1. Hukuk Dairesi 2019/2613 E. , 2020/3802 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mülkiyeti davacı kuruma ait 1520 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 5335 Sayılı Yasa ile TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğüne Ait Taşınmazların Satışı ve Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik hükümleri uyarınca 12.04.2007 tarihinde davalıya ihale edildiğini, ancak dava dışı Liman İş Sendikası"nın idari yargıda açmış olduğu dava neticesinde, Danıştay 13. Dairesi tarafından 26.04.2011 tarih ve 2007/5183 Esas, 2011/1862 sayılı karar ile ihalenin fesh edildiği, ayrıca ihaleye dayanak 533 sayılı yasanın 32/1.maddesinin Anayasa"ya aykırı olduğu gerekçesi ile iptal edildiğini, temlikin hukuki dayanağının kalmadığını, taşınmazı iade etmesi konusunda davalıya tebligat yapıldığı halde olumlu sonuç alınamadığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile davacı kurum adına tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazı davacı idare tarafından yapılan ihale ile satın aldığını, ihalenin iptal edilmesinde kusurunun bulunmadığını, satış bedelinin ve masrafların faiziyle kendisine iade edilmesi gerektiğini, iyiniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar Dairece; “… Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1520 ada 2 parsel sayılı taşınmazın, TCDD tarafından 12.04.2007 tarihli ihale ile davalı ..."a temlik edildiği, bu şekilde sicil kaydının oluştuğu ve daha sonradan anılan ihalenin Danıştay 13. Dairesinin 2007/5183 E. 2011/1882 sayılı kararı ile feshedildiği anlaşılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki; tapu sicillerinin tutulması bir takım prensiplere bağlı olup; bunlardan ilki tescil, ikincisi sicilin güvenilirliği(aleniliği), diğeri Hazine"nin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise; geçerli bir hukuki sebebin bulunması, bir başka ifadeyle, illetten mücerret olmamasıdır. Oluşan bir sicil kaydının korunabilmesi bakımından, illetini teşkil eden geçerli bir sebebin olması zorunludur.Somut olayda, davalı adına oluşan sicil kaydının hukuki mesnedi, ihale olup; bu da iptal edilmiştir.O halde, ihalenin iptali ile sicilin hukuki dayanaktan yoksun kalacağı ve TMK"nun 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği sabittir. Öyleyse, davalı adına tesis edilmiş olan sicil kaydının ihalenin feshiyle yolsuz tescil durumuna düştüğü gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken; 5335 sayılı Yasa"nın 32/1. maddesinin iptal edilmesi ve iptal kararının geriye yürümemesi gerekçe gösterilerek davanın reddi isabetsizdir...” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; hükmüne uyulan bozma ilamında, gösterildiği şekilde işlem yapılarak davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden Reddine.
Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK"nın 326. maddesinin 1. fıkrasında: “Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir” hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesine rağmen, davalının dava açılmasına sebebiyet vermediğinden bahisle harç ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, vekalet ücreti yönünden de hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Ne var ki; davalı, davanın reddine karar verilmesini istediğine göre, davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden söz etme olanağı bulunmayıp, davanın kabulü nedeniyle harç, yargılama giderleri ve yargılama gideri sayılan vekalet ücretinden davalının sorumlu tutulması gerektiği açıktır.
Hâl böyle olunca, davacı yararına yargılama giderleri ve harçlandırılan değer üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi; karar ve ilam harcından da davalı tarafın sorumlu tutulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile harç ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılması ve davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olması doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan itirazlarının kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.