Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar M.. K.. ve A.. Ö.. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Davacı vekili davalı O.. S.."ın müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcuna yetecek haczi kabil malının bulunmadığını, ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile kendisine ait taşınamzı davalı Mustafa"ya, onunda diğer davalı Ahmet"e sattığını öne sürerek yapılan tasarrufların iptalini talep etmiştir. Davalı M.. K.. ve A.. Ö.. vekilleri davanın reddini savunmuş, diğer davalı cevap vermemiştir. Mahkemece ivazlar arasında fahiş fark bulunması ve kısa aralıklarla satış yapılması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar M.. K.. ve A.. Ö.. vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Dava İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali isteğine ilişkindir. Mahkemece ivazlar arasında fahiş fark bulunması ve taşınmazın kısa aralıklarla satılması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de verilen karar dosya içeriğine ve toplanan delillere uygun düşmemektedir. Dava konusu 6 sayılı parsel üzerindeki 5 nolu bağımsız bölüm 17.01.2011 tarihinde üzerindeki 40.000.00 TL ipotek bedeli ile birlikte 35.000.00 TL bedelle borçlu davalı Oktay tarafından davalı Mustafa"ya, onun tarafından da 25.01.2011 tarihinde aynı ipotek ve bedelle A.. Ö.."e satılmıştır. Bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda dava konusu taşınmazın tasarruf tarihindeki gerçek değerinin 76.016.00 TL olduğu bildirilmiştir. Böylece ilk bakışta ivazlar arasında bir mislini aşan fahiş fark olduğunun kabulü gerekirse de taşınmaz üzerinde ipotek olması durumunda Dairenin yerleşik uygulamaları uyarınca ipotek bedelinin de satış bedeline eklenmesi gerektiğinden ve taşınmaz üzerindeki ipotek bedeli göz önüne alındığında ivazlar arasında fahiş fark oluşmamaktadır. Ayrıca davalılar Mustafa ve Ahmet"in borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduklarına dair dosyada yeterli kanıt da bulunmamakta, kısa aralıklarla satış ise diğer delillerle desteklenmediği takdirde tek başına kötü niyet karinesi kabul edilemez. Bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu davanın kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle davalılar M.. K.. ve A.. Ö.. vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar M.. K.. ve A.. Ö.."e geri verilmesine 8.5.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.