1. Hukuk Dairesi 2018/4104 E. , 2020/3897 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ :TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı ..."den intikal eden 2548 ada 7 sayılı parseldeki 6 no"lu bağımsız bölümün ¼ payının üçüncü kişilere satışı konusunda Sidney Başkonsolosluğu"nun 10/05/2013 tarih ve 879 yevmiye no"lu vekaletnamesi ile kardeşi ve aynı zamanda paydaş olan davalı ..."i vekil tayin ettiğini, davalının ise dava dışı..."ü vekil tayin ederek ve onun aracılığıyla 19/06/2013 tarihinde çekişmeli bağımsız bölümü satış yoluyla devraldığını, davalıya verdiği vekaletnamenin vekile değil üçüncü kişilere satışı kapsadığını, davalının satış nedeniyle herhangi bir bedel ödemeyerek vekalet görevini kötüye kullandığını ileri sürerek çekişmeli bağımsız bölümün davalı adına olan tapu kaydının iptali ile ¼ payın adına tescilini, olmadığı takdirde 40.000,00 TL bedelin temlik tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, mirasbırakanı ..."den kendisi ve kardeşlerine intikal eden çekişme konusu bağımsız bölümün satışı konusunda kardeşlerinden vekalet aldığını, ancak satışa çıkarılan bedel üzerinden alıcı çıkmayınca dava konusu taşınmazın kendisi tarafından satın alınmasını davacının da aralarında bulunduğu kardeşlerinin istediğini, davacı ve dava dışı diğer kardeşlerine satış bedelini Sidney"e gittiğinde bizzat ödediğini, tüm iddiaların asılsız olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının satış bedelini davacıya ödediğini yazılı delil ile kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar; Dairece ‘’... davalının savunması doğrultusunda yurt dışına çıkıp çıkmadığının araştırılması ( Avustralya"ya çıkış ), yurtdışına çıkmış ise; çıkış işlemleri esnasında yanında satış bedeli miktarındaki bir parayı götürüp götürmediğinin ilgili birimden sorularak, varsa ilgili kayıtların celp edilmesi, ayrıca 6100 sayılı HMK"nun 203/1-a bendi gözetilerek davalının bildirdiği tanıkların usulünce dinlenilmesi, payına düşen miktarın davacıya ödenip ödenmediği hususunun tanıklardan sorulması, toplanacak deliller ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması hatalıdır.’’ gerekçesi ile bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ..."nin, T.C. Sidney Başkonsolosluğu"nun 10/05/2013 tarihli düzenleme şeklindeki vekaletnamesi ile davalı ..."ı çekişmeli bağımsız bölümün satışı konusunda vekil tayin ettiği, çekişme konusu 6 no"lu bağımsız bölümün 18/06/2013 tarihinde taraflar ile dava dışı ... ve...adına 1/4"er oranda paylı mülkiyet üzere intikalinin yapıldığı, 19/06/2013 tarihinde davalının dava dışı ..."ü vekil tayin ettiği ve anılan vekaletname ile 19/06/2013 tarihinde satış ve birleştirme yoluyla 6 no"lu bağımsız bölümün tam maliki olduğu kayden sabittir.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan TBK"nın 392. maddesi gereğince vekil, talep üzerine yaptığı işin hesabını vermeye ve müvekkili nam ve hesabına edindiği her şeyi iade etmeye, iade edinceye kadar da almış olduğu şeyleri saklamaya zorunludur.
Diğer taraftan, HMK."nın 203/1 maddesine göre kural olarak kardeşler arasındaki hukuki işlemlerin miktar ve değerine bakılmaksızın tanıkla ispatı mümkündür.
Somut olaya gelince; davacının, davalıyı 10/05/2013 tarihli düzenleme şeklindeki vekaletname ile sadece dava konusu taşınmaza ilişkin olarak taşınmazı dilediği bedelde dilediği kişiye satması için vekil tayin ettiği ve davalının taşınmazı kendisi adına devralmasında yasal olarak bir engel bulunmadığı sabit olup dosya kapsamında dinlenen tanıkların ifadelerine göre temlikin iradi olduğu, tüm kardeşlerin aldığı ortak karar ile taşınmazın devredildiği anlaşılmaktadır.
Ne var ki, davalı yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere vekilin vekil edene hesap verme yükümlülüğü çerçevesinde taşınmazın rayiç bedelinin tamamını davacıya ödediğini kanıtlayamamıştır.
Hal böyle olunca, temlikin iradi olduğu dikkate alınarak tapu iptal ve tescil isteminin reddine, terditli olarak ileri sürülen bedel istemi yönünden ise dava konusu taşınmazın davacının payına isabet eden dava tarihindeki değerinden 13.100 Avustralya Doları (devir tarihindeki kur üzerinden) mahsup edilerek kalan kısmın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.