Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı Hazine vekili, davalı borçlu Sebahattin aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu otobüsünü davalı Şirket’e onun da davalı Mustafa’ya satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep etmiştir. Davalı Şirket vekili ile davalı Mustafa vekili davanın reddini savunmuştur. Diğer davalı borçlu usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, aracın satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunmadığı ve satışların kötüniyetli olduğunun ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Davalılar arasında yapılan satışın kötüniyetli olmadığının kabulü ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş ise de verilen karar için yapılan inceleme ve araştırma yeterli değildir. Dava konu olan aracın ticari olarak işletilip işletilmediği, ticari işletme niteliğinde olup olmadığı ve satılan bu aracın ticari işletmenin devri teşkil edip etmediği üzerinde durulmamıştır. Dairemizin yerleşik uygulamasına göre İ.İ.K’nin 280/son fıkrasına göre yapılan inceleme, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un 24 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan davalarda da yapılması gerekir. Hal böyle olunca belirtilen husus üzerinde gerekli inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi yerine eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru değildir. Kabule göre de 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinde 16/6/2009 tarihinde ve 5904 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu hazırlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirlenmesi gerektiğinin yazılmış olmasına karşın mahkemece nisbi vekalet ücreti tayini de isabetli değildir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 20.05.2014 tarihinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.