7. Ceza Dairesi 2021/22173 E. , 2021/10217 K.
"İçtihat Metni"
5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu"na muhalefet, askeri yasak bölgeye girme ve suçluyu kayırma suçlarından şüpheliler ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... haklarında yapılan soruşturma evresi sonunda Aralık Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 24/11/2020 tarihli ve 2020/532 soruşturma, 2020/324 esas, 2020/302 sayılı iddianamenin iadesine dair Aralık Asliye Ceza Mahkemesinin 10/12/2020 tarihli ve 2020/303 iddianame değerlendirme sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin IĞDIR 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/12/2020 tarihli ve 2020/345 değişik iş sayılı kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığından verilen 25.02.2021 tarihli kanun yararına bozma istemini içeren dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.03.2021 tarihli ve KYB. 2021-28395 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.
Mezkür ihbarnamede;
Benzer bir olaya ilişkin olarak Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 31/10/2016 tarihli ve 2016/15416 esas, 2016/16813 karar sayılı ilâmında, "... 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 170/2. maddesine göre soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı bir iddianame düzenleyerek kamu davası açar. Aynı yasa maddesinin 3. fıkrasında ise iddianamede gösterilmesi ve bulunması gereken unsurlar sayılmıştır. Şüphelinin ifadesinin veya savunmasının alınmasında belirtilen madde açısından bir zorunluluk bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Ceza Muhakemesi Hukukunun temel amacı olan maddi gerçeğe ulaşılmasıdır. İddianamede belirtilen suç vasfı değerlendirildiğinde, suçun takibinin şikayete bağlı olmadığı ve uzlaşma ile önödeme hükümlerinin uygulanma imkanının bulunmadığı, dosya kapsamında müşteki beyanlarını doğrular nitelikte iki tanığın ifadesine yer verildiği, bu kanıtların kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturduğu tartışmasızdır. Şüphelinin ifadesi veya savunması dosya içerisindeki bu deliller karşısında suçun sübutuna mutlak etki eden bir kanıt niteliği de taşımamaktadır. Dolayısıyla şüphelinin ifadesinin alınmasında bu fıkra açısından da bir zorunluluk bulunmamaktadır.
Sonuç olarak, şüphelinin ifadesinin alınmaması sebebiyle iddianamenin iadesine karar verildiği, bu hususun ikmali amacıyla yapıldığı anlaşılan iddianamenin iadesi ve bu karara yapılan itiraz üzerine verilen kabul kararı yerinde görülmekle, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir..." şeklinde açıklamaların yer aldığı,
Aralık Asliye Ceza Mahkemesince, "Şüphelilerin yakalandığı yerin krokisi ve askeri yasak bölge olup olmadığı, askeri yasak bölge ise kaçıncı derece askeri yasak bölge olduğuna dair belgelerin dosyaya eklenmeden ve şüphelilerin yakalandığı yerin askeri yasak bölge olduğunu belirtir uyarı levhası, tabela veya işaretlerin bulunup bulunmadığı araştırılmadan suçun sübutuna etki edeceği muhakkak olan bir delil toplanmadan kamu
davası açıldığı, bu suretle iddianamenin 5271 sayılı CMK nun 174 maddesine aykırı olarak düzenlendiği,.." ve "Şüpheli ... adına çıkarılan yakalama emri üzerinden çok kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen, şüphelinin yakalanamamasından bahisle ifadesinin alınmadan iddianame tanzim edilmesinin, kural olarak şüphelinin ifadesinin alınmasının en önemli delillerden biri olduğunun Yargıtay içtihatlarıyla da kabul gördüğü gözetildiğinde, (Yargıtay 13. HD 2011/27923-2012/2008, 2013/33204-2014/2705) suçun sübutuna etki edeceği muhakkak olan bir delil toplanmadan kamu davası açıldığı,.." sebepleri belirtilmek suretiyle iddianamenin iadesine karar verilmiş ise de, şüphelilerin yakalandığı yerin askeri yasak bölge olup olmadığına dair evrakın dosya içerisinde mevcut olduğu,
Diğer yandan ise, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170/3. maddesinde iddianamede nelerin gösterileceği, aynı Kanun’un 174/1. maddesinde iddianamenin hangi hallerde iadesine karar verileceğinin belirtildiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesinde yer alan “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.” hükmü uyarınca Cumhuriyet savcısının dava açmasının zorunlu olduğu, suçun hukuki nitelendirilmesinin de Cumhuriyet savcısına ait olduğu, bu durumda mahkemece, iddianamede gösterilen olaylarla ilgili olarak ibraz edilen deliller ve yargılama sırasında ibraz edilebilecek deliller birlikte değerlendirilerek yargılama sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği cihetle, somut olayda soruşturma aşamasında şüpheli ..."in tüm aramalara rağmen bulunamadığı, 16/09/2020 tarihinde anılan şüpheli hakkında yakalama emri düzenlenmesine karar verildiği ve iddianamenin iade sebepleri arasında şüphelinin savunmasının alınmamış olmasının sayılmadığı hususları nazara alınmadan, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden CMK"nun 309. maddesi gereğince kanun yararına kararın bozulmasına dair talebin REDDİNE, 07/09/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.