Abaküs Yazılım
22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/2533
Karar No: 2019/8844
Karar Tarihi: 16.04.2019

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2019/2533 Esas 2019/8844 Karar Sayılı İlamı

22. Hukuk Dairesi         2019/2533 E.  ,  2019/8844 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ: ALACAK

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraflar vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
    Y A R G I T A Y K A R A R I
    Davacı İsteminin Özeti:
    Davacı vekili asıl davada dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacının davalı ... Anonim Ortaklığı’na ait üretim sahalarında, alt işveren şirketin işçisi olarak çalıştığını ve davalının kadrolu işçileri ile aynı işi yaptığını, asıl işveren davalı ile alt işveren şirketler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu, müvekkiline ödenen ücretin gerçek ücreti kapsamadığını, kanundan ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan ilave tediye alacağının da ödenemediğini ileri sürerek, kök ücret alacağı, ilave tediye alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı, hafta tatili ücreti alacağı, yol mesaisi alacağı, vardiya primi alacağı, fazla mesai alacakları ile diğer işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Birleşen davada dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin iş akdine haksız olarak son verilmesi nedeniyle işe iade davası açıldığını, davalı Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ile alt işveren şirket arasındaki ilişkinin muvazaalı olması nedeniyle asıl işveren davalı Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı nezdinde işe iadenin talep edildiğini, davanın kabul edildiğini ve kararının Yargıtay incelemesinden geçmek suretiyle kesinleştiğini, süresi içerisinde başvurmalarına rağmen davalının davacıyı işe davet etmeyip sadece işe iade tazminatını ödediğini, ancak diğer işçilik alacaklarını ödemediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsili talep etmiştir.
    Davalı Cevabının Özeti:
    Davalı vekili asıl davada cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacının müvekkili şirketin personeli olmadığından kök ücret alacağının oluşamayacağını, sendika üyesi olmayan davacının ancak üyelik tarihinden sonraki döneme ilişkin talepte bulunabileceğinden davaya konu alacak taleplerinin haksız ve dayanaksız olduğunu beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
    Birleşen davada cevap dilekçesinde özetle; dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının iddia ettiği ücret miktarının gerçeği yansıtmadığını ve hatalı belirlendiğini, davacının sözleşmesinin müvekkili tarafından feshedilmediğini, hak ettiği yıllık izinleri kullandığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
    Mahkeme Kararının Özeti :
    Mahkemece davalın kabulüne dair verilen ilk karar, Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesi’nin 2015/40629 esas 2015/24495 karar sayılı 07.12.2015 tarihli kararı ile “..davacı ister muvazaalı çalıştırılsın isterse sonradan kadroya alısın Kök Ücret Yönergesi 1. maddesine göre ancak sendikalı olması halinde bu hükümlerden yararlanabileceği, kaldı ki Kök Ücret Yönetmeliği olmasa dahi yine Toplu İş Sözleşmesinin Hükümlerinden yararlanma imkanının bulunmadığı Mahkemece değerlendirilmemiştir” gerekçesi ile bozulmuş, Mahkemece bozma kararına uygun yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiştir.
    Temyiz:
    Karar, yasal süresi içerisinde taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
    Gerekçe:
    1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-Taraflar arasında davacının yaptığı fazla çalışmanın hesap yöntemi konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
    Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
    Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
    İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir.
    İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda ise işçinin ihtirazi kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür.
    Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece hükmün Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesi tarafından bozulmasından önce aldırılan bilirkişi raporunda, hesaplanan alacak miktarından banka kanalıyla ödendiği sabit olan imzasız ücret bordrolarında bulunan fazla çalışma ödemelerinin mahsubu yapılmıştır. Ne var ki, bozma sonrasında aldırılan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamadan bu ödemelerin mahsup edilmediği görülmektedir. Dairemiz uygulamasına göre, işçiye bordro imzalatılmadığı durumlarda fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması halinde ise işçinin ihtirazi kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür. Bu nedenle ödemelerin mahsup edilmesi dosya içeriğine uygun olup bozma sonrası aldırılan bilirkişi raporunda tahakkuk bulunan ayların dışlanacağından bahsedilmesi hatalıdır. Üstelik kabule göre ödeme yapılan aylar dışlanmış da değildir.
    Açıklanan nedenler ile Mahkemece bozma ilamı öncesinde aldırılan bilirkişi raporunda fazla çalışma ücreti alacağından mahsup edilen miktarların bozma ilamı sonrasında mahsup edilmeksizin fazla çalışma ücreti alacağının hesaplanması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    3-Taraflar arasında, işçinin kullandırılmayan izin sürelerine ait alacağının bulunup bulunmadığı noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
    4857 sayılı Kanun"un 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
    Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 31.maddesinde hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir şeklinde düzenleme yapılarak hakime yargılama sonunda doğruya ulaşma görevini yüklemiştir. Anayasamızın 141. maddesine göre, yargı basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmelidir. Devlet yargının basit, ucuz ve çabuk gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır. Zira hakkın tanınması ve korunmasındaki gecikmeler, hukuk devleti ilkesi ile uyumlu değildir, adil yargılanma hakkını ihlâl eder. Bu sebeple yargılama sonucunda ulaşılacak hüküm, doğru, gecikmemiş ve kendisinden beklenen etkiyi gösteren bir niteliğe sahip olmalıdır. Bundan dolayı belirsiz vakıaların açıklattırılmasına, eksikliklerin hâkim tarafından işaret edilerek taraflarca giderilerek yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmesine ilişkin hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Usul hukuku için haksızlığın önlenmesinin anlamı, doğru hüküm kurulmasıdır. Bu hususta yapılacak bir inceleme içinse, tarafların iddialarını eksiksiz ve zaman, yer gibi somut unsurlarıyla tam bir açıklık içinde yargılamaya getirmeleri gerekmektedir. Doğru hüküm kuramama, bazen ise zayıf olan tarafın bir usuli hakkı bilmiyor olması dolayısıyla söz konusu olmaktadır. Böyle bir durumda, hakkın özünün, usule kurban edilmesi mümkün olmadığından, tarafın bir vakıayı bütün ayrıntılarıyla getirmemiş olması dolayısıyla yargılamanın doğru ve adil bir hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde aydınlatılmamış olması durumunda hâkim devreye girecek ve söz konusu usûlî olanağı tarafa hatırlatacaktır.
    Somut olayda davacı vekili çalışmaya başladığı 1992 yılından bu yana yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmiştir. Mahkemece, davacının toplam hizmet süresine göre, 16 yıllık dönemde sadece 70 gün izin kullandığı gerekçesiyle bakiye 222694 gün yıllık izin hakkının bulunduğu kabul edilerek, ücretli izin alacağı hüküm altına alınmıştır.Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK m.194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 16 yıl 9 günlük çalışma süresi boyunca 296 gün izin süresinden sadece 70 gün yıllık izin kullandığının kabulü hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının bu konuda beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
    4-...1. İş Mahkemesi’nin 2017/291 esas 2018/79 karar sayılı dosyasında, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 166.maddesi gereğince dava dosyalarının “aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu” gerekçesi ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Bu şekilde dava dosyalarının birleştirilmesi yönünde karar verilmiş olsa dahi birleşen dava dosyası, hukuken müstakiliyetini devam ettirmektedir. Bu durumda birleşen dava dosya esas ve karar numarasının karar başlığına yazılması gerektiği gibi, birleşen davanın hangi nedenlerle red veya kabul edildiğinin gerekçede açıklanması, hüküm fıkrasında birleşen dava yönünden de ayrıca karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece bu esaslar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usule aykırıdır.
    5-Dava tarihi, karar başlığında yanlış yazılmıştır. Her ne kadar, bozma kararı üzerine dava dosyasının yeni bir esas numarasına kaydı yapılmış olsa dahi dava, 05.02.2015 tarihinde açılmıştır. Buna rağmen karar başlığında 18.05.2016 tarihinin dava tarihi olarak yer alması hatalı olmuştur.
    6-Mahkemece, kararda “..davacının gerçek ücretinin kök ücret icmal bordrolarındaki alması gereken ücrete göre bir kısım işçilik hak ve alacaklarını talep etmesi mahkememizce hukuki vicdan ve kanaate uygun olarak değerlendirilmiş ” şeklinde gerekçeye yer verilmiş ise de mahkemenin bir yandan, “davacının sendikalı olmadığı için kök ücret yönergesinden yararlanamayacağı” yönündeki bozma ilamına uyarak davacının kök ücret farkı alacağı konusundaki talebini reddedip, diğer yandan kabul kararı ile açık bir çelişki yaratacak şekilde aksi yönde böyle bir gerekçeye yer vermesi isabetli olmamıştır. Mahkemece, davacının aldığı ücrete göre yapılan hesaplama kabul edilmiş ve bu hesaplamaya göre belirlenen alacaklar hüküm altına almış olmakla karar, sonucu itıbarıyla doğru olduğundan bu husus ayrıca bozma sebebi yapılmamıştır.
    SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 16.04.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.












    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi