22. Hukuk Dairesi 2014/13463 E. , 2015/22727 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatili ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin yurtdışı şantiyelerinde 1979-2010 yılları arasında tamir atölye formeni olarak çalıştığını, iş akdinin işverence feshedilerek ... gönderildiğini, hafta içi ve cumartesi günleri 08,00-18,30 saatleri arasında mesai yaptığını, ayda iki hafta sonu çalıştığını, dini bayramların ilk günü hariç ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştırıldığını, aylık fiks ücretinin 2.150 USD olduğunu, yatacak yer, ısınma, aydınlanma ve temizliğin işveren tarafından karşılandığını, günde 3 öğün yemek verildiğini beyanla, kıdem tazminatı, 100,00 TL ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının, davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, alacakların zamanaşımına uğradığını, husumet itirazında bulunduklarını belirterek, davanın reddini alep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar davacı ve davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacıya dava konusu alacaklar ile ilgili ödeme yapılıp yapılmadığı ve davacının aralıklı önceki dönem çalışmalarının kıdem tazminatına esas sürenin tesbitinde nazara alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 120. maddesi uyarınca halen yürürlüğü devam eden mülga 1475 sayılı İş Kanunu"nun 14/2. maddesi, işçinin aynı işverene bağlı olarak bir ya da değişik işyerlerinde çalıştığı sürelerin kıdem hesabı yönünden birleştirileceğini hükme bağlamıştır. O halde kıdem tazminatına hak kazanmaya dair bir yıllık sürenin hesabında, işçinin daha önceki fasılalı çalışmaları dikkate alınır. Bununla birlikte, her bir fesih şeklinin kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde gerçekleşmesi, hizmet birleştirmesi için şarttır. İşçinin önceki çalışmaları sebebiyle kıdem tazminatı ödenmişse, aynı dönem için iki defa kıdem tazminatı ödenemeyeceğinden, tasfiye edilen dönemin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması mümkün olmaz. Yine, istifa etmek suretiyle işyerinden ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanmayacağından, istifa yoluyla sona eren önceki dönem çalışmaları kıdem tazminatı hesabında dikkate alınmaz. Ancak aynı işverene ait bir ya da değişik işyerlerinde çalışılan süre için kıdem tazminatı ödenmemişse, bu süre aynı işverende geçen sonraki hizmet süresine eklenerek son ücret üzerinden kıdem tazminatı hesaplanmalıdır. Zamanaşımı def"inin ileri sürülmesi halinde, önceki çalışma sonrasında ara verilen dönem on yılı aşmışsa önceki hizmet bakımından kıdem tazminatı hesaplanması mümkün olmaz.
İşçinin iş sözleşmesi feshedilmediği halde çeşitli sebeplerle kıdem tazminatı adı altında yapılan ödemeler avans niteliğinde sayılmalıdır. İşçinin iş sözleşmesinin feshinde kıdem tazminatına hak kazanılması durumunda, işyeri ya da işyerlerinde geçen tüm hizmet sürelerine göre kıdem tazminatı hesaplanmalı, daha önce avans olarak ödenen miktar kanuni faiziyle birlikte mahsup edilmelidir.
İşçinin imzasını taşıyan, fesihten sonra düzenlenen ve savunma ile çelişmeyen, davaya konu hakların sayıldığı ibranamelere değer verilmeli, salt miktar içermemiş oluşu ibranamenin geçersizliği sonucunu doğurmamalıdır. Miktar içeren ibranameler ise makbuz olarak değerlendirilmelidir.
Davacının aralıklı çalışmalarının her birinin iş sözleşmesinin feshi ile sonlanıp sonlanmadığı belirlenmeli ve bu feshe göre işçiye kanuni haklarının ödenip ödenmediği tespit olunmalıdır. Feshe göre işçilik haklarının ödendiği belirlendiğinde, önceki çalışmalarının tasfiye edildiği kabul edilmeli ve tazminat hesabı açısından daha sonraki çalışma süresine eklenmemelidir. Ancak yapılan ödemelerin yasal hakların altında kaldığının anlaşılması halinde yine tasfiye esası benimsenmekle birlikte zamanaşımı def"i sebebiyle zamanaşımına uğramamış dönem için belirlenen fark alacaklar, her bir dönem ücretine göre belirlenmeli ve istekler yönünden karar verilmelidir.
İşçinin iş sözleşmesinin feshinde işçilik alacaklarının hiç ödenmediği anlaşıldığında bu defa aralıklı çalışma süreleri birleştirilmeli ve en son tazminata hak kazanacak şekilde gerçekleşen feshe göre son ücret üzerinden hesaplama yapılarak sonuca gidilmelidir.
Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre davacı işçi davalı işverenin değişik şantiyelerinde aralıklarla çalışmıştır. Davalı işveren iş ilişkisinin her defasında sona erdirildiğini ve kanuni hakların ödendiğini savunmuştur.
Somut olayda, davacının davalı işverene ait işyerlerinde aralıklarla çalıştığı dosya kapsamı itibariyle sabittir. Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının kıdem ve ihbar tazminatının ödendiği çalışma döneminin tasfiye edildiği gerekçesiyle tazminata esas sürenin tespitinde nazara alınmaması yerindedir.Ancak ;
a)21.04.1993-31.08.1994 tarihli çalışma dönemi kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi yapılması ve 10 yıl geçmesi nedeniyle dışlanmış ise de ödemeye ilişkin belgenin imzasız olması nedeniyle bu belgenin nazara alınması hatalıdır.
b)1992 yılında sona eren çalışması ile 24.10.2002 tarihli çalışması arasında 10 yıl geçtiğinden bahisle davacının 21.04.1993-31.08.1994 tarihlerinde davalı iş yerinde çalıştığı gözetilmeksizin önceki dönem çalışmalarının zamanaşımına uğradığının kabulü hatalıdır.
c)Davalı tarafça son dönem çalışmasına ilişkin ibraz edilen 04.11.2010 tarihli istifa dilekçesi mahkemece nazara alınmış ise de davalı tarafça yine aynı döneme ilişkin sunulan davacının kıdem ve ihbar tazminatı alacağını eksiksiz aldığına dair beyanları içerir 05.11.2010 tarihli ibraname ile çelişmektedir. Çelişkili belgelere itibar edilmesi hatalı olmuştur.Öte yandan 30.08.2004 tarihli istifa dilekçesinin geçerliliği değerlendirilmeksizin nazara alınmaması hatalı olmuştur.
Mahkemece, bilirkişiden yukarıda belirtilen esaslar dahilinde denetime elverişli rapor alınmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.
2-Davacının fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil alacakları bulunup bulunmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Bilindiği gibi, dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 274., 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 240. maddelerinde düzenlendiği üzere, istisnalar dışında, ikinci tanık listesi verilmesi mümkün değildir.
Davacının 13.07.2011 tarihli delil listesinde tanığını ... olarak belirlediği, 27.03.2012 tarihli dilekçede ise Mustafa Surgun ve ... isimlerinin yer aldığı,Tanık olarak ..."un beyanının alındığı ve bu beyanların hükme esas alındığı anlaşılmıştır. 2. Tanık listesinde yer alan isimlein tanık olarak dinlemeyeceği hususundaki yasal düzenleme nazara alınmaksızın ikinci tanık listesinde adı geçen tanığın dinlenmesi ve beyanlarının söz konusu alacaklar bakımından hükme esas alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.