1. Hukuk Dairesi 2016/17003 E. , 2020/3704 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ...’ın maliki olduğu ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazlarını mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalı oğlu ... ile davalı gelini ...’e satış göstererek temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalılar, iddiaların yersiz olduğunu, dava konusu taşınmazları bedeli karşılığında mirasbırakandan satın aldıklarını, işlemde muvazaa bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1927 doğumlu mirasbırakan ...’ın 07.07.2006 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı çocukları ..., ..., ... ve ...’u, davalı oğlu ...’i, dava dışı çocukları ..., ..., ..., ... ve ...’yü bıraktığı, diğer davalı ...’ın davalı ...’in eşi olduğu, mirasbırakanın maliki olduğu dava konusu 13 parça taşınmazdaki paylarını ... tarih ve ... yevmiye no’lu işlemle davalı gelini ...’e, dava konusu 2 parça taşınmazdaki paylarını ise ... tarih ve ... yevmiye no’lu akitle davalı oğlu ...’e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mirasbırakanın davacı çocukları ile arasının iyi olmadığı, bu durumu davalının savunmasında da kabul ettiği, öte yandan mirasbırakanın davalı oğlu ... ile diğer çocuklarına nazaran daha yakın bir ilişki kurduğu, nitekim ... Huzurevi Müdürlüğü’ne ait Haftalık/Aylık Yaşlı İzin Formu incelendiğinde, mirasbırakanın huzurevinden 03.06.2003 tarihinde izne çıktığı ve bir aylık iznini oğlu ...’in yanında geçirdiği, izin sırasında da mirasbırakanın dava konusu 13 parça taşınmazını davalı gelini ...’e 04.07.2003 tarihinde devrettiği, mirasbırakanın terekesinin tamamını davalılara naklettiği, geride başka taşınmazı kaldığına dair dosya kapsamında bilgi veya belge bulunmadığı gibi bu yönde bir iddiada da bulunulmadığı, dinlenen tanık beyanlarına göre mirasbırakanın tüm malvarlığını satmasını gerektirecek ekonomik bir nedeninin olmadığı, yine satış isteğinin belediye hoparlöründen duyurulmasının tek başına satışının gerçekleştiğinin göstergesi olmayacağı gibi duyurunun gerçekleşip gerçekleşmediği hususununda kesin olmadığı, tüm bu olgular ile dosya kapsamı bir bütün halinde değerlendirildiğinde mirasbırakanın bu temlikleri mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yaptığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek reddine karar verilmesi doğru değildir.
Davacıların temyiz itirazları açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 09/07/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.