17. Hukuk Dairesi 2016/8049 E. , 2019/827 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı alacaklı vekili, borçlu davalı ... hakkında takip başlatıldığını, borçlunun alacağı karşılayacak mal varlığı bulunmadığını, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile taşınmazını 16.04.2008 tarihinde diğer davalı ..."a devrettiğini belirterek, tasarrufun iptalini istemiştir.
Davalı ... vekili, satışın muvazaalı olmadığını, bononun tanzim tarihinin tasarruf tarihinden sonra olduğunu, müvekkilinin dava konusu taşınmaz dışında başka taşınmazları da satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davalı borçlu ..., davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, senet tanzim tarihi, genel kredi sözleşme tarihi, taşınmazın satış tarihindeki değeri ve tanık anlatımlarından tasarrufun muvazaalı olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İİK"nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu, davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebileceği
(İİK.md.283/1), bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı, bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması, borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması ve davanın iptali istenen tasarruftan itibaren beş yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmış olması gerektiği, bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği, özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmeli, aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalı, keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmeli, öte yandan İİK.nun 279. maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay ön koşullar yönünden değerlendirildiğinde; davacının borçludaki alacağının gerçek olduğu, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleştiği, icra dosyası kapsamı ve haciz tutanakları içeriğinden davalı borçlunun aciz halinde olduğunun belirgin bulunduğu, davanın iptali istenen tasarruftan itibaren beş yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemenin, “..gerek takibe konu senet tanzim tarihinden ve gerek ... Bank A.Ş. Genel Kredi Sözleşmesi tarihinden ve gerekse taşınmazın satın tarihindeki belirlenen değerinden ve tanık anlatımlarından davalılar arasındaki taşınmazın muvazaa yoluyla, borçtan kurtulma amacıyla devredilmediği anlaşılmış...” şeklindeki red gerekçesi hüküm vermeye yeterli değildir.
Borcun doğum tarihinin alacağın kaynağı olan genel kredi sözleşmesi imza tarihi olan 08.09.2000 tarihi olduğu, borcun tasfiyesi amacı ile düzenlenen bononun tanzim tarihinin 13.06.2007 ve tasarruf tarihinin de 16.04.2008 tarihi olduğu gözetildiğinde, ön koşullardan; iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması koşulunun da gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Bu halde mahkemece, ön koşulların tümünün mevcut olduğu davada, İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği, özellikle İİK.nun 278. maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği tasarrufların iptali gerektiği, dosya kapsamından tasarruf bedeli ile gerçek bedeller arasında aşırı fark olduğunun bilirkişi raporu ile tespit edildiği, yine davalı ... vekilinin cevap dilekçesindeki beyanları ile dinlenen davalı tanıklarının beyanlarından davalıların önceye dayalı tanışıklıkları, ticari ilişkileri ve dava konusu taşınmazda ortak hisselerinin bulunduğu anlaşılmakla, davalı ..."ın borçlunun alacaklıdan mal kaçırma ya da alacaklıyı zarar kastını bildiği veya bilebilecek durumda olduğunun değerlendirilerek İİK"nun 278/3-2 ve 280/1. maddeleri kapsamında değerlendirme yapılarak bir sonuca varılması gerekirken, hatalı değerlendirme ve gerekçe ile yazılı olduğu şekilde red kararı verilmesi uygun bulunmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 04.02.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.