22. Hukuk Dairesi 2019/2266 E. , 2019/8843 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ: ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti :
Davacı vekili asıl davada dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacının davalı ... Anonim Ortaklığı’na ait üretim sahalarında, alt işveren şirketin işçisi olarak çalıştığını ve davalının kadrolu işçileri ile aynı işi yaptığını, asıl işveren davalı ile alt işveren şirketler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunu, müvekkiline ödenen ücretin gerçek ücreti kapsamadığını, kanundan ve toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan ilave tediye alacağının da ödenemediğini ileri sürerek, kök ücret alacağı, ilave tediye alacağı, ulusal bayram ve genel tatil ücret alacağı, hafta tatili ücreti alacağı, yol mesaisi alacağı, vardiya primi alacağı, fazla mesai alacakları ile diğer işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Birleşen davada dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin iş akdine haksız olarak son verilmesi nedeniyle işe iade davası açıldığını, davalı ... ile alt işveren şirket arasındaki ilişkinin muvazaalı olması nedeniyle asıl işveren davalı ... nezdinde işe iadenin talep edildiğini, davanın kabul edildiğini ve kararının Yargıtay incelemesinden geçmek suretiyle kesinleştiğini, süresi içerisinde başvurmalarına rağmen davalının davacıyı işe davet etmeyip sadece işe iade tazminatını ödediğini, ancak diğer işçilik alacaklarını ödemediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsili talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti :
Davalı vekili asıl davada cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davacının müvekkili şirketin personeli olmadığından kök ücret alacağının oluşamayacağını, sendika üyesi olmayan davacının ancak üyelik tarihinden sonraki döneme ilişkin talepte bulunabileceğinden davaya konu alacak taleplerinin haksız ve dayanaksız olduğunu beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Birleşen davada cevap dilekçesinde özetle; dava konusu alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının iddia ettiği ücret miktarının gerçeği yansıtmadığını ve hatalı belirlendiğini, davacının sözleşmesinin müvekkili tarafından feshedilmediğini, hak ettiği yıllık izinleri kullandığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Mahkeme Kararının Özeti :
Mahkemece davalın kabulüne dair verilen tarihli ilk karar, Yargıtay (Kapatılan) 7. Hukuk Dairesi’nin 2015/40618 esas 2015/24484 karar sayılı 07.12.2015 tarihli kararı ile “ ..davacının fesih tarihine kadar sendikaya üye olduğuna dair herhangi bir belgeye rastlanılmamıştır. Sendikaya üye olamayan davacının ilgili yönerge kapsamında olmadığı anlaşıldığından ücretin tespiti ve buna bağlı olarak fark alacak taleplerinin reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur” gerekçesi ile bozulmuş, Mahkemece bozma kararına uygun yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiştir.
Temyiz :
Karar, yasal süresi içerisinde davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe :
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında dava konusu alacakların davalı tarafından ödenip ödenmediği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Davalı birleşen davaya konu alacak talepleri yönünden, dava konusu alacakların davacıya haricen ödendiğini savunmuş ve ödeme belgeleri bulunduğunu beyan etmiştir. Ancak dosya içeriğinde buna ilişkin bir ödeme belgesi bulunmamaktadır. Mahkemece de davalının bu savunması somutlaştırılmamış davalıya ödeme belgeleri sunması yönünde herhangi bir mehil verilmemiştir. Yaptırılan bilirkişi incelemesinde de anılan belgeler değerlendirilememiş, ve alacak hesabı denetime uygun şekilde yapılamamıştır. Dairemizde aynı gün temyiz incelemesinden geçen, aynı davalıya karşı, aynı taleplerle açılan, uyuşmazlık konusunun aynı mahiyette olduğu emsal nitelikteki; 2019/2270 esas, 2019/2274 esas, 2019/2532 esas, 2019/2533 esas, sayılı dosyalarda, davalı tarafından ödemeye dair belge ve makbuzlar ile banka ödeme dekontlarının sunulduğu anlaşılmıştır. Borcu sona erdiren mahiyet ve nitelikteki belgelerin yargılamanın her aşamasında ibrazı mümkündür. Bu durumda davalıya iddia ettiği ödeme makbuz ve belgelerini dosyaya sunması için süre verilmeli, anılan belgelerin ibrazı halinde, ayrıca değerlendirmeye tabi tutularak varsa dava konusu alacakların hüküm altına alınması gerekmektedir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
3- Davacının kullandırılmayan izin sürelerine ait alacağının bulunup bulunmadığı taraflar arasında başka bir uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı Kanun"un 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 31.maddesinde hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir şeklinde düzenleme yapılarak hakime yargılama sonunda doğruya ulaşma görevini yüklemiştir. Anayasamızın 141. maddesine göre, yargı basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmelidir. Devlet yargının basit, ucuz ve çabuk gerçekleşmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadır. Zira hakkın tanınması ve korunmasındaki gecikmeler, hukuk devleti ilkesi ile uyumlu değildir, adil yargılanma hakkını ihlâl eder. Bu sebeple yargılama sonucunda ulaşılacak hüküm, doğru, gecikmemiş ve kendisinden beklenen etkiyi gösteren bir niteliğe sahip olmalıdır. Bundan dolayı belirsiz vakıaların açıklattırılmasına, eksikliklerin hâkim tarafından işaret edilerek taraflarca giderilerek yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmesine ilişkin hâkimin davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır. Usul hukuku için haksızlığın önlenmesinin anlamı, doğru hüküm kurulmasıdır. Bu hususta yapılacak bir inceleme içinse, tarafların iddialarını eksiksiz ve zaman, yer gibi somut unsurlarıyla tam bir açıklık içinde yargılamaya getirmeleri gerekmektedir. Doğru hüküm kuramama, bazen ise zayıf olan tarafın bir usuli hakkı bilmiyor olması dolayısıyla söz konusu olmaktadır. Böyle bir durumda, hakkın özünün, usule kurban edilmesi mümkün olmadığından, tarafın bir vakıayı bütün ayrıntılarıyla getirmemiş olması dolayısıyla yargılamanın doğru ve adil bir hüküm kurmaya elverişli olacak şekilde aydınlatılmamış olması durumunda hâkim devreye girecek ve söz konusu usûlî olanağı tarafa hatırlatacaktır.Somut olayda davacı vekili çalışmaya başladığı 1992 yılından bu yana yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmiştir. Mahkemece, davacının toplam hizmet süresine göre, 20 yıl 8 aylık dönemde sadece 90 gün izin kullandığı gerekçesiyle bakiye 294 gün yıllık izin hakkının bulunduğu kabul edilerek, ücretli izin alacağı hüküm altına alınmıştır.
Mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK m.194), hakimin de davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK m. 31) bulunduğu göz önüne alınarak, davacının 20 yıl 8 aylık çalışma süresi boyunca 384 gün izin süresinden sadece 90 gün yıllık izin kullandığının kabulü hayatın olağan akışına ters olduğundan, davacının bu konuda beyanı alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4- ... 1. İş Mahkemesi’nin 2016/415 esas 2017/903 karar sayılı dosyasında, 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 166.maddesi gereğince dava dosyalarının “aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu” gerekçesi ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Bu şekilde dava dosyalarının birleştirilmesi yönünde karar verilmiş olsa dahi birleşen dava dosyası, hukuken müstakiliyetini devam ettirmektedir. Bu durumda birleşen dava dosya esas ve karar numarasının karar başlığına yazılması gerektiği gibi, hangi gerekçe ile red ve kabul edildiğine dair gerekçeye yer verilmesi ve hüküm fıkrasında birleşen dava yönünden ayrıca karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece bu esaslar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilemesi usule aykırıdır.
5- Dava tarihi, karar başlığında yanlış yazılmıştır. Her ne kadar bozma kararı üzerine dava dosyasının yeni bir esas numarası ile kaydı yapılmış olsa da, dava 05.02.2015 tarihinde açılmıştır. Buna rağmen karar başlığında dava tarihi olarak 18.05.2016 tarihinin dava tarihi olarak yazılması da hatalı olmuştur.
6- Mahkemece, kararında “..davacının gerçek ücretinin kök ücret icmal bordrolarındaki alması gereken ücrete göre bir kısım işçilik hak ve alacaklarını talep etmesi mahkememizce hukuki vicdan ve kanaate uygun olarak değerlendirilmiş ” şeklinde gerekçeye yer verilmiş ise de mahkemenin bir yandan, “davacının sendikalı olmadığı için kök ücret yönergesinden yararlanamayacağı” yönündeki bozma ilamına uyarak davacının kök ücret farkı alacağı konusundaki talebini reddedip, diğer yandan kabul kararı ile açık bir çelişki yaratacak şekilde aksi yönde böyle bir gerekçeye yer vermesi isabetli olmamıştır. Mahkemece, davacının aldığı ücrete göre yapılan hesaplama kabul edilmiş ve bu hesaplamaya göre belirlenen alacaklar hüküm altına almış olmakla karar, sonucu itıbarıyla doğru olduğundan bu husus ayrıca bozma sebebi yapılmamıştır.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 16.04.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.