
Esas No: 2021/2400
Karar No: 2021/4728
Karar Tarihi: 27.04.2021
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/2400 Esas 2021/4728 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; dava konusu büfeyi 03.08.1998 tarihinden beri kiracı olarak kullandığını, büfe tahsis işleminin Bolu Belediye Encümeni"nin 19.10.2007 tarih ve 2007/1297-1 sayılı kararı ile iptal edildiğini, 25.08.2009 tarihli karar ile de iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatı iptal edilerek 08/10/2009 tarihinde kapatılan büfenin 08.10.2009- 14.02.2011 tarihleri arasında ticaretten men edildiğini, tahsisin iptali ile iş yeri açma ve çalıştırma ruhsatının iptal edilmesine yönelik açılan davalarda haklılığının yargı kararı ile sabit olduğunu belirterek büfenin kapalı kalması nedeniyle delil tespiti dosyasında tespit edilen 3.990,45TL bozulan yiyecek ve içecek bedeli ile dava masrafı 321TL toplamı için şimdilik 4.311,45TL, sigara, diğer yiyecek ve içeceklerin fiyatlarına cari yıl içinde gelen zammın stokları etkilemesi nedeniyle oluşan zarara karşılık şimdilik 1.000TL, toplamı 5.311,45TL maddi tazminat ile büfenin kapalı kalması nedeniyle uğranılan manevi zarara karşılık 7.500TL tazminatın dava tarihi itibari ile işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, mahkeme tarafından düzenlenen talebin açıklanması yönündeki ara kararı üzerine, davacı şimdilik 1.000TL olarak talep edilen miktarın mahrum kalınan kara ilişkin olduğunu bildirmiş, 04/10/2017 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat istemini 31.796,87TL artırarak davasını ıslah etmiştir.
Davalı; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın görev nedeni ile reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesi"nin 29.05.2012 gün, 2012/2747 esas- 2012/13857 karar sayılı ilamı ile " Davacının tazminat istemleri sözleşme ilişkisinden kaynaklandığından uyuşmazlığın çözüm yeri adli yargı mahkemeleridir. Mahkemece işin esasına girilip taraf delilleri toplanıp sonucuna göre karar verilmelidir." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılamada; Yargıtay denetiminden geçmek sureti ile kesinleşen mahkeme ilamı uyarınca taraflar arasındaki sözleşmenin 19/10/2007 tarihi itibari ile sona erdiği, tazminata konu edilen tarihlerin ise taraflar arasındaki sözleşmenin feshinden sonraki döneme 08.10.2009 ile 14.02.2011 tarihleri arasına ilişkin olduğu, davacı tarafça taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermesinden sonra davalı ile aralarında yeni bir sözleşme yapıldığına ilişkin herhangi bir belgenin dosyaya ibraz edilmediği gibi bu yönde herhangi bir iddianın da bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 18.12.2019 günlü ve 2019/5647 E. - 2019/10230 K. sayılı ilamı ile, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, maddi tazminata yönelik temyiz itirazlarına gelince ise her davanın açıldığı tarihteki duruma göre değerlendirilmesi kuralı çerçevesinde, davacının yoksun kalınan kara ve büfenin kapalı kalması nedeniyle bozulan yiyecek ve içecek bedeline ilişkin tazminat taleplerinin incelenmesi ve bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususu da gözetilerek, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan son yargılamada; bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususu gözetilerek davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; büfenin kapalı kalması nedeniyle bozulan yiyecek ve içecek bedeli 3.990,45TL" nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Türk Medeni Usul Hukukuna yön veren en önemli ilkelerden biri teksif ilkesidir. Teksif ilkesi tarafların bütün iddia ve savunma sebeplerini belli bir usul kesitine kadar mahkemeye sunmalarını öngörmektedir. Bu ilke uyarınca taraflar dava malzemelerini yargılamanın herhangi bir aşamasında değil, ancak kanunca öngörülen süre dâhilinde mahkemeye hasredeceklerdir. Teksif ilkesiyle davaların gereksiz ve kötü niyetli olarak uzamasının önlenmesi ve yargılamanın sürüncemede bırakılmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Teksif ilkesi hem tarafları hem de Hâkimleri kanunda belirtilen süreye uymaya zorlayarak yargılanmanın hızlanmasını sağladığından usul ekonomisi ilkesinin gerçekleşmesine de hizmet etmektedir. Teksif ilkesinin yargılamadaki en önemli yansıması iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağıdır. 6100 Sayılı HMK’nın 141/1. maddesinde tarafların yargılamada iddia ve savunmalarını ne zamana kadar değiştirebilecekleri düzenlenmiştir. Buna göre, taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Bu düzenleme ile kural olarak dilekçeler aşamasında tarafların iddia ve savunmalarını sunmaları istenmektedir. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi yasağının ancak ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati ile aşılabileceği yine HMK’nın 144/2.maddesinde belirtilmiştir. Karşı tarafın rızasının olmadığı durumlarda ıslah, yasağın başladığı andan itibaren iddia ve savunmaları değiştirme noktasında taraflar için tek enstrüman olacaktır.
Islah, iddia ve savunma yasağının kapsamına giren taraf usul işlemlerini tamamen veya kısmen düzeltmeye yarayan bir hukukî imkândır. Taraflar ihmal, unutma, yetersiz bilgi ve benzeri sebeplerle eksik ya da hatalı şekilde iddia ve savunmada bulunmuş olabilirler. Yine, yargılama sırasında meydana gelen gelişmeler neticesinde taraflar yargılamanın başında sundukları iddia ve savunmalarında değişiklik yapma ihtiyacı duyabilirler. Teksif ilkesinin sert bir biçimde uygulanması ve belli bir zaman kesitinden sonra taraflara iddia ve savunmada değişiklik yapma imkânının tanınmaması halinde, şekilcilik esası engeller hale gelir ve yargılamanın adaletli bir karar ile sonuçlanmama tehlikesi doğabilir. Bu noktada ıslah, iddia ve savunmanın değiştirilmesi yasağı başladıktan sonra tarafların kendi usul işlemlerini kısmen ya da tamamen değiştirmelerine imkân tanımak suretiyle, Medeni Usul Hukukunun katı şekilciliğini yumuşatan ve adaletli bir yargılamanın tesis edilmesini sağlayan bir kurum olarak Hukukumuzda ön plana çıkmaktadır. Kanundaki koşullara riayet edilmesi durumunda ıslahın sonuç doğurması için tek taraflı irade beyanı yeterli olacak, mahkemenin veya karşı tarafın rızası aranmayacaktır. HMK’da ıslah ile ilgili öngörülen koşullardan biri de zamanla ilgilidir. HMK’nın 177/1.maddesinde tahkikatın sona ermesine kadar ıslaha başvurulabileceği düzenlenmiştir. Islahın zaman bakımından sınırı, bozmadan sonra ıslahın yapılıp yapılamayacağı meselesi ile doğrudan alakalıdır. Bu noktada yargılamanın hangi aşamasına kadar ıslahın mümkün olacağını daha net ortaya koymak için tahkikat kavramının ve tahkikatın ne zaman başlayıp ne zaman sona erdiğinin üzerinde durmak uygun olacaktır. Tahkikat, yazılı yargılama usulünde de basit yargılama usulünde de ön inceleme aşamasının sona ermesi üzerine başlamaktadır. HMK’nın 147.maddesinde ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tarafların tahkikat için duruşmaya davet edileceği düzenlenmiştir. Tarafların duruşmaya çağrılmasıyla tahkikat başlayacaktır.
Tahkikat evresi, taraflar arasındaki ihtilaflı vakıaların incelenip hakikatin ortaya çıkarılması için yapılan işlemlerin zaman itibariyle işgal ettiği yargılama aşamasıdır. Mahkeme bu aşamada tarafların talep sonucunu dayandırdıkları, davanın halli bakımından önem taşıyan ve ön inceleme tutanağında çekişmeli olarak belirtilen vakıaların, yine kural olarak tarafların sunduğu deliller çerçevesinde doğruluğunu araştırır. Taraflarca getirilen delillerin değerlendirilmesi ve ispat faaliyeti neticesinde uyuşmazlığın aydınlanmasıyla birlikte, Hâkimin davayı sonlandıracak kararı vermesi mümkün hale gelmektedir. Bu yönüyle tahkikat, davanın en önemli ve uzun aşaması olarak nitelendirilmektedir. Tahkikat aşamasından sonra taraflara yargılamayla ilgili son sözlerinin sorulacağı sözlü yargılama aşamasına geçilecek ve ardından mahkeme nihai kararını verecektir. HMK’nın “Tahkikatın...” başlığı altındaki 184. ve 185. maddelerinde, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığında Mahkemenin, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim edeceği düzenlenmiştir. Tahkikat aşamasının bitimi bu tefhim ile birlikte gerçekleşecektir.
Bu bağlamda, 28.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2.maddesinde; “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” düzenlemesine yer verilerek bozmadan sonra ıslah konusuna yasal açıklık getirilmiştir.
Bu noktada aydınlatılması gereken diğer bir husus da usulü kazanılmış hak kavramıdır. Karar tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK"da (ayrıca mülga 1086 sayılı HUMK içeriğinde) “usulü kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrarı sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Usulü müktesep hak, anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulü kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulü kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar “Hukuk Devleti” kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa"nın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulü kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Örneğin Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usulü kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Usulü kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz
edilebilmesi gerekir. (HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Zira usulü kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı).
Bu açıklamalar ışığında; mahkemece verilen ilk kararın Yargıtay 13. Hukuk Dairesince bozulduğu; bozma ilamına uyulmak sureti ile mahkemece tahkikata dair işlemler tesis edildiği, bu doğrultuda davacı vekilinin talebini 04.10.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile arttırdığı ve mahkemece davanın reddine karar verildiği, kararın davacı tarafından temyizi üzerine bu defa Dairemizin 18.12.2019 günlü ve 2019/5647 E. - 2019/10230 K. sayılı ilamı ile, her davanın açıldığı tarihteki duruma göre değerlendirilmesi kuralı çerçevesinde, davacının yoksun kalınan kara ve büfenin kapalı kalması nedeniyle bozulan yiyecek ve içecek bedeline ilişkin tazminat taleplerinin incelenmesi ve bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususu da gözetilerek, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece bozma kararına uyulmak suretiyle bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı hususu gözeltilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; usule ilişkin olan hükümlerin derhal uygulanması gerektiği, 28.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nun 177/2.maddesi ile Yargıtay’ın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme yapıldığı gözetilerek, usule ilişkin kazanılmış hakkın istisnası niteliğindeki yasa değişikliği uyarınca davacının ıslah dilekçesinin kabul edilmesi gerekmekte olup, bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre, davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların tüm, davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince tesliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.