Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanık S. Y.’ın 5237 sayılı TCK’nun 134/2-son ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Kadıköy 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 11.04.2007 gün ve 36-259 sayılı hükmün katılan vekili ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 07.06.2012 gün ve 7351-14546 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise 16.04.2013 gün ve 90388 sayı ile;
“…Hükümden sonra 08.02.2008 tarih ve 26781 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile CMK"nun 231/5. maddesinde yapılan değişiklik ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için hükmolunan cezanın 2 yıl ve daha az süreli hürriyeti bağlayıcı ceza olması halinde diğer şartları da varsa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği öngörüldüğünden, sabıka kaydı bulunmayan sanık hakkında bu değişiklik uyarınca CMK’nun 231/5. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının yerel mahkemece değerlendirilmesinde kanuni zorunluluk bulunmaktadır" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 12. Dairesince 16.05.2013 gün ve 12337-13816 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme hükmünün, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının değerlendirilmesi amacıyla, bozulmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sabıka kaydı bulunmayan sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kamu davası açılıp, yapılan yargılama sonucunda 11.04.2007 tarihinde 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, yerel mahkemece pişman olmaması ve suçun işleniş şekli gözönünde bulundurulduğunda yeniden suç işlemeyeceği hususunda olumlu kanaate varılmadığı gerekçesiyle sanığın cezasının ertelenmesine yer olmadığına hükmolunduğu ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması bakımından herhangi bir değerlendirmenin yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi için öncelikle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının mahiyeti ve uygulanma şartları üzerinde durulması gerekmektedir.
Kurulan hükmün sanık hakkında hukuki bir sonuç doğurmamasına imkan sağlayan ve bu yönüyle sanık lehine sonuç doğurduğunda şüphe bulunmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 günü yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkralar ile büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesiyle de 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak kaydıyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tabi kılınmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanunla 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa’nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlar ile 5271 sayılı CMK"nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
a) Suça ilişkin olarak;
1- Yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında mahkûmiyet hükmü tesis edilmesi ve hükmolunan cezanın, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
2- Suçun, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
b) Sanığa ilişkin olarak;
1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
2- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi,
3- Mahkemece; sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
4- Sanığın bu kurumun uygulanmasını kabul etmediğine dair beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve sanık beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yerel mahkeme hüküm tarihi olan 11.04.2007 tarihinde 5728 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin henüz yürürlüğe girmemiş olması nedeniyle kurulan hükmün hukuki bir sonuç doğurmamasına imkân veren ve bu yönüyle sanık lehine olduğunda şüphe bulunmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağının yerel mahkemece değerlendirilmesi gerektiği düşünülebilir ise de; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanık hakkında uygulanabilmesi için objektif şartların varlığının yanında, "sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması" gerektiği, 5728 sayılı Kanunla, CMK"nun 231. maddesinin uygulanma şartlarının genişletilmekle birlikte bu sübjektif şart açısından bir değişikliğin yapılmadığı, yerel mahkemece; "Suçun işleniş şekli, sanığın pişman olmaması gözönüne alınarak tecil hükümlerinin uygulanmasına takdiren yer olmadığı" şeklinde gösterilen gerekçenin gerek hüküm tarihinde, gerekse 5728 sayılı Kanunla değiştirilen CMK" nun 231. maddesinde aynı şekilde yer alan bu subjektif şarta uygun olduğu, sanığın yeniden suç işlemeyeceği yönünde kanaatini açıklayan yerel mahkemece bu konunun tekrar değerlendirilmesinin bir fayda sağlamayacağı gibi, yargılamayı gereksiz yere uzatacağı hususları göz önüne alındığında, Özel Dairece hükmün onanmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Nitekim, Ceza Genel Kurulu"nun 30.04.2013 gün ve 1446-154 ile 07.05.2013 gün ve 1367-239 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, yerel mahkeme hükmünden sonra 5728 sayılı Kanunla CMK"nun 231. maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünden değerlendirme yapılması amacıyla hükmün bozulması gerektiği görüşüne dayanan itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Genel Kurul Üyesi; itizarın kabulüne karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.11.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.