Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/2676
Karar No: 2018/1615
Karar Tarihi: 06.11.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/2676 Esas 2018/1615 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/2676 E.  ,  2018/1615 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

    Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri 2. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 04.04.2013 tarihli ve 2012/405 E., 2013/201 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 18.12.2014 tarihli ve 2014/31637 E., 2014/36034 K. sayılı kararı ile;
    "...Davacı işçi, davalı şirkete ait mağazada müdür yardımcısı olarak çalıştığını fazla mesai yapmasına rağmen ücretlerinin ödenmemesi üzerine haklı sebeple iş sözleşmesini feshettiğini, haklarının ödenmediğini belirterek kıdem tazminatı ile fazla mesai ücretinin ödetilmesini talep etmiştir.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, bilirkişi raporu doğrultusunda isteklerin kabulüne karar verilmiştir.
    Hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazının reddine karar verilmiştir.
    2-Taraflar arasında olan uyuşmazlık davacı işçinin fazla mesai yapıp yapmadığı, fazla mesai yapmış ise bu çalışmalarına ilişin ücretlerin ödenip ödenmediği yönlerine ilişkindir.
    Fazla mesai yaptığını ispat yükü işçiye, çalışma olgusunun ispatlanması halinde ücretlerinin ödendiğini ispat yükü ise işverene düşmektedir.
    Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle iş yerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak fazla çalışmanın yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların şahit beyanlarıyla sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalarda bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
    İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
    Somut olayda, işyerinde vardiyalı çalışma olduğu her iki taraf şahit beyanlarından anlaşılmaktadır. Davacı şahidi, davacının her iki vardiyada da mesai saati sonuna kadar çalıştığını beyan etmiştir. Mahkemece davalı şahitlerinin bu husustaki beyanı sorulmamıştır. Davalı şahitlerine de, davacının her iki vardiyada çalışıp çalışmadığı, günde kaç saat çalıştığı sorulmalı, davalı taraf savunmasında imzalı iş yeri giriş-çıkış kayıtlarından söz ettiğine göre bu kayıtlarda incelenmeli, sonucuna göre davacının fazla mesai alacağı olup olmadığı hakkında bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile karar verilmesi hatalıdır.
    3-Yukarıda belirtilen araştırma neticesine göre de, davacı işçinin iş sözleşmesini feshetmekte haklı olup olmadığı hususu yeniden değerlendirmeye tabi tutularak karar verilmelidir. Yazılı gerekçe ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir..."
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
    Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette 05.04.2008 tarihinde satış danışmanı olarak çalışmaya başladığını, sonrasında sırasıyla supervisor ve mağaza müdürü olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin müvekkili işçi tarafından haklı nedenle feshedildiğini, iş yerinde vardiyalı çalışma ile 10.00-18.00 veya 14.00-22.00 saatleri arasında çalıştığını ancak haftada en az dört gün 10.00-22.00 saatleri arasında çalıştığını, fazla çalışma ücretinin ödenmediğini belirterek kıdem tazminatı ve fazla çalışma ücret alacağının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili, davacı işçi tarafından yapılan feshin haklı nedene dayanmadığını, davacının vardiya usulü ile çalıştığını, iş yerine giriş-çıkış saatlerinin imza usulü ile denetlendiğini, davacı işçinin bordroları ihtirazı kayıt koymaksızın imzaladığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davacının haftanın dört günü 10.00-22.00 saatleri arasında 1,5 saat ara dinlenmesi ile 10,5 saat, diğer iki gün ise 1 saat ara dinlenmesi ile 7 saat çalıştığı dolayısıyla haftalık 11 saat fazla çalışma yaptığı, bordrolara göre bazı aylarda tahakkuk yapıldığının belirlendiği, iş yerinde fazla çalışma yapıldığı anlaşıldığından iş sözleşmesinin feshinin haklı sebebe dayandığı, davacının kıdem tazminatına hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece, davalı tarafın imzalı işe giriş-çıkış kayıtlarının incelenmesine ilişkin savunmasının bulunmadığı, bu hususa ilişkin delile dayanılmadığı gibi bahsi geçen belgenin sunulmadığı, yönetici olan çalışanların birinci vardiya başından ikinci vardiya sonuna kadar çalıştıkları, davalı tanıklarının davacı lehine beyanda bulunmaları beklenemeyeceğinden yeniden dinlenilmelerinin gerekli olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı işçinin fazla çalışma iddiasını ispat edip edemediği, davalı tanıklarının yeniden dinlenilmesinin ve işe giriş-çıkış kayıtlarının getirtilmesinin gerekip gerekmediği ve burada varılacak sonuca göre davacının fazla çalışma ücreti alacağına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
    Uyuşmazlığın çözümü için, hâkimin davayı aydınlatma yükümü ile davanın dayanağını oluşturan fazla çalışma iddiasının ispat koşulları üzerinde durulması gerekmektedir.
    Bilindiği üzere, ispat yükü kural olarak davacıya düşer; yani, davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir.
    Yine kural olarak herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, kendisine ispat yükü düşmeyen diğer tarafın onun iddiasının aksini ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş sayılır.
    Fakat kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, ispat yükü kendisinde olan diğer tarafın iddiasını ispat etmesini beklemeden, onun iddiasının aksini ispat için delil gösterebilir. İşte bu delile, karşı (mukabil) delil denir.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) konuya ilişkin ve “somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi” başlıklı 194"üncü maddesi;
    “(1)Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar.
    (2)Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.” şeklinde düzenlenmiştir.
    Hükmün gerekçesine göre; bu hükümle, somutlaştırma yükünün (194/1) delillerle ilişkisi ortaya konulmuştur. Dava açılırken ve cevap dilekçesi verilirken taraflar, dayandıkları vakıaların hangi delillerle ispat edileceğini de belirtmek zorundadırlar.
    Ancak iki hâli birbirinden ayırt etmek gerekmektedir:
    a)Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda; hâkim, davanın ispatı için gereken bütün delillere kendiliğinden başvurur; taraflar da duruşma bitinceye kadar delil gösterebilirler. Dava ile ilgili olguların hazırlanmasında, tarafların yanında, hâkimin de görevli olmasına, kendiliğinden araştırma ilkesi denir. Bu ilke kamu düzenini ilgilendiren çekişmeli davalarda ve çekişmesiz yargı işlerinde önem gösterir.
    b)Taraflarca getirilme (hazırlama) ilkesinin uygulandığı davalarda, deliller kural olarak taraflarca gösterilir. Hâkim delillere kendiliğinden başvuramaz.
    Dava malzemesinin taraflarca getirilme ilkesi, dava malzemelerinin mahkemeye kimin tarafından getirileceğiyle ilgili bir ilkedir. Buna göre, hâkim kendiliğinden taraflarca ileri sürülmemiş vakıaları araştıramaz, hükmüne esas alamaz. Mahkeme, sadece tarafların getirdiği vakıalara göre talep sonucunu inceleyip karar verir.
    Taraflarca getirilme ilkesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 25"inci maddesinde şu şekilde ifade edilmiştir: “(1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.
    (2) Kanunda belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.”
    Bu ilkenin bir sonucu olarak mahkeme, sadece taraflarca ileri sürülen vakıaları inceleyebilir. Buna kural olarak deliller de dâhildir (m. 25/2).
    Belirtilmelidir ki hâkim, olayın aydınlatılması için tarafların delil ikamesini isteyebilir, ancak tarafa belli bir delili hatırlatamaz.
    Mahkemenin hüküm vermesi için, kendisine yöneltilen talebin formüle edilmesi ve ileri sürülmesi tarafların görevi ise de, bunları anlamlandırmak veya gerektiğinde açıklattırmak hâkimin görevidir. Ancak bu durum, hâkimin tarafların ileri sürmediği vakıaları ileri sürmelerine imkân vermesi veya hatırlatması anlamını taşımaz. Burada mevcut olmayanın talep edilmeyenin ortaya çıkartılması değil, talep edilenin netleştirilmesi, aydınlatılması, belirlenmesi söz konusudur.
    Taraflarca getirilme ilkesi, hâkimin soru sorma ve davayı aydınlatma ödevi (m. 31) çerçevesinde yumuşatılmıştır (Pekcanıtez Hakan, Atalay Oğuz, Özekes Muhammet, Medeni Usul Hukuku, 2011, 11.Bası, s. 248 vd).
    6100 sayılı Kanunun “hâkimin davayı aydınlatma görevi” başlıklı 31"inci maddesine göre, “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu olduğu durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.”
    Hâkimin davayı aydınlatma ödevi olarak ifade edilen bu düzenleme ile doğru hüküm verebilmesi ve maddi gerçeğin bulunabilmesi amaçlanmıştır. Düzenlemede her ne kadar “açıklama yaptırabilir” denilmişse de, bunun hâkimin davayı aydınlatması için bir “ödev” olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü davayı aydınlatma ödevi sayesinde hâkim, iddia ve savunmanın doğru ve tam olarak anlaşılmasını sağlayacak ve bu şekilde doğru olmayan bir kararın verilmesini önleyecektir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, age, s. 248 vd).
    Görüldüğü üzere, hâkimin davayı aydınlatma ödevine ilişkin 31"inci maddede, hâkimin uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz ya da çelişkili gördüğü konular hakkında taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği, kanıt gösterilmesini isteyebileceği belirtilmiştir.
    Bu aşamada, davanın dayanağını oluşturan fazla çalışma iddiasının ispat koşulları üzerinde de durulması gerekmektedir.
    Gerek mülga 1475 sayılı İş Kanunu, gerekse hâlen yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu’nda fazla çalışmanın ispatı ile ilgili olarak özel bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle fazla çalışmanın ispatı, genel hükümlere tabidir.
    4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6"ncı maddesi uyarınca, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
    Dolayısıyla fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi kural olarak, bu iddiasını ve fazla çalışma yaptığı gün ile saatleri ispat etmek zorundadır. Fiili bir olgu söz konusu olduğundan, kural olarak işçi, fazla çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir; bu bağlamda tanık da dinletebilir (HGK’nın 27.04.2016 gün 2014/22-886 E., 2016/550 K. sayılı kararında da aynı ilkeler benimsenmiştir.).
    İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
    Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle iş yerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
    Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece, davalı iş yerinde 05.04.2008-18.06.2012 tarihleri arasındaki dönemi kapsayan imzalı bordrolara göre fazla çalışma ücretine ilişkin tahakkuk bulunan aylar ile izinli olunan günler dışlanılmak suretiyle tanık beyanları uyarınca davacının haftanın dört günü 10.00-22.00 saatleri arasında 1,5 saat ara dinlenmesi ile 10,5 saat çalıştığı, diğer iki gün ise 1 saat ara dinlenmesi ile 7 saat çalıştığı dolayısıyla haftalık 11 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilerek hesaplanan bilirkişi raporuna itibarla fazla çalışma ücret alacağı hüküm altına alınmıştır.
    Davacı tanığı Mehmet Keleşçe, kendi çalışma süresince davacının sırasıyla supervisor ve müdür yardımcısı olarak çalıştığını, iş yerinde 10.00-18.00 ve 14.00-22.00 saatlerinde iki vardiya şeklinde çalışıldığını, davacının sabah vardiyası ile birlikte işe başladığını, akşam vardiyası ile işten ayrıldığını beyan etmiştir.
    Davalı tanığı Harun Topaktaş, iş yerinde iki vardiya şeklinde bir saat ara dinlenmesi ile günlük sekiz saat çalıştıklarını, kendisinin fazla çalışmasının olmadığını beyan etmiştir. Davalı tanığı Deniz Kandemir ise, davacının önce bölüm şefi sonra müdür yardımcısı olarak çalıştığını, iş yerinde haftanın altı günü iki vardiya şeklinde çalışıldığını, işçilerin birinci vardiyada 10.00-18.00 saatleri arasında, ikinci vardiyada 14.00-22.00 saatleri arasında çalıştığını, kendisinin fazla çalışmasının olmadığını belirtmiştir.
    Öte yandan davalı şirket vekili tarafından cevap dilekçesinin "ekler" başlıklı bölümünde iş sözleşmesinin, tutanakların, ihtarnamenin, bordroların, teftiş tutanağının ve dekontların cevap dilekçesine eklendiği belirtilmiş olup, delil listesinde delil olarak bordro, dekont, tanıklar ve diğer yasal delillere dayanılmıştır.
    Bu durumda davalı şirket vekilinin delil olarak imzalı işe giriş-çıkış kayıtlarına dayanmaması ve bahsi geçen kayıtların uyuşmazlık konusu alacaklar tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir konu olduğundan mahkemece resen getirtilmesi, 6100 sayılı HMK"nın 25"inci maddesinde ifade edilen "taraflarca hazırlama ilkesine" aykırıdır.
    O hâlde mahkemece tanık beyanlarına göre davacının fazla çalışma yapıp yapmadığının araştırılması yerindedir.
    Diğer taraftan Özel Daire bozma kararında davalı tanıklarına davacının günlük çalışma saatlerinin ve her iki vardiyada çalışıp çalışmadığının sorulması gerektiği belirtilmiş ise de; davacı ve davalı tanıklarının beyanları ile davacının görevi ve çalışma saatleri netleştirilmemiştir.
    Bu itibarla, davacı ve davalı tanıklarının fazla çalışma ile ilgili ayrıntılı beyanları alınmak suretiyle davacının hangi tarihlerde görevinin ne olduğu belirlenerek çalışma biçimi, her iki vardiyada çalışıp çalışmadığı ve çalışma saatlerinin ne olduğu kesin biçimde açıklığa kavuşturulmalıdır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirilerek davacının fazla çalışma ücret alacağının bulunup bulunmadığı konusunda sonuca varılmalıdır.


    Hâl böyle olunca direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.
    S O N U Ç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenler ile BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 06.11.2018 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi