15. Hukuk Dairesi 2017/1302 E. , 2017/2995 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş, davacı vekili tarafından duruşma istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ... geldi. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptâli davasıdır. Davacı taşeron, davalı ise; yüklenicidir. Davacı vekili; müvekkili şirket ile davalı arasında akdedilen 19.01.2007 tarihli sözleşme ile müvekkili şirket tarafından ... NATO tesislerinin bulunduğu arazi sınırları içindeki ... Havaalanı Operasyon Alanı ve Tesisleri İnşaat projesi kapsamındaki 7 adet prefabrik yapının imalât ve montaj işlerinin yapımını üstlendiğini, işin bedelinin sözleşmenin 10. maddesi uyarınca 3.600.000,00 dolar olduğunu, sözleşme akdinden sonra davalı tarafça talep edilen ilave işler nedeniyle karşılıklı mutabakatla sözleşme bedelinin 3.742.250,00 dolara çıkarıldığını, müvekkilinin işin ifası sırasında ortaya çıkan keşif artışı nedeniyle davalı tarafça talep edilen ilave işlerle birlikte yükümlüğünü sözleşme ve eki teknik şartnamelere uygun biçimde tamamlayarak teslim ettiğini, davalı tarafça kesin kabul işlemlerinin yapıldığını, sözleşme konusu iş kapsamında muhtelif tarihlerde kestiği faturaları davalı şirkete gönderdiğini ve faturaların ticari defterlerine işlendiğini, davalı tarafın müvekkiline ödemesi gereken 583.265,14 dolar borcu bulunduğunu, davalının ödeme yapmaktan kaçındığını, ... 24. Noterliği"nin 21.02.2013 tarih ve 02263 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıya, borcun ödenmesi için ihtarname gönderildiğini, davalının ... 26. Noterliği"nin 01.03.2013 tarih ve 2513 sayılı cevabî ihtarnamesi ile borcun ödenmeyeceğinin beyan edildiğini, alacağın tahsili amacı ile ... 3. İcra Müdürlüğü"nün 2013/5534 Esas sayılı takip dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu beyanla, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere itirazın iptâline, takibin devamına ve %20"den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiş, davalı vekili; sözleşmenin 19.01.2007 tarihli olduğunu, son fatura tarihinin 06.12.2007 olduğunu, zamanaşamı itirazları olduğunu, sözleşme ve iş programına öngörülenden daha fazla personel ile işin tamamlandığını, müvekkilinin fazladan seyahat gideri ödenmek zorunda kalındığını, bu tutarın davacı yüklenici
sorumluluğunda olduğunu, davacının sorumluluğunda bulunan giderlerin müvekkili tarafından yapıldığını ve fazladan işler yapıldığını, davacının herhangi bir alacağının söz konusu olmadığını, davacının, müvekkili şirketten herhangi bir hak ve alacağı bulunmamasına rağmen, alacağın çıkması halinde gecikme cezası alacakları ile takas/mahsup yapılmasını, davacının işlemiş faiz talebinin ve icra inkâr tazminatı talebinin yasal dayanaktan yoksun olduğunu, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın öncelikle zamanaşımından reddine, davanın zamanaşımına uğramadığı yönünden düşünülmesi halinde ise takas mahsup talepleri dikkate alınmak sureti ile davanın reddine karar verilmesini savunmuş,mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın kısmen kabul ve kısmen reddine karar verilmiş, karar taraf vekillerince yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
... 3. İcra Müdürlüğü"nün 2013/5534 Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; alacaklı davacı tarafından borçlu davalı aleyhine 583.264,14 USD asıl alacak, 226.107,13 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 809.372,27 USD alacak üzerinden ilâmsız takip yapıldığı, ödeme emrinin borçluya usulüne uygun tebliğ edildiği ve borçlu davalının borca itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulduğu ve 1 yıllık yasal süresi içerisinde itirazın iptâli davasının açıldığı anlaşılmıştır.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davalı tarafın temyiz itirazlarına gelince; davalı taraf özellikle alacağın zamanaşımına uğradığını ileri sürmüş bulunmakta yerel mahkemece bu def"i süresinde ileri sürülmediğinden bahisle reddedilerek esas hakkında hüküm kurulmuştur.
Öncelikle “Zamanaşımı" konusunun açıklanması gerekmektedir. Genel olarak zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde kanunun öngördüğü sürenin dolmasıdır Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır. Zamanaşımı süresi, alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren başlar.
Zamanaşımı ile ilgili genel açıklamalardan sonra; eser sözleşmelerinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili talepli davalarda zamanaşımı süresinin başlangıcının eserin teslim edilip edilmemesine ve sözleşmenin feshedilip edilmemesi haline bağlı olarak değiştiği gözden uzak tutulmamalıdır. Gerek mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 364. maddesinde, gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 479. maddesinde eser sözleşmelerinde iş sahibinin edimini oluşturan iş bedelinin muacceliyeti teslim şartına bağlanmıştır. Bu nedenle, eser sözleşmelerinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili talepli davalarda, zamanaşımı süresinin işin yüklenici tarafından iş sahibine teslim edildiği tarihten itibaren başladığı kabul edilmektedir. Dairemizin yerleşmiş uygulamalarında kabul edildiği ve 30.11.2011 tarih ve 2011/6282-7054 Esas ve Karar sayılı ilamında net bir şekilde “Eser sözleşmelerinde zamanaşımının başladığı tarih, eserin sözleşmesine uygun biçimde teslim edildiği tarihtir.” ifadesine yer verilmek suretiyle vurgulandığı üzere zamanaşımı, teslimden itibaren başlar.
İş bedelinin tahsili amaçlanan davalarda zamanaşımının teslimden başlayacağı hususunda yapılan açıklamalardan sonra zamanaşımı süresinin ne kadar olduğu hususu da
açıklanmalıdır. 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu"nun 363. maddesinde “Yapılan şeyin kusurlu olmasından dolayı iş sahibinin haiz olduğu haklar, müşterinin haklarının tabi olduğu müruruzaman hükmüne tabidir. Fakat gayrimenkul inşaata müteallik kusurlardan dolayı iş sahibinin müteahhide ve inşaata iştirak eyleyen mimar ve mühendise karşı mütalebesi, tesellüm zamanından itibaren beş senelik müruru zamana tabidir.”, 6763 sayılı Kanun"un 41. maddesi ile değişik 126/IV fıkrasında ise, “...müteahhidin kasıt veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve bilhassa ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalar hariç olmak üzere istisna akdinden doğan bütün davalar 5 yıllık zamanaşımı süresine tâbidir.” hükümlerine yer verilmiştir.
818 sayılı mülga Borçlar Kanunu"nun 126/IV. maddesi kapsamında değerlendirme yapılacak olursa,kural olarak eser sözleşmelerinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi 5 yıldır. Bu kapsamda, yüklenici tarafından iş sahibi aleyhine açılan iş bedelinin tahsili istemli davalarda 5 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır. Yüklenicinin kast veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve özellikle ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalarda 5 yıllık zamanaşımı süresi değil, 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu"nun 125. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır.
Zamanaşımı ile ilgili bu genel açıklamalardan sonra “Süreler" konusu da açıklanmalıdır.
Yargılama hukuku yargılamaya ilişkin bir prosedürü düzenlediğinden, gerek tarafların, gerekse mahkemenin yapacağı iş ve işlemler belirli sürelere bağlanmış ve bu süreler için de belirli sonuçlar öngörülmüştür. Süreler yapılacak işlemler bakımından önemli olduğundan, süresinde bir işlem yapılmadığında hak kaybı doğar. Süre hesaplamalarında üç şey önem taşımaktadır, bunların iyi tespit edilmesi gereklidir. Bunlar; sürenin başlangıç anı, sürenin ne kadar olduğu ve sürenin ne zaman sona erdiği ve son günü önemlidir. Süreler bazı hallerde tefhim, bazı hallerde ise tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar. Sürelerin başlamasında ve hesaplanmasında resmî tatil günleri de dikkate alınır (HMK .93/1). Özellikle resmî tatil günlerinde de tebligat yapılabileceğinden (Tebligat Kanunu m.33), resmi tatil gününde de süre işlemeye başlayabilir. Ancak, bir sürenin son günü resmî tatil gününe rastlıyorsa, süre tatili takip eden iş günü tatil saatinde biter (HMK 93). Kanun’da sürelerin nasıl hesaplanacağı da belirtilmiştir. Gün olarak belirlenen sürelerde ilk gün (tefhim veya tebliğ günü) hesaba katılmaz ve süre, son günün tatil saatinde biter (HMK 91/1). Hafta ve ay veya yıl olarak hesap edilen sürelerde, sürenin başladığı güne son hafta veya ay ya da yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde süre biter. Ay olarak hesaplanan sürelerde, sürenin başlaması ay sonuna rastlarsa ve sürenin bittiği ayda böyle bir gün yoksa, o ayın son günü süre bitmiş sayılır.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olayımıza gelince; esasen ilk derece mahkemesi zamanaşımının başlangıç tarihini teslim tarihi olan 28.01.2008 olarak ve zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu konusunda doğru belirlemeler yapmıştır. Karar gerekçesinde açıklandığı üzere zamanaşımı def"inin esasa cevap süresi içerisinde ileri sürülmediği gerekçesi ile zamanaşımı savunmasının reddine karar verilerek esas hakkında hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığın çözüm noktası zamanaşımının süresi içerisinde ileri sürülüp sürülmediği noktasında toplanmaktadır. Dava dilekçesi davalı tarafa mahkemenin de kabulünde olduğu üzere 02.09.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı tarafın 03.09.2013 tarihli
dilekçesi ile HMK"nın 127/1. maddesi gereğince cevap müddetinin uzatılması talebi üzerine mahkemenin 04.09.2013 tarih ve 2013/553 sayılı kararı ile cevap müddetinin iki haftalık yasal süreye ek olarak 1 ay süreyle uzatılmasına karar verilmiş ve davalı tarafça cevap dilekçesi 21.10.2013 tarihinde verilmiştir. Davalı tarafa dava dilekçesi 02.09.2013 tarihinde tebliğ edilmiş olup,bu tebliğe ve uzatılan ek süreye göre cevap müddeti 16.10.2013 tarihinde dolmaktadır. Esasen ilk derece mahkemesi de bu belirlemeleri yapmış bulunmaktadır. Sürenin son günü resmi tatil gününe rastlıyorsa, süre tatili takip eden iş günü tatil saatinde biter (HMK.93). Sürenin son günü olan 16.10.2013 tarihi kurban bayramının 2. günü olup resmî tatildir. Tatilin bitiş tarihide hafta sonu tatili eklendiğinde, 20.10.2013 pazar günü olup, süre 21.10.2013 mesai saatinin sonuna kadar uzamış bulunduğundan bu süreye kadar cevap dilekçesi ibraz edilebilecektir. Nitekim cevap dilekçesi de 21.10.2013 tarihinde verilmiştir. Bu hali ile zamanaşımı savunması süresinde ileri sürülmüş olup, bu savunmanın değerlendirilerek davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi gerekir iken davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, aşağıda yazılı bakiye 2,20 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 14.09.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.