Hukuk Genel Kurulu 2017/703 E. , 2018/406 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)
Taraflar arasındaki "alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla) Siirt 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın hukuki yarar yokluğundan reddine dair verilen 27.05.2014 gün ve 2014/289 E., 2014/589 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 20.11.2014 gün ve 2014/40761 E., 2014/36926 K. sayılı kararı ile:
"... Davacı, davalı bankadan kullanmış olduğu konut kredisi nedeni ile kendisinden haksız ve hukuka aykırı olarak kesinti yapıldığını ileri sürerek ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 1.300,00 TL"nin kesinti tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Mahkemece 20.08.2014 tarihli ek karar ile dava konusu miktarın temyiz sınırının altında kaldığı gerekçesiyle davacının temyiz talebinin reddine karar verilmiş olup, davacı bu kararı da süresinde temyiz etmiştir. Davacının belirsiz alacak davası niteliğindeki temyiz talebinin reddine ilişkin ek karar kaldırılarak davacının temyiz itirazları incelenmiştir.
2- Davacı eldeki dava ile, davalı banka ile imzaladığı kredi sözleşmesi nedeni ile kendisinden farklı isimler altında tahsil edilen bedellerin iadesini talep etmiştir. Dairemizin yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, bankalar ancak davaya konu kredinin verilmesi için zorunlu, makul ve belgeli masrafları tüketiciden isteyebilir. Davacı her ne kadar dava dilekçesinde davalı banka tarafından 4.503,64 TL kesinti yapıldığını belirterek şimdilik 1.300,00 TL talep etmiş ise de; davacının, davalı bankadan isteyebileceği masrafların kapsamı yargılama safahatinde belirlenecektir. Hal böyle olunca; davacının belirsiz alacak davası açılabileceğinin kabulü ile, işin esasına girilip taraf delilleri toplanarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken hukuki yarar yokluğundan red kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir..."
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava tüketici kredisi tahsisi sırasında banka tarafından alınan masrafın iadesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin davalı banka ile 82.000 TL tutarlı konut kredisi sözleşmesi akdettiğini, bu aşamada kendisinden 1.250 TL kredi tahsis ücreti, 520 TL + 295 TL ekspertiz ücreti, 1.552,52 TL erken ödeme komisyon ücreti, 500 TL konut refinansman ücreti, 311,83 TL muh. hes. kesintisi ve 94,29 TL komisyon ücreti (toplam 4.233,64 TL) alındığını; 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun"un 6"ncı maddesi uyarınca sözleşmeye konulan haksız şartların geçersiz olduğunu ve müvekkilinin bilgilendirilme ve aydınlatılma haklarının kullandırılmadığını, bu uygulama ile faiz oranının dolaylı şekilde arttırıldığını, gerçek alacağın bilirkişi incelemesi sonucunda ortaya çıkacağını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinden haksız alınan bedellerin şimdilik 1.300 TL"lik kısmının haksız kesintinin yapıldığı tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili dava konusu edilen kalemlerin davacının bilgisi dahilinde ve imzaladığı sözleşme kapsamında alındığını ve bankanın yaptığı zorunlu giderlerin karşılığı olduğunu, dava konusu miktar belli olduğundan kısmi ya da belirsiz alacak davasının açılamayacağını; davacı yanın imzasını taşıyan ödeme plânında ödeme tarihleri, anapara, faiz, fon ve diğer giderlerin ayrı ayrı gösterildiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece talep edilen toplam tutarın 4.233,64 TL olduğunu ancak davacının, şimdilik kaydıyla bunun 1.300 TL"lik kısmını dava ettiği; sözleşme, ödeme plânı gibi belgelerle uyuşmazlığın değeri konusunda bir çekişme söz konusu değilken kısmi dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine (miktar bakımından kesin olarak) karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyiz istemi mahkemece kesinlik sınırından bahisle reddedilmiş, davacı vekili bu kez anılan red kararını temyiz etmiştir.
Davacı vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece temyiz isteminin reddine ilişkin ek karar kaldırılarak; davacının, davalı bankadan isteyebileceği masrafların kapsamının yargılama safahatinde belirleneceği, bu durumda davacının belirsiz alacak davası açabileceği, mahkemece işin esasına girilip taraf delilleri toplanarak varılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Yerel mahkemece bu kez alacağın belirlenebilir olması hâlinde belirsiz alacak davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyiz etmektedir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: Tüketici kredisi sözleşmesinin akdedilmesi sırasında alınan tahsis, yeniden yapılandırma ve ekspertiz ücretleri ile peşin hayat sigortası primlerinin iadesi istemi ile açılan davada alacağın toplam tutarının belirli olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre davanın kısmi dava veya belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yararın bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce temyize konu kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, dolayısıyla temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme, bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozma kararından esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozma kararında işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez (Hukuk Genel Kurulunun 06.05.2015 gün ve 2014/13-2172 E., 2015/1311 K. sayılı kararı).
Somut olayda mahkemece, uyuşmazlık konusu edilen toplam alacağın davacı yanca belirlenmiş olmasına rağmen kısmi dava açılmasında hukuki yararın bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; davacı vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece davacının iddia ettiği masraf kalemlerinin toplam tutarının ancak yargılama sonunda belirlenebileceği ve bu nedenle davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunduğu gerekçesiyle kararın bozulmasından sonra bu kez yerel mahkemece belirsiz alacak davası tartışılarak, somut olayda belirsiz alacak davası açılamayacağı açıklanarak direnme kararı verilmiştir.
Şu hâle göre mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; ilk kararda tartışılıp değerlendirilmemiş yeni bir gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca, yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 13. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 28.02.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.