13. Hukuk Dairesi 2017/5397 E. , 2020/2581 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar, ortak mirasbırakanları ..."nın davalı bankadan kredi kullandığını, kredi borcu devam ederken 30.11.2014 tarihinde vefat ettiğini, kredi sözleşmesi yapılırken ilk yıl için hayat sigortası yaptırtılıp ikinci yıl için yapılmadığını ve bu hususta mirasbırakanlarının bilgilendirilmediğini, bankanın hayat sigortası yaptırmama ve bilgi vermeme fiili nedeniyle kusurlu olduğunu ileri sürerek; kredi nedeniyle ödenen toplam 8.455,44 TL"nin tahsili ile kredi borçlusu olmadıklarının tespitine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacı tarafın yapmış olduğu 2.113,86 TL ödeme dikkate alınarak bakiye borcu olan 16.990,88 TL nin 2.548,63 TL"sinden sorumlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine, talep olunan 2.113,86 TL bakımından 317,07 TL"sinin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dava, davacıların murislerinin vefatı üzerine, murisin bankadan kullandığı kredi taksit ödemelerinin, davalı bankaca hayat sigortasından temin edilmeyerek kendilerinden tahsil edilmesi üzerine borçlu bulunmadıklarının tespitine ilişkin menfi tespit davası ve dava tarihine kadar yapmış oldukları ödemelerin iadesine ilişkin alacak davasıdır. Uyuşmazlıkla ilgili mevzuat ve sözleşme hükümleri incelendiğinde; 17.01.2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 01.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar uygulama Esasları Yönetmeliği”nin “Amaç” başlıklı bölümünde, “Bu Yönetmeliğin amacı, kredi kuruluşları tarafından verilen kredilerle bağlantılı olan zorunlu ve ihtiyari sigorta ürünlerinin sunumunda birlik ve güvenilirliği sağlamak, sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehtarların hak ve menfaatlerini korumak ve verilecek hizmete ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” denilmekte, “Kapsam” başlıklı bölümünde ise, “Bu Yönetmelik, Türkiye’de faaliyet gösteren her türlü kredi kuruluşunun sağladığı kredilerle bağlantılı yaptırılan ihtiyari ve zorunlu sigortaları ve bu sigortalar dahilinde verilecek teminatları kapsar.” denildikten sonra aynı Yönetmeliğin “İhtiyari Sigortalar” başlığında düzenlenen, 6. maddesinin 2. fıkrasında da, “İhtiyari sigortalarda, kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğu kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir.” denilmektedir. Mahkemece, Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği hükümlerinden bahsedilerek, davalı tarafça bildirim ve bilgilendirme yükümlülüğünün yerine getirildiği ispatlanamadığından tarafların müterafık kusurlu olduğu saptanarak hakkaniyete göre davacı tarafa %85, davalı tarafa ise %15 oranında kusur atfedilmek suretiyle sonuca gidildiği görülmektedir. Bilindiği üzere, kredi sözleşmesi nedeniyle hayat sigortası yapılmasındaki amaç, banka yönünden kredi borcunun teminat altına alınması olduğu kadar, belli bir prim borcu getirmekle birlikte, sigortalının da bunda menfaatinin olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle, uyuşmazlığın çözümünde, her iki tarafın da hak ve menfaatlerinin gözetilip korunması esas alınmalıdır. Mahkemece, bu açıklamalar ışığında araştırma ve inceleme yapılarak sonuca gidilmesi gerekmektedir. Ne var ki, yukarıda belirtildiği şekilde bir araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Dava konusu kredi sözleşmesi dosyaya tedarik edilmeli, tarafların kusurlu olup olmadıkları, kusur oranları somut olay ve yukarıdaki açıklamalar da gözetilerek konusunun uzmanı bilirkişi marifetiyle tespit ettirilmeli, sonucuna uygun hüküm tesis edilmelidir. Eksik araştırma ile yetinilerek karar verilemez. Açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı bulunan kararın bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 26,20 TL harcın istek halinde davacıya, peşin alınan 26,20 TL harcın istek halinde davalıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.