20. Hukuk Dairesi 2017/5114 E. , 2018/268 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı-karşı davacı ... Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
1982 yılında yapılan kadastro sırasında ...köyü 771 parsel sayılı 4.016,00 m² yüzölçümündeki taşınmaz, 217 yazım numaralı vergi kaydı uygulanarak kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tarla niteliği ile ... ve paydaşları adlarına tespit ve tescil edilmiş, daha sonra taksim yoluyla davacıya geçmiştir.
772 parsel sayılı 2.618,00 m² yüzölçümündeki taşınmaz 4753 ve 5618 sayılı kanunlar uyarınca oluşan 20.12.1952 tarih 171 sıra nolu tapu kaydı uygulanarak tarla niteliği ile ... ve paydaşları adlarına tespit ve tescil edilmiş, daha sonra taksim yoluyla davacıya geçmiştir.
Davacı; adına tapuda kayıtlı bulunan 771 ve 772 parsel sayılı taşınmazların orman ile ilgisi olmadığı halde, 2013 yılında yapılan aplikasyon ve orman kadastro çalışması sırasında orman sınırı içinde bırakıldığını belirterek, taşınmazların orman sınırı dışına çıkarılmasına karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Davalı-karşı davacı ... Yönetimi vekili ise çekişmeli taşınmazların kesinleşen orman tahdit haritası içinde kaldığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptal edilip orman niteliği ile Hazine adına tapuya tescili ve elatmanın önlenmesi istemleriyle karşı dava açmıştır.
Mahkemece; aplikasyonun doğru yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine, davalı-karşı davacı ... Yönetiminin tapu iptali ve tescil ile elatmanın önlenmesi davasının eldeki davadan tefrikine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı - karşı davacı ... Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl dava; bir aylık askı süresi içinde açılan aplikasyon ve orman kadastro çalışmasına itiraz, karşı dava ise tapu iptali ve tescil ile elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 04.10.1948 tarihli Resmî Gazetede ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu, 1951 yılında 5653 sayılı Kanun uyarınca yapılan makiye ayırma, 1979 yılında 1744 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılıp Karamürsel Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/353 E. - 2007/72 K. sayılı kararıyla iptal edilen orman kadastrosu ve 2. madde uygulaması, daha sonra 30/04/2013 tarihinde ilân edilerek kesinleşmeyen aplikasyon, evvelce sınırlandırması yapılmamış olan yerlerde orman kadastrosu, tüm ormanlarda 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması vardır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve uzman bilirkişiler tarafından yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırma sonucunda çekişmeli 771 sayılı parselin tamamının, 772 sayılı parselin ise bir bölümünün 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman sınırlama haritası içinde kaldığı, 772 sayılı parselin 1950 yılında
5653 sayılı Kanun hükümlerine göre makiye ayrıldığı, toprak tevzi komisyonunca dağıtım ve tescilinin yapıldığı, 772 sayılı parselin tevzi tapusunun kapsamında kaldığı, 01/02/2013 tarihinde ilân edilerek kesinleşmeyen aplikasyon ve 2/B uygulaması sırasında ilk tahditte olduğu gibi 771 sayılı parselin tamamının 772 sayılı parselin ise bir bölümünün de tahdit içinde bırakıldığı, 772 sayılı parselin % 35 eğimli olduğu, eylemli biçimde orman niteliğinde bulunduğu, orman ve toprak muhafaza karakteri taşıdığı anlaşıldığına, makiye ayrılan yerlerde özel kanunlar uyarınca oluşturulan tapulara değer verileceği YİBBK"nın 22.03.1996 gün 1993/5-1 sayılı ve HGK"nın YKD"nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan 27.02.2002 gün ve 2002/1-19/97 sayılı kararı ile kabul edildiğine, her ne kadar 772 parsel sayılı taşınmaz makiye ayırmadan sonra 4753 ve 5618 sayılı kanun hükümleri uyarınca tevzi edilmiş ise de 4753 sayılı Kanunun 8. maddesinde ormanların tevzi edileceğine dair bir hüküm bulunmadığına, 6831 sayılı Kanunun 1/j bendinin karşı kavramından funda veya makiliklerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan yerlerin orman sayılacağına, bilimsel olarak da % 12’den fazla eğimli makilik sahaların orman ve toprak muhafaza karakteri taşıması nedeniyle muhafaza (koruma) makisi yani orman sayılması gerektiğine, bu nitelikteki taşınmazların 5653 sayılı Kanun hükümlerine göre makiye ayrılamayacağına, ayrılmış olsa bile yasal dayanağı bulunmadığından yok hükmünde sayılacağına, orman niteliğini koruyan muhafaza (koruma) makilik alanlarda 22.03.1996 gün ve 1993/5-1 sayılı İnançları Birleştirme Kararının ve HGK"nın YKD"nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan 27.02.2002 gün ve 2002/1-19/97 sayılı kararının uygulama yerinin bulunmadığına, aplikasyonun doğru yapıldığına, yeni bir orman sınırı içine alma işleminin bulunmadığına, 02.09.1986 tarihinde yürürlüğe giren 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması hakkındaki Yönetmeliğin 44. ve 25523 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 15.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren Yönetmeliğin 43 ve devamı maddelerine göre, aplikasyon işleminin de davacıya yeni dava hakkı vermeyeceğine, ilk orman kadastrosuna itiraz davası açmak için hak düşürücü sürenin çoktan geçtiğine göre davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır, Ancak kadastro mahkemesince 3402 sayılı Kadastro Kanununun 31/son maddesi gereğince vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre vekalet ücreti hesaplanmış olması doğru değil ise de bu yanılgının giderilmesi hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir. Bu sebeple hükmün 1 rakamlı bölümünün üçüncü bendindeki "davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince hesaplanan 1.500.00- ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine" cümlesinin çıkarılarak, bunun yerine “3402 sayılı Kadastro Kanununun 31/son maddesi gereğince takdir edilen 500.00.-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara müştereken verilmesine" cümlesinin yazılmak suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 18/01/2018 günü oy birliği ile karar verildi.