14. Hukuk Dairesi 2012/13315 E. , 2012/14451 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25.02.2009 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 06.06.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne duruşma talebinin değerden reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı, davalının 299 parsel sayılı taşınmazının sınır bölgesinde davacıya ait 106 ada 1 parsel sayılı arsanın önünü kapatacak şekilde 8-20 metre arasında selvi ağacı diktiğini, müşterek sınırda bulunan ...ağaçlarının kesilerek müdahalenin önlenmesini istemiştir.
Davalı, davacı taşınmazının ekili dikili olmadığı gibi üzerinde konut da bulunmadığını, zarar gerçekleşmediğinden davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı taşınmazının sınırındaki ağaçların fiili durumu itibariyle davacı taşınmazına kısmen zarar verdiği, bu durumda yerel örf ve adet ile hakkaniyet ilkesi dikkate alındığından, ağaçların seyreltilmesi ve budanması suretiyle müdahalenin önlenebileceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü her iki taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
Türk Medeni Kanununun 683. maddesi; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir” hükmü ile malikin mülkiyet hakkını hukuksal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlemiştir.
Anılan kanunun taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen “komşu hakkı” bölümünde “kullanım biçimi” başlığı altında yer alan 737. maddesi; “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Özellikle; taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel âdete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü ve sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır. Yerel adete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır” hükmü ile de malike, mülkün kullanılmasında komşuya zarar verecek taşkınlıklardan sakınma ödevi yükleyerek, yasal kısıtlamalardan birisini düzenlemiştir.
Taşkınlıktan amaç ise, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir. Bu eylemlerin saptanmasında, taşınmazın bulunduğu yerin kullanma amacının, niteliğinin, konuya ilişkin düzenlemelerin ve yasal boşluk bulunması halinde mahalli örf ve adetlerin göz önünde tutulması gereklidir. Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde hâkim, gerek zararı saptama, gerekse zararı giderici önlemleri bulma yönünden her somut olayın özelliğini gözetmek, tarafların yarar zarar dengelerini değerlendirmek durumundadır.
Komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde ise, mahkemece kurulacak hükümde zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur.
Ayrıca, TMK’nın 737. maddesine göre, kural olarak elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için, zararın doğmuş olması gerekir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece yapılan keşifler sonrası düzenlenen bilirkişi raporlarında; davacı taşınmazında ekili dikili ürün bulunmadığı ve inşa edilmiş bir yapı da olmadığı saptanmıştır. Mahkemece hükme esas alınan 07.04.2012 tarihli ziraat bilirkişi raporunda, davalı taşınmazda dikili bulunan selvi ağaçlarının dal ve köklerinin davacı taşınmazına taşmak ve gölge yapmak suretiyle zarar verme durumunun sözkonusu olmadığı ancak selvi ağaçlarının 10-20 metrelik boyları ve sık dikilmiş olmaları nedeniyle davacının manzarasını ve belli ölçüde hava sirkülasyonunu keserek komşuya zarar verdiği belirtilmiştir. Ne var ki, davacı taşınmazında inşa edilmiş bir yapı bulunmadığından ağaçların
davacının manzarasını kapatacağından sözedilemez. Somut zarar henüz gerçekleşmeden, muhtemel zarar nedeniyle komşuluk hukukuna aykırılığın giderilmesi istenemez. Olayda davalı tarafından dikilen ağaçlar nedeniyle gerçekleşmiş bir zararın bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece bu hususlar gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1.) bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2.) bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, 17.12.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.