22. Hukuk Dairesi 2014/13461 E. , 2015/22725 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiş ve davalı tarafça duruşma talep edilmiş ise de; duruşma gününün taraflara tebliği için davetiyeye yapıştırılacak posta pulu bulunmadığından duruşma isteğinin reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra ... tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin yurtdışı şantiyelerinde 1977-2010 yılları arasında mekanik supervizörü olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin işverence feshedilerek ... gönderildiğini, hafta içi ve cumartesi günleri 15,30-18,30 saatleri arasında mesai yaptığını, ayda iki hafta sonu çalıştığını, dini bayramların ilk günü hariç ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştırıldığını, aylık fiks ücretinin 2.600,00 USD olduğunu, yatacak yer, ısınma, aydınlanma ve temizliğin işveren tarafından karşılandığını, günde üç öğün yemek verildiğini beyanla, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının, davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, alacakların zamanaşımına uğradığını, husumet itirazında bulunduklarını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar davacı ve davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacıya dava konusu alacaklar ile ilgili ödeme yapılıp yapılmadığı ve davacının aralıklı önceki dönem çalışmalarının kıdem tazminatına esas sürenin tesbitinde nazara alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu"nun 120. maddesi uyarınca halen yürürlüğü devam eden mülga 1475 sayılı İş Kanunu"nun 14/2. maddesi, işçinin aynı işverene bağlı olarak bir ya da değişik işyerlerinde çalıştığı sürelerin kıdem hesabı yönünden birleştirileceğini hükme bağlamıştır. O halde kıdem tazminatına hak kazanmaya dair bir yıllık sürenin hesabında, işçinin daha önceki fasılalı çalışmaları dikkate alınır. Bununla birlikte, her bir fesih şeklinin kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde gerçekleşmesi, hizmet birleştirmesi için şarttır. İşçinin önceki çalışmaları sebebiyle kıdem tazminatı ödenmişse, aynı dönem için iki defa kıdem tazminatı ödenemeyeceğinden, tasfiye edilen dönemin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması mümkün olmaz. Yine, istifa etmek suretiyle işyerinden ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanmayacağından, istifa yoluyla sona eren önceki dönem çalışmaları kıdem tazminatı hesabında dikkate alınmaz. Ancak aynı işverene ait bir ya da değişik işyerlerinde çalışılan süre için kıdem tazminatı ödenmemişse, bu süre aynı işverende geçen sonraki hizmet süresine eklenerek son ücret üzerinden kıdem tazminatı hesaplanmalıdır. Zamanaşımı def"inin ileri sürülmesi halinde, önceki çalışma sonrasında ara verilen dönem on yılı aşmışsa önceki hizmet bakımından kıdem tazminatı hesaplanması mümkün olmaz.
İşçinin iş sözleşmesi feshedilmediği halde çeşitli sebeplerle kıdem tazminatı adı altında yapılan ödemeler avans niteliğinde sayılmalıdır. İşçinin iş sözleşmesinin feshinde kıdem tazminatına hak kazanılması durumunda, işyeri ya da işyerlerinde geçen tüm hizmet sürelerine göre kıdem tazminatı hesaplanmalı, daha önce avans olarak ödenen miktar kanuni faiziyle birlikte mahsup edilmelidir.
İşçinin imzasını taşıyan, fesihten sonra düzenlenen ve savunma ile çelişmeyen, davaya konu hakların sayıldığı ibranamelere değer verilmeli, salt miktar içermemiş oluşu ibranamenin geçersizliği sonucunu doğurmamalıdır. Miktar içeren ibranameler ise makbuz olarak değerlendirilmelidir.
Davacının aralıklı çalışmalarının her birinin iş sözleşmesinin feshi ile sonlanıp sonlanmadığı belirlenmeli ve bu feshe göre işçiye kanuni haklarının ödenip ödenmediği tespit olunmalıdır. Feshe göre kıdem ve ihbar tazminatı olmak üzere işçilik haklarının ödendiği belirlendiğinde, önceki çalışmalarının tasfiye edildiği kabul edilmeli ve tazminat hesabı açısından daha sonraki çalışma süresine eklenmemelidir. Ancak yapılan ödemelerin kanuni hakların altında kaldığının anlaşılması halinde yine tasfiye esası benimsenmekle birlikte zamanaşımı def"i sebebiyle zamanaşımına uğramamış dönem için belirlenen fark alacaklar, her bir dönem ücretine göre belirlenmeli ve istekler yönünden karar verilmelidir.
İşçinin iş sözleşmesinin feshinde işçilik alacaklarının hiç ödenmediği anlaşıldığında bu defa aralıklı çalışma süreleri birleştirilmeli ve en son tazminata hak kazanacak şekilde gerçekleşen feshe göre son ücret üzerinden hesaplama yapılarak sonuca gidilmelidir.
Dosya içindeki bilgi ve belgelere göre davacı işçi davalı işverenin değişik şantiyelerinde aralıklarla çalışmıştır. Davalı işveren iş ilişkisinin her defasında sona erdirildiğini ve kanuni hakların ödendiğini savunmuştur.
Somut olayda, davacının davalı işverene ait işyerlerinde aralıklarla çalıştığı dosya kapsamı itibariyle sabittir. Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, kıdem ve ihbar tazminatının ödenen ve fesihle sonlandığı alaşılan bir kısım çalışma döneminin tasfiye edildiği gerekçesiyle ve zamanaşımı def"i de nazara alınarak zamanaşımına uğrayan dönemlerin tazminata esas sürenin tespitinde nazara alınmaması yerindedir.
Ancak, 23.11.2002- 21.01.2004 tarihleri arasındaki dönem ile 04.12.2004–21.11.2007 tarihleri arası çalışma dönemlerinin imzasız banka ödemesi, yapıldığnı içerir belgeler gereğince tasviye edildiği, hesaplamanın 27.07.1998- 09.11.2002 ile 06.03.2008- 30.08.2010 tarihleri için yapıldığı, 06.03.2008- 30.08.2010 tarihlerine ilişkin davalı tarafça dosyaya miktar yer alan kısmı yabancı dilde hazırlanmış ibraname sunulmuş, ibranamelerin üzerinde yazılı miktarda kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı ücretinin ödendiği savunulmuştur. Ayrıca, alacaklarının banka aracılığıyla ödendiği ileri sürülerek, davacının hesap dökümünün celbi talep edilmiştir. Mahkemece, anılan ibranamede kıdem tazminatı miktarı mahsup edilmiş ancak ihbar tazminatına karşılık ödendiği iddia edilen kısım nazara alınmamış, banka hesap dökümleri ise celp edilmemiştir.
a)1984 yılında sona eren çalışması ile 30.07.1997 tarihinde başlayan tarihli çalışması arasında 10 yıl geçtiğinden bahisle, davacının 02.03.1987-31.10.1992 tarihlerinde ve sonrasında davalı iş yerinde çalıştığı gözetilmeksizin önceki dönem çalışmasının zamanaşımına uğradığının kabulü hatalıdır.
b) 23.11.2002- 21.01.2004 tarihleri arasındaki dönem ile 04.12.2004 – 21.11.2007 tarihleri arası çalışma dönemlerinin davalı tarafça kıdem ve ihbar tazminatları ödemesi olduğu savunulan imzasız banka ödemesine ilişkin bilgileri içerir belgeler nazara alınarak bu dönemlerin dışlanması hatalıdır. İlgili bankalardan ödemelere ilişkin hesap dökümü celp edilmeli sonucuna göre karar verilmelidir.
c)Hesaplama yapılan 27.07.1998- 09.11.2002 tarihleri arasındaki döneme ilişkin davalının temyiz dilekçesinde belirtmiş olduğu hesaba ait hesap dökümleri dönem sonunda işçilik haklarının ödenip ödenmediğinin tespiti bakımından celp edilmeli sonucuna göre karar verilmelidir.
d)06.03.2008- 30.08.2010 tarihlerine ilişkin davalı tarafça dosyaya yabancı dilde hazırlanmış ibraname yönünden söz konusu belge yabancı dilde hazırlanmış olmakla birlikte, belge içerikleriğinde rakam yer almaktadır. Bu halde mahkemece, davacı asil isticvap olunmaksızın ve davalı vekilince bildirilen banka hesabına ilişkin hesap dökümleri celp edilip incelenmeksizin sonuca gidilmesi hatalı olmuştur. Anılan sebeple, öncelikle, bildirilecek olan banka hesabına ilişkin hesap dökümleri ilgili bankadan istenilmeli; sonrasında 30.08.2010 ayrılış tarihli ... başlıklı belgede yer alan alacak kalemlerinin hangi alacağa yönelik olduğu tercüme yoluyla tespit edilmeli, davalının ihbar tazminatının ödendiği yönündeki iddiası değerlendirilmeli, belirtili rakamlarda ödemelerin yapılıp yapılmadığına dair, davacı asil 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 169. ve devamı maddeleri uyarınca isticvap olunmalıdır. Neticeye göre, dosya kapsamı bir değerlendirmeye tabi tutularak, gerekirse ek bilirkişi raporu alınmasıyla sonuca gidilmelidir. Yazılı şekilde eksik inceleme ve araştırmayla karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
2-Davacının fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil alacakları bulunup bulunmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Fazla çalışma yaptığını, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen söz konusu alacaklara ilişkin tahakkukların ödendiği varsayılır.
Alacakların ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında söz konusu alacakların ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin söz konusu kalemlere ilişkin alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda da ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Somut olayda, mahkemece tanık beyanı doğrultusunda hüküm tesis edilmiştir. Davalı tarafça yabancı dilde hazırlanmış maaş bordrosu olduğu anlaşılan belgeler ibraz olunmuş bordrolarda yazılı miktarda fazla mesai, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin ödendiği savunulmuştur. Ayrıca, davacının alacaklarının banka aracılığıyla ödendiği ileri sürülerek, ... bulunan ... isimli bankadan davacının hesap dökümünün celbi talep edilmiştir. Mahkemece, bordrolar nazara alınmamış, bildirilen banka hesap dökümleri ise celp edilmemiştir. Söz konusu belge yabancı dilde hazırlanmış olmakla birlikte, belge içeriklerinde rakamlar yer almaktadır. Bu halde, mahkemece, davacı asil isticvap olunmaksızın ve davalı vekilince bildirilen banka hesabına ilişkin hesap dökümleri celp edilip incelenmeksizin sonuca gidilmesi hatalı olmuştur. Anılan sebeple, öncelikle, bildirilen banka hesabına ilişkin hesap dökümleri ilgili bankadan istenilmeli; sonrasında ... başlıklı belgelerde yer alan tahakkukların hangi alacağa yönelik olduğu tercüme yoluyla tespit edilmeli, belirtili rakamlarda ödemelerin yapılıp yapılmadığına dair, davacı asil 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 169. ve devamı maddeleri uyarınca isticvap olunmalıdır. Neticeye göre, yukarıda bahsedilen ilkeler çerçevesinde dosya kapsamı bir değerlendirmeye tabi tutularak, sonuca gidilmelidir. Yazılı şekilde eksik inceleme ve araştırmayla karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Aynı zamanda davalının Ulusal Bayram ve genel tatil günlerine denk gelen Cuma günlerinin hesaplamada dışlanmadığna ilişkin davalı itirazı yönünden bilirkişi raporu denetime elverişli değildir.
Mahkemece, bilirkişiden yukarıda belirtilen esaslar dahilinde denetime elverişli rapor alınmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir.
Sonuç :
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.