(Kapatılan)14. Hukuk Dairesi 2012/1793 E. , 2012/2336 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Davacı tarafından, davalılar aleyhine 18.09.2008 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 16.03.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davalı Hazine, davanın dinlenme koşullarının bulunmadığını, reddini savunmuş, diğer davalı ... mirasçıları da davanın reddi gerekeceğini bildirmiştir.
Mahkemece, dava kabul edilmiştir.
Hükmü, davalı Hazine temyiz etmiştir.
Uyuşmazlık, 2097 ada 17 sayılı parseldeki hazine payına ilişkindir. Davacı, bu taşınmazda ... lehine tapu tahsis belgesi bulunduğunu, tapu tahsis belgesi bulunan taşınmazı vekili olan İsmail Yılmaz aracılığıyla 14.08.2008 tarihli satış vaadi sözleşmesiyle satışını vaat aldığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Tapu tahsis belgesi, mülkiyet hukukuna 2981 sayılı İmar Affı Kanunu ile yeni giren bir deyimdir. 2981 Sayılı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 25.maddesine göre başvurusu yapılmış, ancak tapu tahsisi henüz yapılmamış gecekondunun hak sahibi niteliklerini taşıyan bir başka kişiye satması halinde, satış belgesi ibraz edilmek kaydıyla tapu tahsis belgesi satın alan kişi adına düzenlenir hükmü bulunduğundan, davacı satış vaadi sözleşmesine dayanarak eldeki davayı açabilir.
Ne var ki, az yukarıda belirtildiği üzere satış vaadi sözleşmesi tahsis belgesi sahibinin 11.06.1986 tarihinde tayin ettiği vekili İsmail Yılmaz
tarafından 14.08.2008 tarihinde yapılmıştır. Dosyadaki bilgilerden ise tahsis hakkı sahibi ...’ün 16.01.1990 tarihinde, başka bir deyişle satış vaadi sözleşmesinin yapıldığı tarihten çok önce öldüğü anlaşılmaktadır.
Vekil edenin ölümü, haklarında gaiplik kararı verilmesi, hukuksal işlem ehliyetini kaybetmeleri ya da haklarındaki iflas kararının ilan edilmesi durumunda temsil yetkisi son bulur. Ancak, vekaletnamede tarafların aksini kararlaştırmaları veya işin niteliğinden bu durumlara rağmen temsil yetkisinin devam edebileceği sonucunun çıkartılabileceği hallerde temsil yetkisi devam eder. Borçlar Kanununun 35. ve 397. maddelerindeki kural budur. Başka bir deyimle, yasanın ayrık saydığı durumlar ortada bulunmadığından ve davacının dayandığı 14.08.2008 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesi vekil edenin 16.01.1990 olan ölüm tarihinden sonra düzenlendiğinden, vekalet suretiyle yapılan satış vaadi hüküm ve sonuç doğurmaz.
Bundan ayrı, kanun imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa halindeki yapı maliklerini hedeflemiştir. Başka bir anlatımla, kanunda yazılanlar dışındaki kişilerin İmar Affı Kanununa dayanarak istemde bulunma olanakları yoktur. Ne var ki, 3290 sayılı Kanun İle bazı maddeleri değiştirilen ve bazı maddeler eklenen 2981 sayılı Kanunun Uygulamasına Dair yukarıda sözü edilen Yönetmeliğin 25.maddesi, kanun kapsamında kalan kişilere yapılan tahsisin bunlar tarafından üçüncü kişilere temlikine imkan tanımıştır. Ancak bu gibi durumlarda da tahsis sahiplerinden devralan kişilerin 2981 sayılı Kanundan yararlanıp yararlanamayacağı hususunun araştırılması gerekir. 2981 sayılı Kanunun 13/a hükmüne göre, arsa tahsis edilecek kimselerin kendisinin veya eşinin veya reşit olmayan çocuğunun oturduğu belediye ve mücavir alan sınırları içinde ev yapmaya müsait arsaya veya bir eve veya apartmanın bağımsız bir bölümüne veya bir bölümü işyeri olarak kullanılan bir yapıya sahip bulunmaması zorunludur.
Mahkemece, vekalet yoluyla yapılan satış vaadi sözleşmesinin müvekkilin ölümü sebebiyle hükmünü yitirdiği gözden kaçırılarak ve yukarıda belirtilen hususlar üzerinde dahi durulmadan tapulu taşınmazlarda zilyetlikle iktisap koşullarına değer tanınamayacağı da düşünülmeden davanın reddi yerine istemin hüküm altına alınması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.