8. Hukuk Dairesi 2015/5258 E. , 2017/4422 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın usulden reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı alacaklı vekili, 11/09/2014 tarihinde yapılan haciz sırasında 3. şahıs ....."ün istihkak iddiasında bulunduğunu ancak iş yerinin borçluya ait olduğunu iddia ederek, davanın kabulü ile 3. kişinin istihkak iddiasının reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; dava dilekçesinde ...."ün davalı olarak gösterildiği, bu şahsa tebligatın yapılamadığı bunun üzerine davacı vekiline, davalı 3. kişi ve borçlu .... adreslerini bildirmesi ve borçluyu davaya dahil etmesi için 7 günlük kesin süre verildiği, buna rağmen davacı vekilinin icra dosyasının kısmen infaz olması nedeniyle, adres bildirmediğini beyan ettiği, HMK 119/2 maddesi gereğince 7 günlük kesin sürede eksikliğin giderilmediği gerekçesiyle, davanın usulen reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacaklının İİK’nun 99. maddesine dayalı 3. kişinin istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu"nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre; tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. 6099 sayılı Yasa"nın 3. maddesi ile eklenen aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır.
Aynı Kanun"un tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina başlıklı 21. maddesinin, 6099 sayılı Yasa"nın 5. maddesi ile eklenen 2. fıkrasında; "Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır" hükmü yer almaktadır.
Söz konusu 7201 sayılı Yasa"nın 10. maddesi ile ilgili değişikliğe ilişkin kanun gerekçesinde, kişilere getirilen adres kayıt sistemi zorunluluğu ile birlikte işleyişin kolaylaştığı dile getirilmiş, ancak yapılan yeni düzenlemeyle, öncelikle yine bilinen en son adrese tebligat yapılacağı, tebligatın yapılmasını isteyenin veya tebligatı çıkartan makamın bildirdiği adresin, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat yapılamaması halinde, muhatabın 5490 sayılı Kanun"a göre adres kayıt sistemindeki adresinin bilinen en son adresi olarak kabul edileceği ve tebligatın buraya yapılacağı açıklanmış, değişiklik ile birlikte adres kayıt sistemi dışında başkaca adres araştırması yapılmasının gerekmeyeceği vurgulanmıştır.
Tüm bu açıklamalar doğrultusunda kişiye önce bilinen en son adresi esas alınarak (bilinen bir adresi yok ise adres kayıt sistemindeki adresi esas alınarak) tebligat çıkartılmalı, adres tebligata elverişli değilse ya da tebligat yapılamazsa, adres kayıt sistemindeki adresine, buna ilişkin şerh de düşülerek 21/2. madde uyarınca tebligat çıkartılmalıdır.
Somut olayda, davacı alacaklının 3. kişi ...."le ilgili dava dilekçesinde bildirdiği anılan kişinin T.C kimlik numarası da yazılmak suretiyle .....” adresine tebligat çıkartıldığı, ancak tebligatın muhatabın adresten ayrıldığı ibaresi düşülerek iade edildiği, davalıya başkaca tebligat yapılmadığı, ancak UYAP kayıtlarında davalı Tülin"in mernis adresinin kayıtlı bulunduğu da görülmektedir. Bu sebeple davalının UYAP"ta kayıtlı bulunan adresine tebligat çıkartılmalı tebligatın yapılmaması halinde buna ilişkin şerh de düşülerek 21/2. madde uyarınca tebligat çıkartılarak davalı yönünden eksik yapılan tebligat işlemi, davacının davalıyla ilgili bir adres bilgisi sunmasına ihtiyaç duyulmaksızın tamamlatılmalıdır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK"nun 119/1 maddesinde dava dilekçesinde bulunması gereken hususlar sayılmış, 119/2 maddesinde ise; 119/1 de sayılan bentlerden (a), (d), (e), (f), (g) bentleri dışında kalan hususlarda eksiklik bulunması halinde, hakimin eksikliği tamamlaması için davacı tarafa bir haftalık kesin süre vereceği, bu süre içinde eksiklik tamamlanmadığı taktirde davanın açılmamış sayılacağı belirtilmiştir.
Dava dosyasında yukarıda da izah edildiği üzere, davalı 3. kişi bakımından tebligatın Tebligat Kanunu 21. maddesine göre yapılması için gerekli bilgiler UYAP sisteminde bulunmakta olup, takip borçlusu ..... eşidir. Bu kişinin T.C Kimlik numarasının da aile nüfus kayıt örneği nazara alınarak UYAP sisteminden tespiti mümkün olup, bu tespit yapıldıktan sonra takip borçlusuna da dava dilekçesinin tebliği ile bu şekilde taraf teşkilinin yapılması da mümkündür.
Ayrıca ifade etmek gerekir ki, Mahkemece, 20.11.2014 tarihli celsede tesis edilen ara karar gereğince saptanan eksiklikleri tamamlaması için davacıya kesin süre verilmişse de verilen kesin sürenin sonuçları hatırlatılmamış, uygulanacak yaptırım da belirtilmemiştir. Bu yönden de verilen sürenin usule uygun olduğundan bahsedilemez.
Bu sebeplerle, dava dosyasında HMK"nun 119/1-b maddesinde düzenlenen hususların tam olduğunun kabulü gerekir. Önemle ifade etmek gerekir ki HMK’nun 119/1 maddesinde belirtilen hususların eksik olması durumunda dahi aynı maddenin 2. bendi uyarınca verilecek karar davanın açılmamış sayılması biçiminde olacağından temyize konu kararda olduğu gibi davanın usulden reddi de doğru olmamıştır.
Tüm bu bilgiler ışığında, yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınmadan davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK"nun 366. ve HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK"nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 27.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.