Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/6-1442
Karar No: 2013/451

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/6-1442 Esas 2013/451 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/6-1442 E.  ,  2013/451 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname :2007/131262
    Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : Ankara 4. Ağır Ceza
    Günü : 19.04.2007
    Sayısı : 95-145

    Yağma suçuna teşebbüsten sanığın 5237 sayılı TCK"nun 149/1-a, 35/2, 150/2, 53, 54 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, müsadereye ve mahsuba ilişkin, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.04.2007 gün ve 95-145 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 15.02.2012 gün ve 17458-2248 sayı ile;
    "16.02.2007 tarihli oturumda başka suçtan tutuklu bulunduğu Yozgat Cezaevinden getirilerek savunmasının saptandığının anlaşılması karşısında başka suçtan tutuklu sanık son oturumda hazır bulundurulmadan yargılama yapılıp hükümlülüğüne karar verilmek suretiyle CMK 196. maddesine aykırı olarak savunma hakkının kısıtlanması" nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 03.04.2012 gün ve 131262 sayı ile;
    "CMK"nun 196. maddesinin beşinci fıkrasının açık hükmü karşısında; başka suçtan, yargılandığı mahkemenin yargı çevresi dışındaki bir cezaevinde tutuklu olan sanığın hükmün açıklandığı son oturumda hazır bulundurulması zorunlu değildir. Bu nedenle mahkemenin sanığın yokluğunda kovuşturmayı bitirmesi ve mahkûmiyet hükmü kurmasında isabetsizlik bulunmamaktadır" düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve dosyanın hükmün esastan incelenmesi amacıyla Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
    CMK"nun 308/1. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 12.10.2012 gün ve 16889-18242 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanığın yağma suçuna teşebbüsten cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; başka suçtan mahkemenin yargı çevresi dışında hükmen tutuklu bulunan sanığın, hükmün tefhim edildiği son oturuma getirilmeden karar verilmesinin savunma hakkının sınırlandırılması niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Yağma suçuna teşebbüsten yargılanmakta olan sanığın sorgusunun istinabe suretiyle yapıldığı, sanığın atılı suçlamayı kabul etmediğini ve duruşmadan vareste tutulmak istediğini beyan ettiği, yerel mahkemece yargılamaya konu yağma suçunun yaptırımının alt sınırının beş yıldan fazla hapis cezasını gerektirmesi ve istinabe yasağı bulunması nedeniyle yeniden sorgusunun yapılması için çağrıldığı, ancak kendisine ve açık adresine ulaşılamadığı, bu nedenle hakkında yakalama kararı verildiği, başka bir suçtan mahkemenin yargı çevresi dışında tutuklu bulunduğu tespit edilen sanığın cezaevinden getirtilip zorunlu müdafii huzurunda savunması alındıktan sonra hakkındaki yakalama kararının kaldırıldığı, sanığın hükmün tefhim edileceği oturumda hazır bulunmak istediğine ilişkin bir beyanda bulunmadığı, müdafiinin hazır bulunduğu bir sonraki celsede aynı suçtan mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Sanık hazır bulunmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralını düzenleyen 5271 sayılı CMK"nun "sanığın duruşmada hazır bulunmaması" başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrası; "Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir" hükmünü amir olup, bu kuralın istisnaları aynı maddenin ikinci fıkrasında; "Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir",
    194. maddesinin ikinci fıkrasında; "Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse dava yokluğunda bitirilebilir",
    195. maddesinde; "Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır",
    200. maddesinin birinci fıkrasında; "Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir",
    204. maddesinde; "Davranışları nedeniyle hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa yokluğunda yapılan işlemler açıklanır" şeklinde gösterilmiştir.
    Aynı kanunun uyuşmazlık konusunun çözümüne ışık tutan "sanığın duruşmadan bağışık tutulması" başlıklı 196. maddesi ise;
    "1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.
    2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.
    3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.
    4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.
    5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.
    6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir" biçiminde düzenlenmiştir.
    Maddenin birinci fıkrasında, mahkemece sorgusu yapılmış olmak şartıyla sanığın ya da bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hallerde müdafiinin istemi ile duruşmada hazır bulunmaktan vareste tutulabileceği kabul edilmiş, beşinci fıkrasında ise hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki hastane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, daha önce sorgusu yapılmış olmak şartıyla hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesi hususunda mahkemece bir karar verilebileceği hüküm altına alınmıştır.
    Maddenin her iki fıkrasında da sanığın sorgusunun yapılmış olması hali duruşmadan vareste tutulmanın şartı olarak belirtilmiş, ancak sanığın sorgusunun ne şekilde yapılacağı hususunda herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olup, bu konu maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, alt sınırı beş yıldan az hapis cezasını gerektiren suçtan yargılanmakta olan sanığa, sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulduktan sonra istinabe suretiyle sorguya çekilebilecektir. Alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı ise sanıkların sorgusunun mutlaka yargılamayı yapan mahkemece yapılması zorunludur.
    Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulmasına karşın duruşmadan vareste tutulmak istemediğini belirten sanığın istinabe yoluyla alınan ifadesiyle yetinilmesi, savunma hakkının sınırlandırılması sonucunu doğuracağından mutlak bozma nedenidir.
    CMK"nun 196. maddesinin ikinci fıkrasının açık düzenlemesinden anlaşıldığı üzere, kanun koyucu, sorgunun yapılmasında sanıkların tutuklu olup olmadığı konusunda herhangi bir ayırıma yer vermeyerek, yalnızca sanığın yargılandığı suç için kanunda öngörülen cezanın alt sınırını esas alan ilkeyi benimsemiştir.
    Sanığın duruşmada hazır bulunması, yükümlülük yönü bulunmakla birlikte öncelikle kendisi açısından bir hak olup, adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birisini de teşkil etmektedir. Tarafı olduğumuz ve onaylamakla iç hukuk mevzuatımıza dahil ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin "Adil Yargılanma Hakkı" başlıklı 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde; sanığın en azından kendi kendisini savunmak hakkı bulunduğu belirtilmekle, mahkeme huzurunda doğrudan savunmasını yapabilmesi için duruşmada hazır olma hakkının varlığı da zımnen kabul edilmiştir.
    Kendisi yönünden hak olarak düzenlendiği kabul edilen bir hususta sanığın bu hakkı ne şekilde kullanacağı konusunda hiçbir insiyatifinin bulunmadığının kabulü halinde hakkın varlığından da söz edilemeyecektir.
    Duruşmada hazır bulunma hakkını sanıktan kaynaklanan bir olumsuzluk olmaksızın onun istemi dışında ortadan kaldıran ve zorunlu varesteliği öngören 1412 sayılı CMUK"nun 226. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan; "duruşmadan vareste tutulmasını talep etmese bile, davanın görüldüğü yer mahkemesinin yargı çevresi dışında başka bir suçtan tutuklu veya cezası infaz edilmekte olan sanığın sorgusu bulunduğu yerdeki mahkeme aracılığı ile yaptırılabilir" şeklindeki düzenlemeye 01.06.2005 günü yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK"nda yer verilmeyerek, hem adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birini oluşturan duruşmada hazır bulunma hakkını sınırlayan bir uygulamaya son verilmiş, hem de şartlarının bulunması halinde sanığa sorgusunu istinabe yoluyla yapma imkanı verilmek suretiyle, öncelikle sanık yönünden bir hak olarak düzenlenmiş olan duruşmada hazır bulunma halinin sanık için külfet oluşturmasının da önüne geçilmiştir.
    Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12.02.1985 tarihli Colozza ve Rubinat/İtalya ve 25.11.1997 tarihli Zana / Türkiye kararlarında; "Sözleşmeyle garanti altına alınan bir hakkın kullanılmasından vazgeçilmesi bunun açıkça söylenmesiyle mümkün olabilir" denilmek suretiyle, sanığın duruşmada hazır bulunma hakkından feragat etmesinin mümkün olduğu vurgulanmıştır.
    Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Yağma suçuna teşebbüsten yargılanmakta olan ve davanın görüldüğü mahkemenin yargı çevresi dışında bir başka suçtan hükmen tutuklu bulunan sanığın sorgusunun, yargılamanın yapıldığı mahkemece usulüne uygun olarak gerçekleştirilmesi ve duruşmada vareste tutulmak istediğini beyan eden sanığın hükmün tefhim edileceği celsede hazır bulunmak istediğine ilişkin beyanda bulunmaması karşısında, müdafiinin hazır bulunduğu oturuma getirtilmeden karar verilmesi savunma hakkının sınırlandırılması niteliğinde değildir.
    Bu nedenle, yerel mahkeme hükmünün, başka bir suçtan mahkemenin yargı çevresi dışında tutuklu olan sanık hazır bulundurulmadan hüküm kurulmasının savunma hakkının sınırlandırılması niteliğinde olduğu gerekçesiyle bozulmasına ilişkin Özel Daire bozma kararı isabetsizdir.
    Bu itibarla, itirazın kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve hükmün esastan incelenebilmesi amacıyla dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan on Genel Kurul Üyesi; "Başka bir suç nedeniyle mahkemenin yargı çevresi dışında tutuklu bulunan sanık hazır bulundurulmadan hüküm kurulmasının savunma hakkının sınırlandırılması niteliğinde olduğu, bu nedenle itirazın reddine karar verilmesi gerektiği" görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 15.02.2012 gün ve 17458-2248 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
    3- Dosyanın hükmün esasının incelenebilmesi amacıyla Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.11.2013 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

     

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi