20. Hukuk Dairesi 2017/9296 E. , 2018/176 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ve arkadaşları ile davalı ... Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Uludam köyünde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, müvekkilleri yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, asliye hukuk mahkemesinde Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre taşınmazın müvekkilleri adına tescili talepli dava açmıştır. Hazine 29/05/2009 havale tarihli dilekçesiyle, davalı ... Yönetimi 31/12/2012 tarihli harçlı dilekçesiyle karşı tescil talebinde bulunmuşlardır. Asliye hukuk mahkemesi dava değeri itibariyle sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, sulh hukuk hahkemesi dava konusu taşınmazın değeri itibariyle asliye hukuk mahkemesinin davaya bakmaya görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, karar kesinleşmiş, dosya asliye hukuk mahkemesine gönderilmiştir. Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonucu davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı ... Yönetimi vekili ve davacı gerçek kişiler vekili tarafından temyiz edilmiştir. 20. Hukuk Dairesinin 07/01/2014 tarih ve 2013/8236 – 2014/158 E-K sayılı kararıyla “HUMK’nın 25. maddesi uyarınca, bir mahkemenin verdiği görevsizlik kararı temyiz edilmeksizin kesinleştikten sonra, dosyanın gönderildiği ikinci mahkemenin de görevsizlik kararı vermesi ve bu kararın da temyiz edilmeksizin kesinleşmesi halinde, görevli mahkeme merci tayini yolu ile Yargıtay tarafından belirlenecektir. Somut olayda, temyiz edilen ret kararından önce, kesinleşmiş iki görevsizlik kararı mevcut olup, bu nedenle dava dosyasının 2797 sayılı Yargıtay Kanunu"nun l4. maddesi uyarınca alınan Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun 21.01.2013 tarih ve 2013/1 sayılı kararı gereğince yapılan görevlendirme gereği merci tayini için Yargıtay 17. Hukuk Dairesine gönderilmesi gerekirken, dosyanın esasa kaydedilmesi ve davanın esastan reddi kararı verilmesi isabetsiz” olduğuna değinilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın gönderildiği 17. Hukuk Dairesi 19.11.2014 tarih ve 2014/9123 - 16229 E-K sayılı kararıyla “davanın tapu iptal ve tescil niteliğinde olduğu, dava dilekçesinde dava değerinin 1.000 TL olarak belirtildiği ancak yapılan keşifte iptali istenen alanın 226 dönüm olduğu ve dönüm değerinin 400-700 TL olduğunun belirlendiği anlaşılmış olmakla, 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken açılmış olan uyuşmazlığın, dava değerine göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. 6100 Sayılı HMK’nun 22. ve 23. maddeleri gereğince .... Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine” karar verilmiş, dosya asliye hukuk mahkemesine gönderilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın reddine, 21.09.2012 havale tarihli fen bilirkişi raporunda (A), (B), (C) ve (D) harfleri ile gösterilen toplam 226573,83 alanın ham toprak vasfı ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... ve arkadaşları ile davalı ... Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu yapılmamıştır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1972 yılında yapılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre dava zilyetliğe dayalı tescil istemine ilişkin olup dava edilen (A), (B), (C) ve (D) harfli toplam 226,573,83 m2’lik bölümün, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada orman sayılmayan yerlerden olduğu ancak toplanan delillere göre ham toprak vasfında olduğu, zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olmadığı belirlenerek gerçek kişinin davasının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, tescili talep edilen (A), (B), (C) ve (D) harfleriyle gösterilen taşınmazların mera olarak sınırlandırılıp kesinleşen 550 parsel sayılı taşınmaz içinde kaldığı anlaşılmakla mera olarak sicile kayıtlı taşınmaz hakkında davanın reddiyle yetinilmesi gerekirken hüküm yerinde 2 nolu bentte “2-Dava konusu edilen ve dosyada bulunan 21.09.2012 havale tarihli fen bilirkişi raporunda (A), (B), (C) ve (D) harfleri ile gösterilen toplam 226573,83 alanın ham toprak vasfı ile hazine adına tapuya kayıt ve tesciline” denilmesi doğru değil ise de bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir. Bu nedenle tüm temyiz itirazlarının reddiyle, hüküm fıkrasının 2 numaralı bendinin hükümden çıkartılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 17/01/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.