Sanık G.A."un hırsızlık suçundan 765 sayılı TCK’nun 492/1, 522/1, 55/3, 59/2 ve 647 sayılı Kanunun 4. maddeleri uyarınca iki kez 1.975.050.000 Lira, mala zarar vermek suçundan ise aynı kanunun 516/3, 522/1, 55/3, 59/2 ve 647 sayılı Kanunun 4. maddeleri uyarınca iki kez 980.100.000 Lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve ertelemeye ilişkin, Kocaeli Çocuk Mahkemesince verilen 14.06.2004 gün ve 1015-598 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 19.12.2005 gün ve 23472-19193 sayı ile; 5252 sayılı Kanunun 9. maddesi gereğince sanığın durumunun yeniden değerlendirilmesi amacıyla diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiş,
Bozma kararına uyan Kocaeli Çocuk Mahkemesince 18.12.2007 gün ve 1185-803 sayı ile; sanığın hırsızlık suçundan 765 sayılı TCK’nun 492/1, 522/1, 55/3, 59/2 ve 647 sayılı Kanunun 4. maddeleri uyarınca iki kez 1.463 Lira, mala zarar vermek suçundan ise aynı kanunun 516/3, 522/1, 55/3, 59/2 ve 647 sayılı Kanunun 4. maddeleri uyarınca iki kez 806 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve ertelemeye karar verilmiş,
Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 27.04.2011 gün ve 7062-2553 sayı ile;
“Sanığın suç tarihinde 18 yaşından küçük olduğunun anlaşılması karşısında, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun "hükmün açıklanmasının geri bırakılması"na ilişkin 23. maddesinin sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılmaması” isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 01.11.2011 gün ve 242-247 sayı ile;
“İncelenen dosyada ve yine mahkememizce verilmiş olan kararın 5 nolu bendinde de değinildiği üzere, suça sürüklenen yargılama aşamasında alınan savunmasında; olay tarihinde bali kullandığını, camı kırıp içeriye girdiğini hatırladığını ancak sonrasında ne yaptığını hatırlamadığını ayrıca okula iki kez girdiğini beyan ettiği, çocuklar hakkında uzlaşmayı düzenleyen 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23/2 maddesi ile 23/2-d maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilebilmesi için "Suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi" koşuluğunun arandığı , müştekilerin ise olay nedeniyle şikayetçi oldukları ve zararlarının karşılanmadığını söylediklerinin anlaşıldığı, bu durumda yasanın amir hükmüne göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinin ve bu bağlamda 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesinin tatbikinin mümkün olmadığı, tatbiki mümkün olmayan bir düzenlemenin ayrıca değerlendirmeye tabi tutulmamasının gerektiği, ayrıca yukarıda değinildiği gibi önceki kararda suça sürüklenenin uzlaşmaya yanaşmadığından dolayı başkaca lehe uygulama yapılmasına yer olmadığı konusuna da değinildiği; mahkememizce benzer suçtan verilmiş bir hükümlülük kararının temyizi üzerine Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 2008/751 E., 2010/16473 K. sayılı onama ilamı ile de bu hususun işlendiği görüldüğünden sehven yapıldığı anlaşılan bozma kararına uyulmamasına ve önceki kararda direnilmesine karar verilmesinin gerektiği” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 19.06.2012 gün ve 56969 sayılı “bozma ve düşme” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesinde düzenlenmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanık hakkında uygulanma imkanının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, öncelikle yerel mahkeme kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı hususunun, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınması gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından; ilk hükümde 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 23. maddesinde düzenlenmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanık hakkında uygulanma imkanının bulunup bulunmadığına ilişkin olarak herhangi bir değerlendirme yapmamış olan yerel mahkemenin, bozmadan sonraki direnme gerekçesinde, bozmada belirtilen hususları tartışmak suretiyle, sanık hakkında anılan Kanunun 23. maddesinde düzenlenmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma şartlarının bulunmadığını belirttiği anlaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni delillere dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak,
Suretiyle verilen karar; özde direnme niteliğinde olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay"ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.
Somut olayda, sanık müdafiinin temyizi üzerine Özel Dairece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının değerlendirilmesi amacıyla yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmiş, yerel mahkemece de, hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartları değerlendirilerek, sanığın, sebebiyet verdiği zararı gidermediği gerekçesiyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma şartlarının bulunmadığına karar verilmiştir.
Buna göre, yerel mahkemece, bozma ilamından sonraki yargılamada, bozma ilamının gereğinin eylemli olarak yerine getirilmiş bulunması karşısında; verilen karar direnme hükmü niteliğinde değildir. İlk hükümde yer almayan yeni ve değişik gerekçeye dayanılarak karar verilmiş olup, önceki hükümde esas alınmayan bu hususlar, Özel Dairece denetlenmemiş olduğundan, Özel Dairece denetlenmeyen bir konunun ilk kez ve doğrudan Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesine kanunen imkan bulunmamaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Kocaeli Çocuk Mahkemesince verilen 01.11.2011 gün ve 242-247 sayılı karar yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.10.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.