14. Hukuk Dairesi 2016/5112 E. , 2019/3168 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, 12.11.2010 gününde verilen dilekçe ile mirasçılık belgesinin iptali talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 13.10.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi asli müdahil Hazine vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, müvekkilinin amcası muris ... bekar ve çocuksuz olarak 18.03.1970 tarihinde vefat ettiğini belirterek murise ait mirasçılık belgesinin verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüyle muris ... mirası 72 pay kabul olunarak: 24 payının ..."e, 4 payının ... ’e, 4 payının ... (...) ..., 2 payının ... ’e, 3 payının ... ’e, 3 payının ... ’e, 2 payının ... ’e, 3 payının ... ’e, 3 payının ... , 12 payının ... , 12 payının ... ’ya verilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, asli müdahil Hazine vekili temyiz etmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 598. maddesine göre, başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, sulh mahkemesince veya noterlikçe mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verilir.
Mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin davada irs ilişkisi kural olarak nüfus kayıtları ile ispat olunur. Nüfus kayıtları belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur. Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça herhangi bir şekle tabi değildir (TMK m. 7). Hakim çekişmesiz yargıda re’sen araştırma ilkesi uyarınca, davanın ispatı için gerekli bütün delillere başvurabilir.
Hukukumuzda çekişmeli yargıya tabi davalarda taraflarca hazırlama ilkesi geçerli olup, hakim tarafların talepleri ile bağlıdır. Hakim, talepte bulunan tarafların iddia ettiği olaylar ve ileri sürdüğü delillerle yetinerek karar vermek zorundadır. Çekişmesiz yargıya tabi davalarda ise re"sen araştırma prensibi egemendir. Hasımsız açılan ve çekişmesiz yargıya tabi olan davalarda verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmediği gibi bu kararlar açılacak bir iptal davası sonucunda değiştirilebilir veya ortadan kaldırılabilir. Hukukumuzda mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davaların kural olarak hasımsız olarak açılması ve çekişmesiz yargı yolu ile görülüp sonuçlandırılması gerekmekte ise de, hukuki yarar bulunması koşulu ile bu tür davaların uyuşmazlık çıkaran kişiler hasım gösterilmek suretiyle hasımlı olarak açılması ve çekişmeli yargı yolu ile görülüp sonuçlandırılması da mümkün bulunmaktadır.
Mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davalarda davacı, mirasçılık belgesi verilmesini isteyebilmek için murisin öldüğünü ve ölüm tarihini, muris ile kendisi arasındaki irs bağını kanıtlamak zorundadır. Bu tür davaların reddine karar verilebilmesi için murisin hiçbir şekilde yaşamadığının, böyle bir kişinin mevcut olmadığının belirlenmesi veya davacının murisin mirasçısı olmadığının tespiti gerekir.
Yabancıların taşınmaz edinimi ve mirasçılığı Türk Hukukunda sıklıkla mevzuat değişikliklerine konu olmuş olup Cumhuriyet"ten önceki dönemde 1868 tarihine kadar Osmanlı Devletinde bir kısım istisnalar hariç yabancı gerçek kişilerin taşınmaz mal edinmelerine ilişkin bir hak tanınmamıştır. 08.06.1868 tarihinde kabul edilen "Tebaa-i Ecnebiyenin Emlâke Mutasarrıf Olmaları Hakkında Kanun" (Safer Kanunu) ile buna dayalı imzalanan 09.06.1868 tarihli Protokol uyarınca Hicaz toprağı hariç ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... vatandaşlarının Osmanlı tebasıyla eşit durumda bulundukları kabul edilmiş ve bu durum kapitülasyonların kaldırılması hakkındaki kanunun yürürlüğe girdiği 1914 yılına kadar devam etmiştir. 24.07.1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması ile yabancıların taşınmaz edinmelerinde karşılıklılık aranacağı hükme bağlanmıştır. 22.12.1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 35. maddesinde sınırlamaya ilişkin diğer kanuni hükümler saklı kalmak üzere ve karşılıklı olmak şartıyla yabancı gerçek kişilere Türkiye"de taşınmaz edinme ve miras hakkı tanınmıştır. 6302 sayılı yasa ile Tapu Kanununun 35. maddesinde değişiklik yapılarak yabancı uyruklu gerçek kişilerin edindikleri taşınmazlar ile bağımsız ve sürekli nitelikteki sınırlı ayni hakların toplam alanının özel mülkiyete konu ilçe yüzölçümünün yüzde onunu ve kişi başına ülke genelinde otuz hektarı geçemeyeceği belirtilmiştir.
Somut olaya gelince;
1-Muris ... ’in, .... ..., ... Mahallesi, cilt no; 2, Elane No:331"de kayıtlı nüfus kaydında murisin 18.03.1970 tarihinde öldüğü, yine nüfus kaydının vukuatlar bölümünde ise murisin aynı hanede kayıtlı kardeşleri ve kendisi için 1987 tarihli açıklamada 1587 sayılı Kanunun 153-A maddesi uyarınca 30.11.1987 tarihinde kayıt silme beyanının bulunduğu görülmüş olup, Nüfus Müdürlüğünden gelen yazı cevabında ise ... Tasilaridis, Dimitri ..., ... , ... mübadeleye tabi ... oldukları, etabli işlemi görmedikleri halde etabli işlemi görmüş gibi nüfus kaydına tescili yapıldıklarını, Genel Müdürlüğün 30.11.1987 tarih ve 608 sayılı kararı ile yürürlükte bulunan 1587 sayılı Nüfus Kanunu ve yönetmeliğin 153/A maddeleri uyarınca kayıtlarının silindiğinin bildirildiği görülmüştür. Bu durumda muris ... 18.03.1970 tarihinde öldüğü ancak ölüm tarihinden sonra 30.11.1987 tarihinde ise nüfus kaydından silindiği, murisin ölüm anında Türk vatandaşı olup olmadığı, nüfus kaydının silinmesinin ölüm tarihinden sonra yapılmış olduğu anlaşılmakla hangi tarihte Türk vatandaşlığını kaybettiği, murisin ölüm anında Türk vatandaşı olup olmadığının, Türk vatandaşlığını kaybettiği anlaşılması halinde hangi tarihten itibaren Türk vatandaşlığını kaybettiğinin tespit edilmesinin gerektiğinin yanı sıra, muris ..."un 30.11.1987 tarihinde etabli işlemi görmeyen, mübadeleye tabi Rumlardan olduğu tespit edilmiş olmakla buna göre mirasçılarının miras hakkının bulunup bulunmadığının da araştırılması gerekir.
2-Mahkemece, muris ... ’in mirasçılarından olduğu tespit edilen ... davacı tarafın beyanına göre Yunan vatandaşı olduğunun kabulü ile karşılıklılık araştırması yapıldığı ancak ... tabiiyetine ilişkin yabancı makamlarca alınmış bilgi ve belgeye rastlanılmamış olduğundan öncelikle ... tabiiyetinin şüpheye yer vermeyecek şekilde tespiti ile karşılıklılığın mirasın açıldığı 18.03.1970 tarihi itibariyle araştırılması gerekir.
3-Mirasçı olduğu tespit edilen A.B.D. vatandaşları ... ve ... için yapılan karşılıklılık araştırmasında Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Müdürlüğünden gelen 22.04.2013 tarihli yazı cevabında mirasın açıldığı tarih olan 18.03.1970 tarihi itibariyle cevap verilmediği görülmüş olup, Türkiye ile A.B.D arasında mirasın açıldığı tarih olan 18.03.1970 tarihi itibariyle miras yoluyla mülk edinmeye yönelik sınırlama olup olmadığı saptanmalı, murisin ölüm tarihi itibariyle miras yoluyla mülk edinmeye yönelik sınırlama olduğu takdirde gayrimenkuller yönünden mirasçı olamayacakları gözetilmelidir.
Mahkemece, belirtilen hususlar gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, 08.04.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.