Esas No: 2020/940
Karar No: 2021/1084
Karar Tarihi: 27.05.2021
Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2020/940 Esas 2021/1084 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/940
Karar No : 2021/1084
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Sendikaları Konfederasyonu
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : …
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …
İSTEMİN KONUSU : Danıştay İkinci Dairesinin 30/10/2019 tarih ve E:2016/15313, K:2019/5615 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 22/10/2016 tarih ve 29865 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmeliğin 1., 2., 4. ve 5. maddeleri ile 6. maddesinde yer alan ".... ve bu sınavlara katılacaklarda kurumda veya öğrenim durumları ile ilgisi bulunmayan görevlerde belirli süre hizmet yapmış olma şartı aranmaz." ibaresinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay İkinci Dairesinin 30/10/2019 tarih ve E:2016/15313, K:2019/5615 sayılı kararıyla;
Yönetmeliğin dava konusu 1. maddesi yönünden;
Söz konusu Yönetmelik değişikliğiyle unvan değişikliği sınavının tanımında yer alan "yazılı" ibaresinin yürürlükten kaldırıldığı, idarelere yazılı sınav dışında unvan değişikliği suretiyle atanacaklar için yazılı sınava ek olarak sözlü sınav da yapabilme olanağının getirildiği, Yönetmeliğin genel yapısına bakıldığında, yazılı ve sözlü sınavların ikisinin birlikte başarılmasının, belirlenen görevlere atanabilmenin temel koşulu olarak belirlendiği,
Sözlü sınavın, yazılı sınavı tamamlayıcı nitelikte, bilgi ve liyakatı ölçmek, adayın mesleğe uygun yeteneğe ve kültürel birikime sahip olup olmadığını belirlemek amacıyla yapıldığı, bu çerçevede, sözlü sınav yapılmasına olanak sağlayan düzenlemede temel amacın, yazılı sınav yapılmak suretiyle nesnel bir biçimde tespit edilenler arasından en başarılı adaydan başlayarak en uygun olanların seçilmesi olduğu,
Bu itibarla, mesleğin gerektirdiği bilginin ölçülmesi amacıyla yapılacak yazılı sınav yanında, mesleki ehliyete yönelik diğer özel niteliklerin tespiti açısından tamamlayıcı nitelik taşıyan sözlü sınavın yapılmasına olanak sağlayan düzenlemede üst hukuk normlarına, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık bulunmadığı,
Yönetmeliğin dava konusu edilen 2. ve 4. maddeleri yönünden;
Yönetmeliğin 2. ve 4. maddeleri ile sınava katılacak tüm kamu görevlileri açısından sözlü sınav şartı getirildiği, sözlü sınav uygulamasının aynı durumdaki tüm personel için eşit şekilde uygulanacak olması nedeniyle, Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesine aykırılık bulunmadığı, sözlü sınavın da diğer idari işlemler gibi yargısal denetime tabi olduğu dikkate alındığında bu düzenlemelerde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Yönetmeliğin dava konusu edilen 5. ve 6. maddeleri yönünden;
Davacı tarafından, Genel Yönetmeliğin "Başarı sıralaması" başlıklı 12/B maddesi ve Ek 3. maddesinde yapılan değişikliklerin, kariyer, liyakat ve eşitlik ilkelerine aykırılığı nedeniyle iptali istenilmişse de; kamu hizmetinin etkin ve verimli şekilde yürütülebilmesi için gerekli önlemleri almakla yükümlü olan idarelere, memurların üst görevlere yükselmesini belirli koşullara bağlama konusunda takdir yetkisi tanındığı, iptali istenilen düzenlemelerde hukuka, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Genel Yönetmelikte değişiklik yapılırken uluslararası sözleşmeler ve iç mevzuat gereği kamu görevlileri sendikalarının görüş ve önerilerinin alınmadığı, düzenlemeyle kariyer ve liyakat ilkelerinin dışına çıkıldığı, sözlü sınav olarak adlandırılan soyut nitelikte ve objektiflikten uzak düzenlemenin, yargı kararlarına rağmen tekrar hayata geçirildiği, kariyer ve liyakat ilkesine göre ilerleyen devlet teşkilatında, idare makamlarının tüm faaliyetlerinde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorunda olduğu, idarenin serbest olduğu konularda dahi aynı veya benzer durumda olan kişi ve olaylar hakkında eşit uygulamayı sağlamak için objektif düzenlemeler yapmak zorunda olduğu, aksi tutumun düzenli idare ilkesine ve bu ilkenin dayandığı eşitlik ilkesine aykırı olacağı, sözlü sınavın hangi şartlar altında, adil ve hakkaniyete göre yapılabileceğinin ortaya konulmadığı, kriterlerin (kamera uygulaması, kura çekimi vs) çoğu zaman yargı içtihatları ile ortaya konulduğu, belirsizliğin hak kayıplarına neden olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, temyiz dilekçesinde ileri sürülen sebeplerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde sayılan temyiz sebeplerinden olmadığı, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun temyiz talebinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının gerekçesinin değiştirilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
İLGİLİ MEVZUAT :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, "1. (Değişik: 10/6/1994-4001/1 md.) İdari dava türleri şunlardır: a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları," hükmü,
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Toplu Sözleşme Kanunu'nun "Sendika ve konfederasyonların yetki ve faaliyetleri" başlıklı 19. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendinde, "Sendika ve konfederasyonlar kuruluş amaçları doğrultusunda toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeterek aşağıdaki faaliyetlerde bulunabilirler: ... f) Üyelerin idare ile ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin izlenmesinde veya hukukî yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya mirasçılarını, her düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde temsil etmek veya ettirmek, dava açmak ve bu nedenle açılan davalarda taraf olmak." hükmü yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, idari işlemler hakkında; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar, iptal davaları olarak tanımlanmıştır. İdarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli denetim araçlarından olmakla birlikte, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunmasını öngören kanun koyucu, iptal davaları için "menfaat ihlali"ni, subjektif ehliyet koşulu olarak getirmiştir.
4688 sayılı Kanun'un 3. maddesinde sendika; kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar; konfederasyon ise, değişik hizmet kollarında bu Kanun'a tabi olarak kurulmuş en az beş sendikanın bir araya gelerek oluşturdukları tüzel kişiliği olan üst kuruluşlar olarak tanımlanmış olup; aynı Kanun'un 19. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendinde de, üyelerin idare ile ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin izlenmesinde veya hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya mirasçılarını her düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde temsil etmek veya ettirmek, dava açmak ve bu nedenle açılan davalarda taraf olmak sendika ve konfederasyonların görevleri arasında sayılmıştır.
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu'nun 03/03/2006 tarih ve E:2005/1, K:2006/1 sayılı kararında da belirtildiği gibi, 4688 sayılı Kanun'un 19/2/(f) maddesi, sendika ve üst kuruluşlara, bizzat taraf oldukları hukuki ilişkiler dolayısıyla davacı ve davalı oluş sıfatları ile ortak çıkarların korunması için tanınan davacı olabilme sıfatından başka, hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya bunların mirasçılarını her derecedeki yargı organları önünde temsil etmek ve dava açma hakkı tanımaktadır. Kanun koyucu 19/2/(f) maddesi ile sendika ve üst kuruluşları, diğer tüzel kişiliklere genel hükümler uyarınca tanınan taraf olma ve dava açma ehliyetinin dışında, üyelerini ve bunların mirasçılarını temsil etme ve ettirme yetkisi ile donatmaktadır. Buna göre, söz konusu maddenin sendikalara ve üst kuruluşlarına tanıdığı yetkinin ehliyet değil, temsil bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla kanun koyucu, getirdiği bu düzenleme ile, idare tarafından sendika üyesi kamu görevlisi hakkında tesis edilen bireysel (subjektif) işlemler nedeniyle bu ilişkinin tarafı olmayan sendika ve üst kuruluşa, üyesinin isteğine bağlı olarak uyuşmazlığın çözümünde taraf olarak kendisini temsil etme yetki ve sorumluluğu vermektedir.
Aktarılan Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararından da anlaşılacağı üzere, 4688 sayılı Kanun'un 19. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendiyle, sendika üst kuruluşu olan konfederasyona, yalnızca sendika üyesi kamu görevlisinin menfaatini ihlal eden bireysel işleme karşı, onu temsilen dava açma yetkisi tanınmaktadır. Konfederasyonun üyelerini, kamu görevlilerinin değil, sendikaların oluşturduğu dikkate alındığında; konfederasyonun, sendika üyesi kamu görevlilerine yönelik düzenleyici işlemlere karşı dava açamayacağının kabulü zorunludur. Zira konfederasyon, kanunla verilen özel yetki dışında, sadece kendi tüzel kişiliğine yönelen düzenlemelere karşı dava açmaya ehildir.
Davacı Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu tarafından, dava konusu Yönetmelik hükümlerinin kamu personel mevzuatındaki ilkelere aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenmekte olan davanın açıldığı anlaşılmakta olup; konfederasyonların, yalnızca kendi üyesi olan sendikaların ortak menfaatini ihlal eden işlemlere karşı dava açma ehliyetinin bulunduğu dikkate alındığında; davacı Konfederasyon'un, kendi üyesi sendikalara uygulanma olanağı bulunmayan dava konusu düzenlemelerin iptalini istemekte doğrudan bir menfaatinin bulunmadığı açıktır.
Öte yandan dava konusu düzenlemelerle ilgili olarak, hakları veya menfaatleri ihlal edilmiş kişiler ile ilgili sendikalar tarafından dava açılabileceğinde kuşku bulunmamaktadır.
Bu durumda, davacı Konfederasyon'un dava açma ehliyeti bulunmaması nedeniyle uyuşmazlığın esasının incelenmesine hukuken olanak bulunmamakta olup, davanın reddi yolundaki Daire kararında sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacı Konfederasyon'un temyiz isteminin reddine,
2. Davanın reddine ilişkin Danıştay İkinci Dairesinin temyize konu 30/10/2019 tarih ve E:2016/15313, K:2019/5615 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 27/05/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.