarihleri arasında çeşitli tarihlerde, örgüt mensuplarını cenazelerini organize etmek, kişileri Rojava"ya yardım yapmaya yönlendirmek, PKK"nın ilk eyleminin yıl dönümünde konser tertiplemek, örgüte eleman kazandırmak için etkinlikler düzenlemek, oturma eylemine katılmak, örgüt propagandasına dönüşen toplantılara katılmak, bu tür toplantıların bazılarında leşker kıyafeti ile sunuculuk yapmak, ölen örgüt üyeleri için toplantıya katılanları saygı duruşuna davet edip saygı duruşunda bulunmak, terör örgütü üyeleri için sözde şehitlik yapımına kalkışmak gibi eylemlerden dolayı sanığın silahlı terör örgütü üyesi olduğundan bahisle kamu davası açıldığı ve sanığın bu suçtan mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmıştır.
Sanık hakkında 2011 ve 2016 yılları arasında örgütsel nitelikteki faaliyetleri nedeniyle dört ayrı kamu davası açıldığı, sanığın örgüt üyesi olduğuna dair ortaya konan olaylardan bir kısmının iddianamelerde ve özellikle itiraza konu kararın ait olduğu dosya iddianamesinde ortak olarak anlatıldığı, bazı olayların ise sadece bir iddianamede dava konusu yapıldığı, olayların içi çe geçmiş olduğu, her ne kadar iddianame tarihlerine göre hukuki kesintinin varlığından bahsedilse bile bazı olayların farklı iddianamelere dava konusu yapılmış olması halinin sanığın hukuki durumunun tayinin bakımından davaların birleştirilerek görülmesini zorunlu kıldığı, mahkemenin iddianamelerde anlatılan olaylardan birbiri ile kesişen veya ayrılan olayları değerlendirerek her bir iddianame yönünden sanığın terör örgütü üyeliğine delalet edecek şekilde devamlılık, çeşitlilik ve yoğunluk içeren örgütsel faaliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti için davaların birlikte görülmesinin gerekli olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan bu nedenlerle Yargıtay 16. Ceza Dairesinin onama kararına itiraz etmek gerekmiştir." şeklinde belirtilmiştir.
C)İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ:
Silahlı terör örgütüne üye olma suçu mütemadi suçlardandır. Fiili ve hukuki kesintinin gerçekleşmesi halinde temadi sona ermekte olup bu aşamadan sonra icra edilen eylemler yeni bir suç oluşturmaktadır. Dairemizin dava konusu suçun bu özelliğini dikkate alan yerleşik uygulaması, sanık hakkında anılan suçtan başka davaların olması durumunda mükerrer yargılamanın ve cezalandırmanın önlenmesi ile lüzumu halinde delillerin bir bütün olarak değerlendirilmesi amacıyla dava dosyalarının birleştirilerek yargılamanın yapılması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği şeklindedir.
Somut olayda; İlk Derece Mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesince sanığın diğer dosyalardaki eylemlerinin 2013, 2014 ve 2015 yıllarında gerçekleştiği, eldeki dosyanın iddianamesinin 23.05.2017 olduğu, sanığın mahkumiyetine esas alınan eylemlerinin 2015 yılından sonra icra edildiği, bu tarihten öncesini kapsayan delillerin hükme esas alınmadığı, bu durumda sanığın eylemlerinin yeni bir suç oluşturacağı değerlendirilerek karar verilmesi karşısında gerekli değerlendirmenin yapıldığı ve mükerrer cezalandırmanın söz konusu olmadığı anlaşılmıştır.
D)SONUÇ:
1)Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz gerekçeleri yerinde görülmediğinden İTİRAZIN REDDİNE,
2)Dosyanın itiraz konusunda karar verilmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, üye ..."ın karşı oyu ve oy çokluğuyla 16.06.2020 tarihinde karar verildi.
KARŞI OY:
Sanık ... hakkında Bitlis 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.02.2018 tarih ve 2017/294 Esas - 2018/128 Karar sayılı yapılan yargılama sonucunda silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkumiyetine karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesince yapılan yargılama sonucunda yerel mahkeme kararının kaldırılarak silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan 9 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine oyçokluğuyla kararın onanmasına karar verildiği,
Karşı oy gerekçesinin tamamlanmasından sonra dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından incelemesi sırasında karşı oy gerekçesiyle karara karşı itiraz yoluna başvurulduğunun tespit edildiği, itirazın yerinde görülüp itiraz doğrultusunda karar verilmesi gerekirken, yine oyçokluğuyla aynı kararın verildiği,
Bu kararda karşı oy kullanmamızın sebepleri;
1-Mahkemenin gerekçesinde belirtilen olgular ile dosyadaki delillerin uyumunun sağlanarak cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi konusunda orantılılık ilkesine aykırı hareket edildiği ve TCK 62. maddesinin uygulanmamasının kanuna aykırı olduğu, zira Bitlis 2. Ağır Ceza Mahkemesinin yargılama aşamasında sanığın geçmişi ile ilgili tüm olguların ve davaların irdelendikten sonra “Sanığın fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları mahkememizce lehine takdiri hafifletici sebep sayıldığından TCK 62. maddesi gereğince cezasından takriben 1/6 oranında indirim yapılmasına” şeklinde sanık hakkında TCK 62. maddesinin uygulanmasına karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesi kararında “Sanığın adli sicil kaydı hakkındaki soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin UYAP kaydı itibariyle suça meyilli olarak kabul edilen kişinin ve cezanın geleceği üzerinden olumlu etki yapacağına dair kanaat oluşmaması nenediyle hakkında TCK 62. maddesinin uygulanmamasına...” şeklinde karar verildiği;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.10.2013 tarih ve 2013/94 E. - 2013/430 K. sayılı kararında belirttiği ilkeler doğrultusunda;
Yerel mahkeme tarafından bozma kararından önce kurulan hükümde sanığın kişiliği ve hakkındaki açılan davaların tek tek irdelenip sanığın lehine TCK 62. maddesi uygulanmasına karar verildiği halde istinaf aşamasında karar kaldırılıp yeniden hüküm tesis edildiğinde, yani bozmadan sonra kurulan hükümde hangi olumsuz davranışların tespit edildiği karar yerinde açıklanıp tartışılmadan sanığın daha önce dosyadaki yerel mahkemece irdelenen durumu aleyhinde yorumlanarak bu kez hakkında TCK 62. maddesinin uygulanmamasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
2-Sanık hakkında yargılaması devam eden örgüt üyeliği ve örgüte yardım suçlarına ilişkin dosyaların getirilerek yargılamalarının birlikte yürütülmesi zorunlu olduğu, zira;
-Sanık hakkında Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/248 Esas, 2015/17 Karar sayılı ilamı (İddianamede suç tarihi: 18.02.2013), bu ilamın Yargıtay 16. Ceza Dairesinde 2018/3932 Esas sayılı tevziye hazır olduğu, öncelikle bu dosyanın mevcut dosya ile birlikte incelenmesi,
-Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/94 Esas, 2016/266 Karar (İddianamede suç tarihi 03.06.2014),
-Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/379 Esas, 2016/265 Karar sayılı ilamı (İddianamede suç tarihi: 2013 yılı) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında bulunduğu,
Görüldüğü gibi sanık hakkında açılan kamu davalarının suç tarihinin ikisinin 2013 olduğu, birinin de 2014 olduğu tespit edilmiştir.
Suç örgütüne üye olmak mütemadi suçlardan sayıldığından, devamlılık iradesi, suç örgütü üyeliğinin bir unsuru olarak kabul edilmelidir. Bir suç örgütünün üyesi TCK 314/2 kapsamında cezalandırılmışsa aynı dönemde işlenen eylemleri için artık örgüte üyelikten dolayı tekrar cezalandırılması mümkün olmayacaktır. Aksine uygulamalar bir suçtan bir defa cezalandırılmayı öngören “ne bis in idem” ilkesini ihlal edecektir.
Nitekim; Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 07.12.2016 tarih 2015/2186 Esas ve 2016/6600 Karar sayılı ilamında belirttiği gibi; “Sanığa yüklenen silahlı terör örgütüne üye olma suçunun temadi eden suçlardan olması da gözetilip, kesinleşmiş (dosyamızda yargılaması bitmiş) dosyanın onaylı örneği dosya arasına alınıp anılan dosyada sanığa atılı eylem ve faaliyetler belirlendikten ve dosyamızda aynı eylem ve faaliyetler sebebiyle mükerrer yargılama yapılıp yapılmadığı hiç bir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde saptanıp önceki mahkumiyetine konu olan ve mahkemece sabit görülen eylem ve deliller çıkarıldıktan sonra bir bütün halinde değerlendirilip sonucuna göre; üyelik suçunun oluşumu için eylemlerde çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk bulunup bulunmadığı, hukuki ve fiili kesinti sonrası örgütsel faaliyetlerine devam edip etmediği tartışılarak, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması kanuna aykırıdır ...“
Yine Dairemizin 27.09.2017 tarih ve 2017/4977 sayılı kararı aynı yöndedir.
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin bu tür kararlarında “Temadi eden suçlardan olan örgüt üyeliği hukuki ve fiili kesinti gerçekleşinceye kadar tek suç sayılır. Örgüt üyeliği, yakalanma, örgütün dağılması, örgütten ihraç ya da kendiliğinden örgütten ayrılma gibi sebeplerle sona erer. Yakalanamayan sanık hakkında düzenlenen iddianame temadi eden suç için hukuki kesinti oluşturmaz. Örgüt üyeliğinden mahkum olduktan sonra tekrar örgütle hiyerarşik bağ kurup, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren faaliyetler katılması halinde yeniden üyelik suçu oluşacaktır.” (Yargıtay 16. Ceza Dairesi 18.07.2017 tarih ve 2016/7162 Esas, 2017/4786 Karar)
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 18.01.2016 tarih ve 2015/8055 Esas, 2016/343 Karar sayılı ilamında; “Sanığa yüklenen TCK’nın 314/2. maddesi anlamında silahlı terör örgütüne doğrudan üye olma suçu ile TCK’nın 314/3 ve 220/6. maddeleri delaletiyle silahlı terör örgütüne dolaylı üye olma suçlarının temadi eden suçlardan olması da nazara alınarak, her iki dava dosyasının birleştirilip hukuki kesinti oluşup oluşmadığı değerlendirilmek suretiyle sonuca göre hukuki durumunun tekdir ve tayini gerektiğinin gözetilmemesi kanuna aykırıdır.”
Sanık hakkında “ne bis in idem” (ikinci kez yargılanamaz) kuralına aykırılık teşkil etmemesi bakımından tüm dosyaların birlikte değerlendirilerek sonuçlandırılması gerekir. En azından bizim dosyamız bakımından;
Sanık hakkında 2011 - 2016 yılları arasında örgütsel nitelikteki faaliyetleri nedeniyle 4 ayrı kamu davası açıldığı, sanığın örgüt üyesi olduğuna dair ortaya konulan olayların bir kısmının iddianamelerde ve özellikle bu son kararın (itiraza konu olan) olduğu dosya iddianamesinde ortak anlatımın bulunduğu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının da itirazında belirtildiği gibi "Olayların iç içe geçmiş olması her ne kadar iddianame tarihlerine göre hukuki kesintinin varlığından bahsedilse bile bazı olayların farklı iddianamelerde dava konusu yapılmış olması halini, sanığın hukuki durumunun tayini bakımından davaların birleştirilerek görülmesini zorunlu kıldığı",
Sanık hakkında yargılaması sonuçlanan kamu davalarındaki mahkumiyetine ilişkin yukarıda belirtilen dosyalar getirilerek sanığa atılı eylem ve faaliyetler belirlendikten ve dosyamızda aynı eylem ve faaliyetler sebebiyle mükerrer yargılama yapılıp yapılmadığı hiç bir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde tespit edildikten sonra karar verilmesi yasal zorunluluk olduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazını kabul ederek kararın bozulmasına karar verilmesi düşüncesiyle çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.