17. Hukuk Dairesi 2016/4845 E. , 2019/837 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ile davalı ... vekili tarafından(katılma yoluyla) temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, 24.10.2013 tarihinde, davalıların sürücüsü, işleteni ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısı oldukları aracın yaya olan müvekkiline çarparak sakat kalmasına neden olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2.000,00 TL maddi tazminatın tüm davalılardan ve 40.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan olay tarihinden işleyecek avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; sulh nedeniyle maddi tazminat davasında karar verilmesine yer olmadığına; manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile sigorta şirketi dışındaki davalılardan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalı ... vekili tarafından (katılma yoluyla) temyiz edilmiştir.
Davalı ... vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
1-Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun (HUMK) 2494 sayılı yasayla değişik 433 maddesinde temyiz dilekçesinin aleyhine temyiz olunan karşı tarafa tebliği üzerine karşı tarafın tebliğinden itibaren 10 günlük süre içinde temyize cevap verebileceği temyize cevap dilekçesiyle birlikte mahkeme kararını temyiz etmemiş olsa bile varsa kendisinin temyiz itirazlarını da bildirebileceği esası getirilmiştir. Değişik bir anlatımla normal temyiz süresi içinde mahkeme kararını temyiz etmiş veya etmemiş olmasına bakılmaksızın diğer tarafın temyiz dilekçesi kendisine tebliğ edilen karşı tarafa temyize cevap süresi içinde hükmü temyiz edebilme hakkı ek olarak tanınmıştır. Bu nitelikteki temyiz "katılma yoluyla temyiz"dir.
Mahkeme hükmü davacı vekilince temyiz edilmiş, davacı vekilinin temyiz dilekçesi davalı ... vekiline 23.02.2016 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı ... vekilince temyiz dilekçesi, öngörülen 10 günlük yasal süre geçirildikten sonra 07.03.2016 tarihinde gönderilmiştir. Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 3/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, Yargıtay tarafından da bu yolda karar verilebileceğinden, süresinden sonra yapılan temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
Davacı vekilinin temyiz istemleri yönünden yapılan incelemede;
2-Dava; trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre (6098 sayılı TBK. md. 56), hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacı lehine takdir olunan manevi tazminatın bir miktar az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı ile davalı ..."na geri verilmesine 04/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.