6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık M.Y.’ın aynı kanunun 13/1, 5237 sayılı TCK’nun 51 ve 54. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis ve 450 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının ertelenmesine ve müsadereye ilişkin, Sultanbeyli 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 14.10.2008 gün ve 667-693 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 29.02.2012 gün ve 10726-6339 sayı ile;
“Suça konu tabancanın atışa elverişli olup olmadığı, 6136 sayılı Yasa kapsamında kalıp kalmadığı bilirkişi raporu ile belirlenmeden eksik incelemeyle yazılı biçimde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 19.04.2012 gün ve 2737 sayı ile;
“Sanık savunmasında bulundurma ruhsatlı tabancasını gaspa uğradığından ve tehditler aldığından taşımak zorunda kaldığını, tabancayı sürekli yanında taşıdığını, daha önceleri iki kez taşıma ruhsatı için müracaatta bulunduğunu ancak kabul edilmediğini, taşımanın suç olduğunu bildiğini beyan etmiştir.
Sanık ikrarında silahın atışa elverişsiz olmadığına ilişkin bir beyan bulunmadığı gibi silahı faal olması sebebiyle kullanmak amacıyla taşıdığını ikrar etmiştir.
Yargıtay 8. Ceza Dairesinin bozma kararı ruhsatsız tabancalar ile ilgili kararlar için uygulanabilir. Ancak, dosyamızda özel bir durum vardır. Gerek bulundurma ve gerekse taşıma ruhsatlı tabancalarda yönetmelik hükümleri gereğince silah tespit zaptı ile nitelik ve menşeleri, atışa elverişli olup olmadıkları mutlak surette belirtilmektedir. Bu açıdan silah ruhsat dosyasındaki ruhsat bilgilerine göre ve olayın özel statüsü içerisinde delillerin ikrarla birlikte değerlendirilmesi, mahkûmiyete bu açıdan yeterli olup ayrıca atışa elverişli olup olmadığının araştırılması gerekmemektedir” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Dairesince 18.01.2013 gün ve 27230-1858 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme hükmünün Özel Dairece "suça konu tabancanın atışa elverişli olup olmadığı tespit edilmeden eksik soruşturma ile hüküm kurulması" gerekçesiyle bozulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
09.05.2008 günü kolluk görevlilerince yapılan denetimde sanığın belinin sağ tarafında silah görüldüğünden üstünün arandığı ve suça konu tabancanın ele geçirildiği, yapılan araştırmada bu tabancanın sanığın 11.02.2009 tarihine kadar geçerliliği bulunan meskende bulundurma ruhsatlı silah olduğunun tespit edildiği, sanığın; bulundurma ruhsatlı silahı taşımanın suç olduğunu bildiğini, ancak daha önce gaspa uğradığından ve sürekli tehditler aldığından can güvenliğini korumak maksadıyla silahını yanında taşımak zorunda kaldığını, taşıma ruhsatı almak için iki defa müracaatta bulunduğunu ancak kabul edilmediğini savunduğu, dosya içinde suça konu silahın ele geçirildiği ana ve sonrasına ilişkin olarak atışa elverişli olup olmadığı hususunda herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı,
Anlaşılmaktadır.
Ruhsatsız silah taşıma suçu 6136 sayılı Kanunun 13/1. maddesinde; "Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silahlarla bunlara ait mermileri satın alan veya taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve otuz günden yüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur" şeklinde düzenlenmiştir.
Bu suçtan mahkûmiyet hükmü kurulabilmesi, silahın kullanıma ve atışa elverişli olduğunun, bilimsel yöntem ve somut delillerle ortaya konulması veya bu niteliklerinin reddi mümkün olmayan olgularla belirlenmesine bağlıdır. Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin istikrarlı uygulamaları bu doğrultuda olup, Ceza Genel Kurulu"nun 09.03.2004 gün ve 21-66 ile 04.02.1997 gün ve 15-10 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu bilgi ve açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Somut olayda suça konu silahın ele geçmesine ve adli emanete alınmasına rağmen üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmamış ve fonksiyonlarına uygun biçimde kullanıldığı da belirlenememiştir. Sanığın beyanlarında taşıdığı sürede silahla ateş ettiğine ilişkin bir anlatım da bulunmamaktadır. Ruhsata bağlanmış olması, ruhsat tarihi itibariyle silahın kullanıma ve atışa elverişli olduğunu ispatlama bakımından önemli bir olgu ise de, zaman içinde gerek mekanik, gerek çeşitli dış etkenlerle silahların bu niteliklerini yitirebilmeleri mümkündür. Sanık tarafından bu fark edilemeyebileceği gibi, atışa elverişlilik niteliğini yitirmiş bir silahın korkutuculuk özelliğinden yararlanılmak amacıyla taşınması da imkan dahilindedir. Kaldı ki silahın çeşitli yöntemlerle etkin ve yeterli biçimde denenmesi ya da bizzat ateş edilerek bu niteliklerinin test edilmesi gibi bir tecrübeye dayanmayan, genel ve soyut nitelikteki bir beyanın tabancanın kullanıma ve atışa elverişli olma niteliğinin yeterli delili olarak kabul edilmesi de mümkün değildir.
Bu nedenle, üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmayan ve fonksiyonlarına uygun biçimde bir eylemde kullanılmayan silahın kullanıma ve atışa elverişli olduğu hususu şüphede kalmaktadır. Aksinin kabulü varsayımdan ibaret olup, varsayımlara dayalı olarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan delillerin bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir şüphe ve başka türlü bir oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır.
Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.10.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.