Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/837
Karar No: 2018/1556

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/837 Esas 2018/1556 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2018/837 E.  ,  2018/1556 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi



    Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gebze 2. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 20.12.2012 tarihli ve 2010/774 E. 2012/708 K. sayılı kararı davacı vekili ve davalı Hisar Çelik Döküm San. ve Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 29.04.2013 tarihli ve 2013/2668 E. 2013/8190 K. sayılı kararı ile;
    "…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine,
    2-Dava, iş kazası sonucu sürekli işgöremezliğe maruz kalan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemlerine ilişkindir.
    Mahkemece, maddi ve manevi tazminat davalarının kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden,davaya konu zararlandırıcı olayın Kurum tarafından iş kazası olarak kabul edildiği,iş kazasının oluşumunda %70 oranında davalı şirketin ,%30 oranında ise davacı kusurunun bulunduğu,04.12.2013 tarihli hesap raporunda davacı sigortalının maddi zararının 57.440,01TL olarak hesaplandığı, Mahkemenin hesap olunan bu tazminattan Ocak/2013 dönemine kadar geçerli tüm peşin sermaye değerli tahsislerin ve geçici iş göremezlik ödemesinin tümünün tenzili ile neticeye gittiği anlaşılmıştır.
    1.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 55. maddesinde, “ Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.”hükmüne yer verilmiştir.
    Adalet Komisyonu"nun 55. madde gerekçesine göre; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafık kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.”
    Öte yandan, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır”.Dairemizin ve giderek Yargıtay"ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici işgöremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.
    Davaya konu işkazası, 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce meydana geldiğinden, Kurumca rücu edilebilen peşin değer 506 sayılı Kanunun 26. maddesine göre belirlenmelidir. İşverenin 506 sayılı Kanunun 10. maddesine dayanan sorumluluk hali, kendisinin zamanında bildirimde bulunmamasından kaynaklandığından, hiç kimse kendi kusurundan yararlanamayacağından, bu halde dahi 26. maddeye göre rücu edilebilen miktar kadar indirim yapılması gerekecektir.
    Anayasa Mahkemesinin 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E: 2003/10, K: 2006/106 sayılı Kararı ile 26. maddedeki “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere...” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir. 26. maddedeki anılan cümlenin iptali ile Kurumun rücu hakkının yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı yada hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, rücu davasında, ilk peşin değerli gelirin tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarla sınırlı şekilde hüküm kurulması gerekir.
    Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinde, açıkça gelirlerde meydana gelen artışların istenemeyeceği belirtilmiştir.
    Bu nedenle, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra 26. maddeye dayanılarak açılan rücu davalarında artışlar istenemeyeceğine göre, böyle bir ibare bulunmayan 10. maddeye dayanan rücu davalarında da gelirlerdeki artışların istenemeyeceği açıktır. ...19.03.2008 gün ve 2008/10-254E.-2008/266 K. sayılı Kararı da bu yöndedir.
    Bu açıklamalardan olarak somut olayda Mahkemece, Dairemizin önceki uygulamalarına göre maddi zararın belirlenmesi sırasında, Kurumca bağlanan gelirlerin en son peşin değeri düşülerek sonuca gidilmesi hatalıdır.
    Yapılacak iş; maddi tazminat davası yönünden,davacının maddi zararın tespiti için yeniden hesap raporu almak,hesap olunan maddi zararından Kurumca bağlanan gelirlerin ilk peşin değerinin rücu edilebilecek kısmının hesaplanmasıylatespit olunan miktarı indirmek ve çıkan neticeye göre bir karar vermekten ibarettir.
    O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…"
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Asıl davada maddi, birleşen dava maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Davacı vekili asıl davada müvekkilinin 20.04.2008 tarihinde iş yerinde meydana gelen kaza nedeniyle ağır şekilde yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde bütün kusurun davalı işverene ait olduğunu belirterek maddi ve manevi tazminat yönünden fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, birleşen davada ise meydana gelen iş kazası nedeniyle 40.982,97 TL maddi, 90.000 TL manevi tazminatın fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak kaydıyla kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, kazanın oluşumuna davacının ağır kusurunun sebebiyet verdiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece davacının zararının 100 birim olduğu, davacıya bağlanan gelirlerin tüm peşin sermaye değerinin 80 birim ve ilk peşin sermaye değerinin 30 birim olduğu ve davalının %100 kusurlu olduğu kabul edilecek olursa, davacının zararından kurum tarafından bağlanan gelirlerin tüm peşin sermaye değeri mahsup edildiğinde 100-80 = 20 birim karşılanmayan zararının kalacağı, Türk Borçlar Kanunu (TBK) 55. maddesini davacının zararından sadece davacıya SGK tarafından bağlanan gelirlerden 30 birim olan ilk peşin sermaye değeri mahsup edilirse 100 birim - 30 birim = 70 birimin daha işverenden tahsil edilerek davacıya ödenmesinin gerekeceği, bu durumda davacıya Kurum tarafından 80 birim + işveren tarafından 70 birim = 150 birim ödeme yapılması gerektiği, yapılan ödeme 150 birim - davacının zararı 100 birim olduğundan davacıya zararını aşar şekilde 50 birim daha fazla ödeme yapılacağı, bu durumun da davacı yönünden sebepsiz zenginleşmeye neden olacağı, kaldı ki TBK’nın 55. maddesinde belirtilen "Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler" den kastedilenin işveren tarafından yapılan ödemeler olarak anlaşılması gerektiği, bilirkişi tarafından hesaplama uyarınca davacının maddi zararının 57.440,01 TL olduğu, SGK tarafından 3.302,83 geçici işgöremezlik ödeneği ödendiği, 26.598,78 TL tüm peşin sermaye değerli gelir bağlandığı, bu durumda davacının karşılanmayan maddi zararının 27.538,40 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 27.538,40 TL maddi tazminatın, 15.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
    Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, meydana gelen iş kazası nedeniyle TBK"nın 55. maddesi uyarınca yapılacak olan maddi tazminat hesabında belirlenen maddi zarardan Kurum tarafından bağlanan ilk gelirin peşin sermaye değerinin rücu edilebilecek kısmının mı yoksa tüm gelirin peşin sermaye değerinin mi indirilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.
    Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, mahkemenin direnmeye esas gerekçeli kararının taraf vekillerince temyiz edilmesine rağmen Özel Dairece yalnızca davacı vekilinin temyiz talebi yönünden değerlendirme yapılarak bozma kararı verildiği, davalı vekilinin temyiz talebinin ise incelenmediği dikkate alındığında davalı vekilinin temyiz talebinin incelenmesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği ön sorun olarak görüşülüp tartışılmıştır.
    Bilindiği üzere, Yargıtay Özel Dairelerince tarafların ileri sürmüş olduğu sair hususlar ve temyiz nedenleri incelenerek bir karar verilmelidir.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370. (HUMK 436) maddesinin birinci fıkrası uyarınca, Özel Dairece Mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğuna kanaat edilmesi hâlinde hukuk kurallarına uygunluk gerekçesi gösterilerek onama kararı verilebilir.
    Öte yandan HMK 370. maddesi uyarınca, temyiz olunan kararın, esas yönünden kanuna uygun olup da kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı taktirde veyahut tarafların kimliklerine ait yanlışlıklarla, yazı, hesap veya diğer açık ifade yanlışlıkları durumunda ya da karar, usule ve kanuna uygun olup da gösterilen gerekçenin doğru bulunmaması hâlinde düzeltilerek onanabilir.
    HMK 371. (HUMK 437) maddesi uyarınca ise Yargıtay Özel Dairesi taraflardan birinin ileri sürmüş olduğu sair hususlar ve temyiz nedenlerini inceleyerek, hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması, dava şartlarına aykırılık bulunması, taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi veya karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikleri bulunması hâllerinde temyiz olunan kararın kısmen veya tamamen bozulmasına karar verebilir.
    Yargıtay Özel Dairesince ileri sürülen sair hususlar ve temyiz nedenleri incelenmeksizin bu hususta herhangi bir karar verilmemiş ise artık ortada bir temyiz kararının varlığından da bahsetmek mümkün değildir.
    Kural olarak, “Yargıtay Özel Dairelerince” verilmiş olan her türlü bozmaya karşı, “Yerel Mahkemelerce” direnme kararı verilebilir.
    Bir kararın direnme kararı olarak nitelendirilebilmesi için; mahkeme kararının Yargıtay’ın ilgili dairesince tarafların ileri sürmüş oldukları sair hususlar ve tarafların temyiz nedenleri incelenerek bozulmasına karar verilmiş olması gerekmektedir.
    Somut olayda Özel Dairece davalı Hisar Çelik Döküm San. ve Tic. A.Ş. vekilinin temyiz talebi ile ilgili olarak inceleme yapılıp talebi ile ilgili herhangi bir karar verilmeden, yalnızca davacı vekilinin temyizi incelenerek hükmün bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Hâl böyle olunca, davalı Hisar Çelik Döküm San. ve Tic. A.Ş. vekilinin temyiz talebi yönünden temyiz kanun yolu tamamlanmadan direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan Özel dairenin bozma kararı ve mahkeme direnme kararı kaldırılarak, davacı ve davalı vekillerinin temyiz taleplerinin incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekmektedir. Bu nedenle direnme kararına yönelik temyiz itirazları bu aşamada inceleme konusu yapılmamıştır.
    O hâlde, davacı ve davalı vekillerinin mahkeme kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya 21. Hukuk Dairesine gönderilmelidir.
    SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle;
    Özel Dairenin 29/04/2013 tarihli, 2013/2668 E., 2013/8190 K. sayılı bozma kararının ve Mahkemenin 27/06/2013 tarihli, 2013/423 E., 2013/481 K. sayılı direnme kararının KALDIRILMASINA, Gebze 2. İş Mahkemesinin 20/12/2012 tarihli, 2010/774 E., 2012/708 K. sayılı kararına yönelik davacı ... vekilinin 24/12/2012, davalı Hisar Çelik Döküm San. ve Tic. A.Ş."nin 25/12/2012 havale tarihli temyiz taleplerinin incelenmesi için dosyanın YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23.10.2018 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi