8. Hukuk Dairesi 2015/14101 E. , 2017/4598 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ile davalı vekili taraflarından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı ... vekili, dava dilekçesinde belirtilen taşınmaz nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğinde bulunmuştr.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dosya kapsamından davacının davalının edindiği mala doğrudan maddi katkısının olduğu iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm esas yönünden davacı vekili tarafından, vekalet ücreti yönünden davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir(6100 s.lı HMK 33 m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacak isteğine ilişkindir.
Eşler, 06.09.1990 tarihinde evlenmiş, 12.08.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir(TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK"nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı(TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir(4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu 1590 ada 14 parsel sayılı taşınmaz, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 06.07.2001 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Davacı kadın, dava konusu taşınmazın tamamen babası tarafından abisinin yardımları ile satın alındığını, davalının hiçbir katkısının bulunmadığını iddia etmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır(4721 s.lı TMK 179 m).
Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya elverişli bulunmamaktadır. Dava, 6100 sayılı HMK"nun yürürlükte olduğu dönemde açılmış olup, davacı vekilinin dava dilekçesine ekli delil dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayandığı anlaşılmaktadır. T.C. Anayasası"nın 36. maddesinde, herkes meşru vasıta ve yollarla mahkemelerde iddia ve savunma hakkına sahiptir. Yine TMK"nun 6. maddesine göre, iddia eden iddiasını ispatla mükelleftir. Davacının iddiasını ispat bakımından yemin deliline de dayandığı anlaşıldığına göre, öncelikle davacı tarafa yemin teklif hakkını kullanmak isteyip istemediğinin sorulması, kullanmak istediği takdirde davalının HMK"nun 227 ve devamı maddeleri gereğince usulüne uygun bir biçimde davet edilmesi ve HMK"nun yemine ilişkin hükümleri dikkate alınarak yemin teklifini kabul ettiği taktirde davalının usulüne uygun bir biçimde yeminli beyanının alınması ve elde edilecek sonuca göre tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, Mahkemece eksik araştırma ve inceleme ile yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 29.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.