3. Hukuk Dairesi 2020/3104 E. , 2020/6613 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı kurumun atıksu abonesi olduğunu, ticari işletmesinin bulunduğu mevkide temiz ve atık su şebekesi bulunmadığını, sondaj ile çıkardığı doğal kaynak suyunu açmış olduğu foseptik çukurunda biriktirdiğini ve buradaki suyu ücretini ödemek suretiyle davalı kurumdan temin ettiği vidanjör ile boşalttığını, buna rağmen davalı kurumun tamir ücreti, şebeke katılım ücreti ve kirlilik önleme payı tahsil etmesinin haksız olduğunu belirterek; dava tarihinden geriye doğru beş yıllık dönemde tahsil edilen tamir ücreti, şebeke katılım ücreti ve kirlilik önleme payı bedelinden şimdilik 100 TL"nin ticari faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsilini talep etmiş, 22/07/2014 tarihli ıslah dilekçesi ile (şebeke katılım ücreti ve kirlilik önleme payı yönünden) talebini 47.165 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı; tahsil edilen bedellerin yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne dair verilen 02/12/2014 tarihli karar, davalı tarafın temyizi üzerine Dairece verilen 28/09/2016 tarihli ve 2016/8186 Esas 2016/11325 Karar sayılı kararla; davanın ticari dava olması nedeniyle davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece; davanın kabulüne dair verilen 06/04/2017 tarihli karar, davalı tarafın temyizi üzerine Dairece verilen 20/06/2018 tarihli ve 2017/15098 Esas 2018/6872 Karar sayılı kararla; davanın niteliği gereği davalı tarafın alacağın niteliğini ve varlığını ispat etmek zorunda olduğu, ancak alacağın niteliği ile davacı tarafın ödemekle yükümlü olduğu belirtilen borç kalemlerine (özellikle atık su ve köp) ilişkin davalı savunmasının anlaşılamadığı, bu hususun davalı tarafa açıklattırılarak alacağın niteliği ve kapsamının belirlenmesi ve sonrasında konusunda uzman yeni bir bilirkişiden rapor alınarak karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Bozma kararına uyan mahkemece; uyuşmazlığın, inşaat bilirkişi raporuna yansıyan ve davacı şirketin kullanımında olan tesislerde çıkan atıksuyun endüstriyel atık olmadığı, evsel atık olduğu, tesislerde herhangi bir endüstriyel faaliyet yürütülmediğine dair kanaatten kaynaklandığı, davalı kurumca yayımlanan Tarifeler Yönetmeliğinin 32/ç. maddesinin endüstriyel nitelikte atık su oluşturan tesis ve işletmelerden atıksuların kanalizasyon şebekesine deşarj yönetmeliğinde belirtilen esaslara göre kirlilik önlem payı alınacağı hükmünü içerdiği, davacı şirkete ait tesiste akaryakıt istasyonu, restaurant, cami, düğün salonu ve yüzme havuzu hizmetlerinin verildiği, bu hizmetlerin kapsam ve niteliği gözetildiğinde inşaat bilirkişi raporunda belirilen evsel atıksu kanaatine itibar etmenin mümkün bulunmadığı, işletmenin büyüklüğü, kapsamı ve niteliğine göre oluşan atıksuyun, insanların ihtiyaç ve kullanımlarını aşan nitelikte endüstriylel atıksu niteliğinde olduğu, atıksuyun dolaylı da olsa alıcı ortama deşarj edilmesi nedeniyle Kirliilik Önleme Payına ilişkin talebin yerinde olmadığı, davacı şirketin tesisinin çevresinde kanalizasyon ve içme suyu şebekesi bulunmadığı gibi davacının bu hizmetten yararlandığı hususunun da davalı kurum tarafından ispat edilemediği, buna göre davalı kurumun davacı şirketten şebeke katılım bedeli talep edemeyeceği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 1.484,08 TL kanal katılım ve şebeke tesis bedelinin 100 TL"sinin dava, 1.384,08 TL"sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı kurumdan tahsiline karar verilmiş; karar, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
HMK"nın 266. maddesi hükmü uyarınca, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişinin oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.
Aynı kanunun 282. maddesine göre; bilirkişinin oy ve görüşü (raporu), hakimi bağlamaz. Diğer bir anlatımla, hakim, bilirkişi raporunu yeterli görmemekle beraber, raporda yazılı olan özel ve teknik bilgilerden hareketle, bilirkişinin raporunda varmış olduğu sonucun yanlış olduğu kanısına ulaşacak olursa, bunun gerekçelerini açıkça ortaya koymak suretiyle, bilirkişi raporunun aksine de karar verebilir.
Bu aşamada, uyuşmazlığa konu Kirlilik Önleme Payı (KÖP) hakkında davalı kurum tarafından uygulanan mevzuatın açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
Diyarbakır Su ve Kanalizasyon İdaresi (DİSKİ) tarafından yayımlanan Tarifeler Yönetmeliğinin 33. maddesinin (ç) bendi; "Endüstriyel nitelikte atıksu oluşturan tesis ve işletmelerden, ayrıca Atıksuların Kanalizasyon Şebekesine Deşarj Yönetmeliğinde belirtilen esaslara göre Kirlilik Önlem Payı (KÖP) alınır." hükmünü içermektedir.
Yine davalı kurum tarafından yayımlanan Atıksuların Kanalizasyona Deşarj Yönetmeliğinin tanımlar başlıklı 3. Maddesinin (ö) bendinde evsel atıksu; konutlardan ve okul, otel gibi küçük işletmelerden kaynaklanan, insanların günlük normal yaşam faaliyetlerindeki ihtiyaç ve kullanımları nedeniyle oluşan atıksular,
(p) bendinde ise endüstriyel atıksu; evsel atıksu dışında kalan, endüstriler, imalathaneler, küçük ticari işletmeler ve küçük sanayi sitelerinin her türlü üretim işlemlerinden kaynaklanan atıksular, olarak tanımlanmıştır.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde; bozma kararı öncesinde, mahkemece davacıya ait tesiste yapılan keşfe katılan inşaat mühendisi bilirkişi tarafından hazırlanan 02/05/2014 tarihli raporda; davacıya ait tesislerde endüstriyel bir faaliyet yürütülmediği, akaryakıt istasyonunda motor yağ değişim istasyonunun bulunmadığı, sadece
istasyondaki tuvaletler nedeniyle atıksu oluştuğu, buna göre davacı şirkete ait tesisten çıkan atıksuyun endüstriyel atıksu olmayıp evsel atıksu olduğu bildirilmiş, Dairece verilen son bozma kararına uyularak istinabe yoluyla inşaat ve jeoloji mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulundan alınan 10/12/2009 tarihli raporda da; ihtiyaç ve kullanım neticesinde kirlenmiş ve özelliği değişmiş suların tümüyle evsel atıksu niteliğinde olduğu, endüstriyel atıksu olmadığı belirtilmiştir.
Buna göre, mahkemece; uyuşmazlığın çözümünün hukuk dışında, özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi nedeniyle görüşlerine başvurulan bilirkişiler tarafından düzenlenen her iki raporda da; davacı şirkete ait tesiste oluşan atıksuyun evsel atıksu niteliğinde olduğunun belirlenmiş olduğu, anılan raporlarda yazılı özel ve teknik bilgilerinde bilirkişilerin varmış oldukları sonucu teyit ettiği gözetilerek, davanın ıslah edilmiiş haliyle kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.