9. Hukuk Dairesi 2013/5171 E. , 2013/7509 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA :Davacı vekili, davacı işçinin ihbar tazminatı ile ücret, yıllık ücretli izin, fazla mesai ve bakiye ücret alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, kesin süre içinde ara kararını yerine getirmediği gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalılara ait yurt dışında tip 1 sözleşme ile 1 yıl süreli çalıştığını, iş sözleşmesinin haksız feshedildiğini, ücretleri ödenmediğini, izin kullanmadığını, fazla mesai yaptığını belirterek ve 1086 sayılı HUMK.’un yürürlükte olduğu zamanda dava açarak ihbar tazminatı ile ücret, yıllık ücretli izin, fazla mesai ve bakiye ücret alacaklarının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili husumet itirazında bulunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, toplanan deliller değerlendirilerek dosyanın bilirkişiye tevdiine karar verildiği, bu hususta davacı vekiline ihtaratlı iki hafta kesin süre verildiği, verilen iki haftalık kesin süre içerisinde davacı tarafça ara kararının yerine getirilmediği, yargılama giderlerinden olan bilirkişi ücretinin kesin süre içerisinde yatırılmadığı gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Davacı vekili, eski HUMK zamanında dava açıldığını, kararın hatalı olduğunu belirterek kararı temyiz eder.
E) Gerekçe:
Uyuşmazlık, bilirkişi ücretini içeren avansın iki hafta içinde yatırılması şeklinde kesin süre verilmesine” şeklinde oluşturulan ara kararın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK"nun) 120/2 maddesine ve verilen kesin sürenin usulüne uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dairemizce de benimsenen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.12.2012 gün ve 2012/9-1170 Esas, 2012/1172 Karar sayılı kararına göre;
“Gerek 6100 sayılı HMK.’un 120 maddesi, gerekse; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 45. maddesindeki düzenlemelere göre; tarifede sayılan gider avanslarının dava dilekçesi ile davanın açılması sırasında mahkeme veznesine
yatırılması gereken gider olması nedeni ile dilekçeler aşamasının tamamlanmış bulunması ve HMK.’un 448 maddesinin açık hükmü karşısında, dava dilekçesinde tanık ve bilirkişi deliline dayanmış olan davacı yönünden HMK.’un 120. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle; 1086 sayılı HUMK.’un yürürlükte olduğu 01.10.2011 tarihinden önceki dönemde açılan bu dava için yapılacak masraflar nedeniyle istenilecek giderlerin delil avansı kabul edilip, HMK.’un 324. maddesi uygulanmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekir”.
Aynı karar gereğince, “Mülga 1086 sayılı HUMK.’un 163. maddesi ile 6100 sayılı HMK."un 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir”.
Diğer taraftan HMK.’un 324. madde gereğince “Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır”.
HMK.’un 325. maddeye göre ise “Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işlerde, hâkim tarafından resen başvurulan deliller için gereken giderlerin, bir haftalık süre içinde taraflardan birisi veya belirtilecek oranda her ikisi tarafından ödenmesine karar verilir. Belirlenen süre içinde bu işlemlere ait giderleri karşılayacak miktarda avans yatırılmazsa, ileride bu gideri ödemesi gereken taraftan alınmak üzere Hazineden ödenmesine hükmedilir”.
HMK.’un 120. maddesindeki gider avansı ile ilgili düzenlemenin 324. Maddedeki delil ikamesi için avans kuralı ile birlikte değerlendirilmesi ve dava şartı olan gider avansının delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderleri için dikkate alınması gerekir. Dolayısı ile delil ikamesi için alınacak avans ile dava şartı olan gider avansının birbirinde ayrılması, delillerin ikamesi için alınacak avansın gider avansı içinde yer almaması zorunludur.
Tanık dinlenmesi, delil niteliğinde bilirkişi raporu alınması ve keşif gideri gibi delil ikamesine yönelik giderlerin gider avansı içinde değerlendirilmesi olanağı HMK.’un 324. Maddesi düzenlemesi karşısında yoktur. Ayrıca delil ikamesi avansının da ispat külfetine göre taraflara yükletilmesi gerekir. Diğer yandan örneğin resen hesap raporu alınacaksa giderin 325. Maddesi kapsamında değerlendirilmesi isabetli olacaktır.
Somut bu maddi ve hukuki olgulara göre;
Uyuşmazlığa konu davanın 1086 sayılı HUMK zamanında açılması nedeni ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı uyarınca uygulanma olanağı bulunmayan gider avansı ile ilgili 6100 sayılı HMK.’un 120. Maddesi uyarınca sadece HMK.’un 324 maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği veya resen hesap raporu alınacak ise giderin aynı kanunun 325. Maddesi uyarınca yapılması gerektiği gözden kaçırılarak, kapsamı da belirtilmeden yazılı
şekilde gider avansı istenmesi yerinde olmadığı ve verilen kesin sürede bilirkişi ücreti olan gider avansının yatırılmadığı gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verilmesi hatalı olduğu gibi mahkemenin davanın reddine dayanak aldığı, davacı vekiline verilen kesin süreye ilişkin ara kararında “belirtilen sürede ara karar gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının da açıklanmaması” doğru değildir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 04.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.