(Kapatılan)14. Hukuk Dairesi 2010/14042 E. , 2011/440 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 20.07.2009 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 25.06.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, davalıların murisinden satın alma yoluyla malik olduğu 2 parsel sayılı taşınmazın genel yola bağlantısı bulunmadığını ileri sürerek, davalılara ait taşınmazlardan geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalılar, davacıya ait taşınmazın kuzeyinde imar yolu bulunduğundan, ayrıca davacının babasına ait 1 parsel sayılı taşınmazı geçit olarak kullandığından davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacının babasına ait 1 parsel sayılı taşınmazdan geçerek genel yola ulaştığı ve taşınmazının henüz faaliyete geçmeyen imar yoluna da cephesi olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Somut olayda, dava konusu 2 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu bölgede uygulama imar planı yapılmayıp, kuzey sınırında bulunan imar yolu açılmadığından, ayrıca herhangi bir genel yola cephesi de olmadığından mutlak geçit ihtiyacı içinde bulunduğu açıktır. Bilirkişi raporunda, 1 parsel sayılı taşınmaz ile paftasında gösterilen patika yoldan geçmek suretiyle genel yola bağlanan geçit seçeneğinin araç geçişine uygun bulunmadığı; krokisinde sarı renkle gösterilen 9 parsel sayılı taşınmazın batı sınırından belirlenen seçeneğin uygun geçit yeri olduğu belirtilmiştir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya yöneltilmelidir. Eldeki davada davacı, geçit istemli davasını, mutlak geçit ihtiyacı içindeki taşınmazının önceki malikinin mirasçılarına karşı yöneltmiştir. Geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan aldığından, yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmesi gerektiğinden, bilirkişi raporunda en uygun geçit yeri olarak belirlenen 2 parsel sayılı taşınmazın önceki malikine ait 9 parsel sayılı taşınmazdan geçit kurulması gerekir.
Mahkemece, yukarıda saptanan hususlar bir yana bırakılarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 20.01.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.