1. Hukuk Dairesi 2018/5532 E. , 2020/3809 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalının mirasbırakanı Rüştü Durdu’nun maliki olduğu 212 ada 22 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binanın deprem nedeniyle yıkılması sonucunda dava konusu 132 ada 1 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 11 nolu bağımsız bölümün davacı adına tescil edildiğini, ancak davalının depremden önce 212 ada 22 parsel sayılı taşınmazdaki miras payını dava dışı kardeşi Mustafa Durdu’ya satış suretiyle devrettiğini, geçersiz eski tapu kaydı ile idareyi yanıltmak suretiyle kendisini hak sahibi gibi gösterdiğini ileri sürerek dava konusu 132 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 11 nolu bağımsız bölümün davalı adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiş; 09.01.2014 tarihli dilekçe ile, yargılama sırasında taşınmaz hükmen el değiştirdiğinden 75.000,00 TL"nin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak Hazineye ödenmesini talep etmiş, 03.04.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile de tazminat talebini 85.000,00 TL olarak ıslah ettiğini bildirmiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın konusuz kaldığı gerekçesi ile karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karar, Dairece; “... taşınmaz mülkiyetinin el değiştirdiği ve el değiştirmeden önce davalı tarafından davanın ..."ya ihbar edildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere;dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usul Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş ve 6100 sayılı HMK"nun 125. (1086 sayılı HUMK"nun 186.) maddesinde dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usuli işlemler düzenlenmiştir. Söz konusu madde hükmüne göre iki taraftan biri dava konusunu ( müddeabihi ) bir başkasına temlik ettiği takdirde diğer taraf seçim hakkını kullanmakta dilerse temlik eden ile olan davasını takipten vazgeçerek davayı devralan kişiye yöneltmekte, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebilmektedir. Kendiliğinden (re"sen) gözetilmesi zorunlu bulunan bu usul kuralına göre, mahkemece davacı yana tercih hakkı hatırlatılarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceği sorulmalı, sonucuna göre işlem yapılmalıdır...’’ gerekçesi ile bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davalının dava konusu taşınmazı hakkı olmadığı halde iktisap ettiği gerekçesi ile 20.440,00 TL’nin tahsis tarihi olan 23.05.2001 tarihinden itibaren işlecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin karar Dairece 2. kez; “... dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin açıkça saptanması ve bilirkişi raporu ile belirlenen bu değerden davalının hak sahipliği için yaptığı ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden bozma ilamından sonra ıslah yapılamayacağı da gözetilerek davacının HMK’nın 125. maddesi uyarınca 09.01.2014 tarihinde sunduğu dilekçedeki talebi ile bağlı kalınarak hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir...” gerekçesi ile bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulü ile 35.974,00 TL’nin tahsis tarihi olan 23.05.2001 tarihinden itibaren işlecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde ve özellikle hükmüne uyulan bozma ilamı gözetilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Taraf vekillerinin işin esasına yönelik temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Somut olayda; mahkemece, hükmedilen alacağa ilişkin faizin, başlangıç tarihini tahsis tarihi olarak esas almış; ne var ki, davacı vekilinin 09.01.2014 tarihli dilekçesininin içeriğinden tahsis tarihinden itibaren faiz isteminin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK"nın 26/1. maddesinde; “Hakim tarafların talep sonuçları ile bağlıdır, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez, duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Buna usul hukukunda taleple bağlılık ilkesi denilmektedir.
Hal böyle olunca, 09.01.2014 tarihli dilekçe ve yukarıda açıklanan düzenleme nazara alıındığında, hükmedilen alacağa ilişkin faizin başlangıç tarihinin dava tarihi olacağı kuşkusuzdur.
Ne var ki, anılan husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün (1.) fıkrasındaki “23/05/2001” ibaresinin çıkarılmasına yerine “ dava tarihi olan 01/07/2008” ibaresinin yazılmasına, davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı HMK"nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 438/7. maddesi gereğince hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.