Hırsızlık suçundan sanığın 5237 sayılı TCK’nun 142/1-f, 168/1, 62 ve 50. maddeleri uyarınca 4.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Hatay 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 14.11.2011 gün ve 128-622 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, 6352 sayılı Kanunla 5237 sayılı TCK’nun 142/1-f maddesinde düzenlenen elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçunun karşılıksız yararlanma suçuna dönüştürülmüş olması karşısında, yeni kanuni durumun değerlendirilmesi amacıyla dosyanın mahalline geri gönderilmesi üzerine yeniden yargılama yapan Hatay 4. Asliye Ceza Mahkemesince 27.07.2012 gün ve 403-705 sayı ile; sanık hakkında 6352 sayılı Kanunun geçici 2. ve 5271 sayılı CMK"nun 223/4-a maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 27.12.2012 gün ve 27752-49446 sayı ile;
"Elektrik enerjisi hırsızlığı (karşılıksız yararlanma) suçundan katılan kurum vekilinin yokluğunda hükmolunan 27.07.2012 tarih ve 2012/403-705 sayılı hükmü 04.08.2012 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 1412 sayılı CMUK"nun 310/1. maddesinde öngörülen ve adli tatilin bittiği günden sonra başlayan bir haftalık yasal temyiz süresi geçtikten sonra 10.09.2012 tarihinde temyiz eden katılan kurum vekilinin temyiz isteğinin aynı kanunun 317. maddesi gereğince reddine" karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 22.01.2013 gün ve 280407 sayı ile;
"...Katılanın yokluğunda verilen hükmün adresinde katılan vekiline adli tatile rastlayan 04.08.2012 tarihinde tebliğ edildiği, katılan vekilinin ise temyiz istem dilekçesini 10.09.2012 tarihinde verdiği dosya kapsamı ile sabittir.
Bilindiği üzere adli tatilde tebligat süreleri 1412 sayılı Yasanın 423. ve 5271 sayılı Yasanın 331. maddelerinde düzenlenmiştir. Gerek bu yasalarda olsun, gerekse 14.02.1934 gün ve 47/1 sayılı içtihadı birleştirme kararında olsun, adli tatil içerisinde yapılan tebligatların geçerli olacağı, fakat sürelerin işlemeyeceği kabul edilmiştir.
Katılan vekiline gerekçeli karar adli tatil içerisinde 04.08.2012 tarihinde yapılmış olup,14.02.1934 gün ve 47/1 sayılı içtihadı birleştirme kararında da belirtildiği gibi tebligat süreleri adli tatilin bitiminden itibaren işleyecektir.Adli tatilin bitim tarihi olan 01.09.2012 tarihi ise resmi tatil olan Cumartesi gününe denk gelmektedir. Bu halde CKM"nun 39/4. maddesi uyarınca temyiz isteminde bulunulacak son gün 1 hafta süreyi takip ile resmi tatilin bittiği günü takip eden 10.09.2012 Pazartesi günü olup, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmaktadır.
Bu sebeplerle temyiz istemi süresinde olduğundan reddine karar verilmesi yasaya aykırı olmuştur" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 2. Ceza Dairesince 28.02.2013 gün ve 1709-4055 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; adlî tatil içinde görülmesi mümkün bulunmayan bir davaya ilişkin kararın adlî tatil içinde tebliğ edilmesi halinde, temyiz süresinin ne şekilde hesaplanacağı, bu bağlamda katılan vekilinin temyiz isteminin süresinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İncelenen dosya kapsamından; yokluğunda verilen 27.07.2012 günlü yerel mahkeme kararının katılan vekiline adli tatil içerisinde 04.08.2012 günü tebliğ edildiği, katılan vekilinin hükmü 10.09.2012 günü temyiz ettiği anlaşılmaktadır.
5271 sayılı CMK"nun 331. maddesi hüküm tarihinde; "(1) Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuzbir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler.
(2) Soruşturma ile tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaların ve ivedi sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde ne suretle yerine getirileceği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.
(3) Tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapar.
(4) Adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır" şeklindedir.
Maddenin 1. fıkrasında, ceza işlerini gören makam ve mahkemelerin her yıl temmuzun yirmisinden ağustosun otuzbirine kadar tatil olunacağı, 2. fıkrasında, anılan makam ve mahkemelerin bu süre içinde, sadece soruşturmaları, tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaları ve ivedi sayılacak diğer hususları yerine getirecekleri belirtilmiş, 4. fıkrasında ise, adlî tatile rastlayan sürelerin işlemeyeceği, bu sürelerin tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılacağı ifade edilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, adlî tatil içinde görülebilen işler yönünden 4. fıkra hükmü uygulanmayacak, bu tür dava ve işlerle ilgili süreler adlî tatil içinde de işleyecektir. Sürenin uzaması kuralının uygulanabilmesi için, adlî tatil içinde görülemeyen dava ve işlerle ilgili kararın tebliğinin tatilden önce gerçekleştirilmesi, işlemeye başlayan sürenin adlî tatil içinde sona ermesi gerekir. Bu takdirde tatilden önce işleyen kısma bakılmaksızın, süre, adlî tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzayacaktır. Öte yandan 14.02.1934 sayı gün ve 47/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre de; adlî tatilde görülemeyen davalarla ilgili kararların, adlî tatile rastlayan dönemde tebliği geçerlidir. Ancak tatilde süre işlemeyeceği için, bu durumda mehil adlî tatilin bitiminden itibaren başlayacaktır.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Somut olayda yargılaması adlî tatil içinde yapılamayan bir davaya ilişkin gerekçeli karar 04.08.2012 tarihinde katılan vekiline tebliğ edilmiş olup, her ne kadar tatilde temyiz süresi işlemeyecek ise de, adli tatil içerisinde yapılan tebliğat geçerlidir. Adlî tatil içinde süre işlemeyeceğinden 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 310. maddesine göre tebliğden itibaren geçerli olan bir haftalık temyiz süresinin adlî tatilin bittiği tarihten itibaren hesaplanması gerekir. Buna göre, adli tatil içerisinde 04.08.2012 günü yapılan tebligat geçerli olup, tebliğ gününden sonra başlamak üzere geçerli olan yedi günlük temyiz süresi 1 Eylül Cumartesi günü başlayıp, 7 Eylül Cuma günü mesai saati itibariyle sona erdiğinden, katılan vekilince 10 Eylül Pazartesi günü yapılan temyiz başvurusu kanuni süreden sonra yapılmıştır.
Bu itibarla, katılan vekilince kanuni süreden sonra yapılan temyiz başvurusunun Özel Dairece reddine yönelik karar isabetli olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Genel Kurul Üyesi; "katılan vekilinin temyiz isteminin süresinde olduğu, dolayısıyla itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.11.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.