4. Hukuk Dairesi 2016/3508 E. , 2018/591 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... tarafından, davalı ... aleyhine 13/11/2014 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 07/12/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm; davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, serbest avukat olarak görev yaptığını, davalı ile aralarında kiracılık ve vekil-müvekkil ilişkisi olması nedeniyle birden fazla hukuk ve ceza davası olduğunu, davalının kendisine yönelik hakaret ve tehdit eylemleri nedeniyle yargılanarak cezalandırıldığını, söz konusu ceza yargılamalarında dinlenen tanıkların kendisi tarafından yönlendirildiğini beyan eden davalının, ... Cumhuriyet Başsavcılığına yalan tanıklık, iftira ve suça azmettirme suçlamasıyla hakkında şikayet dilekçesi verdiğini, yapılan soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini belirterek, kişilik haklarının saldırıya uğradığı iddiasıyla manevi tazminat talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, yasal şikayet hakkı sınırlarının aşıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır, 25. Maddesinde, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiş, BK’nın 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Davaya konu edilen olaylar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalı ile davacı arasında birden fazla hukuk ve ceza davası bulunduğu, davalının bir dönem kiracısı olan davacıya karşı hukuki yollara başvurduğu, davacının da davalıdan şikayetçi olduğu, taraflar arasında bu nedenle husumet bulunduğu, bu kapsamda davalının yasal şikayet hakkını kullandığı, bu nedenle davacının kişilik haklarına saldırının söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.Şu durumda, davacı hakkındaki şikayetin hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığı kabul edilerek, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 06/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.