14. Hukuk Dairesi 2012/12800 E. , 2012/14477 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 06.04.2011 gününde verilen dilekçe ile ... iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 01.02.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesine dayanılarak açılmış geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.
Davalılardan ... ve ..., kendilerine ait taşınmazlar her ne kadar ayrı parseller olarak tapuya kayıtlı olsalar da, bir bütün olarak kullanıldığını, kullanım bütünlüğü bozulacak şekilde geçit hakkı tesis edilmesini kabul etmediklerini beyan ederek davanın reddini istemiş, diğer davalılar savunmada bulunmamışlardır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... temyiz etmiştir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
./..
2012/12800-14477 -2-
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergâh saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle ... alanlarında, nihayet bir ... aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilecekse, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 maddesi uyarınca ... siciline kaydı da gereklidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;
Davacı, maliki olduğu 1417 parsel sayılı taşınmaz lehine geçit istemiş, mahkemece davanın kabulüne, bilirkişi rapor ve krokisinde (1) no"lu alternatif olarak gösterilen yerden geçit kurulmasına karar verilmiştir.
Ancak, mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli görülmemiştir. Şöyle ki, davacıya ait 1417 parsel sayılı taşınmazın genel yola cephesinin olup olmadığı, geçit ihtiyacı içerisinde bulunup bulunmadığı dosya içerisinde geniş kapsamlı kadastro paftası bulunmadığından tespit edilememiştir. Bununla birlikte, davalı ... tarafından, adına kayıtlı 1416 ve 1427 parsel sayılı taşınmazları bir bütün olarak damlama sulama sistemi kurmak suretiyle kullandığının beyan edilmesi ve özellikle taşınmazların ortak sınırından kurulacak bir geçit irtifakını kabul etmediğini, taşınmazların kullanım bütünlüğünü engellemeyecek şekilde kurulacak bir geçit irtifakının fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesine uygun olacağını ileri sürdüğü göz önüne alınarak, farklı parseller üzerinden de geçit alternatiflerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, mahkemeye farklı güzergahlar alternatif olarak sunulmuş değildir. Davalının geçit güzergahı olarak önerdiği alternatifin ise mahkemece aldırılan ek raporda nereden kurulacağı dahi belirtilmediğinden hükme esas alınmaya yetecek düzeyde inceleme ve araştırma yapıldığı söylenemez.
Mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler ve saptanan eksiklikler gözetilerek yeniden yapılacak inceleme ve değerlendirme ile oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; infazda tereddüte yol açacak şekilde hüküm fıkrasında; leh ve aleyhine geçit istenen taşınmazların gösterilmemesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ..."ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine 17.12.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.