11. Hukuk Dairesi 2017/3035 E. , 2019/2648 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 17. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy (3) nolu Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 08/11/2016 tarih ve 2014/115-2016/711 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nce verilen 17/04/2017 tarih ve 2017/441-2017/423 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 12.03.2019 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında uzun yıllar süren ve karşılıklı güvene dayalı ticari ilişki bulunduğunu, müvekkili şirketin davalı şirkete ait Hotel Burc Clup Efes/Selçuk şubesinde 07.04.2013-20.10.2013 tarihleri arasında 100.000.- TL"lik geceleme taahhütü yapması ve bu tarihler arasında doldurulamayan kontenjanlar için davalının kalan konaklama haklarını aynı şartlarla 20.10.2014 tarihine kadar kullandıracağını taahhüt etmesi üzerine 26.12.2012 tarihinde müvekkili şirket tarafından davalı şirketin hesabına 100.000,00 TL yatırıldığını, 07.04.2013 tarihinde başlayan ve 20.10.2013 tarihinde sona eren sezonda davacı müvekkili şirket tarafından davalıya ait otelde 24.491,02 TL tutarında konaklama hakkı kullanıldığını, müvekkil şirket tarafından bloke oda verilmesinin talep edildiğini ancak davalının bu talebi kabul etmediğini, davalının ön bloke anlaşması yapmaması ve davalı tarafından müvekkili için yeteri kadar kontenjan ayrılmaması nedeniyle müvekkilinin 2013 döneminde bedelini peşin ödediği konaklama hakkının sadece 24.491,02 TL"lik kısmını kullanabildiğini, tüm rezervasyonların kesin satış ile sonuçlandığını, müvekkili şirket tarafından 2013 sezonundan kalan 75.508,98 TL tutarında konaklama hakkının aynı şartlarla 20.10.2014 tarihine kadar kullandırılması yönündeki taahhüde uyulması konusunda davalı şirket ile Kasım 2013"ten Şubat 2014"e kadar defalarca görüşülmüş ise de olumlu sonuç alınamadığını, bilindiği üzere tatil rezervasyonlarının genelde aralık ve ocak aylarında başladığını mart ayı başında da erken rezervasyonların sona erdiğini, bu nedenle müvekkili şirketin özellikle Kasım-Aralık 2013 dönemi boyunca davalı şirket ile iletişim kurmaya, ./..
yapılacak rezervasyonlar, kendisine ayrılacak odalar ile ilgili mutabakat yapmaya çalıştığını, davalı şirketin bu süreçte müvekkili şirketin taleplerine cevap vermeyerek oyalama yolunu seçtiğini ileri sürerek, 75.508,98TL’lik kullandırılmayan konaklama hakkı bedelinin 26.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin taahhüt ettiği gibi konaklama hakkını her zaman açık tuttuğunu, müvekkilinin taahhüde uymaması değil muhatabın taahhüt edileni satamaması durumunun söz konusu olduğunu, davacının konaklama hakkı çerçevesinde yaptığı tüm rezervasyonların müvekkili şirket tarafından kabul gördüğünü, gönderilen misafirlerin en iyi şekilde ağırlandığını, davacı tarafından 13.02.2014 tarihli ihtarnamesine karşı Üsküdar 7. Noterliğinin 03.03.2014 tarihli ihtarnamesi ile 2013 yılında kullanılmayan konaklama alacaklarını yapılan anlaşmada olduğu gibi 20.10.2014 tarihine kadar 2014 sezonunda kullanabileceklerinin açıkça ifade edildiğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, taraflar arasında şifahi olarak yapılan konaklama sözleşmesi, davacının peşin ödediği konaklama bedelini belirlenen süre içinde kullanarak sattığı her oda karşılığında bundan kâr etmesi şeklinde olduğu, yani davacının davalıya ait otel odalarını peşin olarak bunların satışında aracılık edip para kazandığını, belirlenen sürede kontenjanı doldurması halinde kâr elde edeceğini, dolduramaması halindeyse zarar edeceğini, davacının bu riski almış olup, sözleşmenin niteliği gereği belirlenen sürede kontenjanı doldurmadığı taktirde peşin verdiği parayı iade almasının mümkün olmayacağını, yani davalının haksız zenginleşmesinin söz konusu olmadığını, davacının bu tür bir sözleşmedeki menfaatinin belirlenen sürede otelden rezervasyon sıkıntısına düşmeden oda satabilmesi, davalının menfaatinin ise odalarını belirlenen fiyatlardan peşin satması olduğunu, davalı şirketin aldığı riskin ise odaları talebin çok arttığı aylarda daha yüksek bir fiyata satacakken peşin satış yaparak bu kârdan mahrum kaldığını, yani taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacının peşin yatırdığı para karşılığında kontenjan kullanacağı, kontenjanını doldurması halinde kâr elde edecek kontenjanını dolduramadığı takdirde ise kullanılamayan kontenjana ilişkin bedeli iade edilmeyeceğinden zarar edeceğini, basiretli bir tacir gibi davacının bunu öngörmesi gerektiğini buna göre davacının kullanılmayan kontenjan karşılığında paranın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesi talebinin taraflar arasında yazılı olmayan bir sözleşmenin varlığı da gözü önünde bulundurulduğunda yerinde olmadığı taraflar arasındaki sözleşmenin yazılı olmaması ve hükümlerinin belirli olmaması, davacının davalının aralarındaki sözleşmeye aykırı olarak kontenjan kullanılmasına izin vermediğini, sözleşmeye aykırı davrandığını HMK’nın 201. maddesi uyarınca yazılı olarak kanıtlayamadığı, davacının yemin delili kendisine hatırlatılmasına rağmen yemin delilini dayanmadığı gerekçesi ile ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiş; bu karar karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, tarafların şifahi olarak yapmış oldukları sözleşme hükümlerinin, tarafların birbirine gönderdikleri ihtarnamelerden gidilerek irdelenmesi gerektiği, davacı tarafça gerek dava tarihinden önce davalıya gönderilen ihtarnamede, gerekse dava dilekçesinde erken rezervasyonla ilgili bir iddia ve beyanda bulunulmadığı, davacının iddia etmiş olduğu şekilde davalı tarafın sözleşme kapsamında edimlerini ifa etmediğini usulüne uygun delillerle ispatlayamadığı gerekçesi ile Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/115 esas, 2016/711 karar ve 08.11.2016 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1. bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davacı tarafça kullanılmayan konaklama bedelinin iadesi istemine ilişkindir.
Taraflar arasında, davalının işlettiği otelde, davacı adına 07.04.2013 - 20.10.2013 tarihleri arasında 100.000,00 TL"lik geceleme taahhüdüne ilişkin şifahi sözleşme yapıldığı, bu süre zarfında 100.000,00 TL"lik kontenjanın doldurulamaması halinde sürenin 20.10.2014 tarihine kadar uzatılacağının kararlaştırıldığı, davacının 26.12.2012 tarihinde davalı hesabına 100.000,00 TL yatırdığı, 24.491.02 TL"lik konaklama hakkının kullanıldığı, bakiye 75.508,98 TL"lik kısmın kullanılmadığı hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık davacının kullanılmayan bakiye 75.508,98 TL"nin iadesini talep etme hakkının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davacı, 75.508,98 TL"lik bakiye kısmın kullanılmamasının davalının eylemleri sebebiyle gerçekleştiğini ispatlayamamış olup, bu tutarın iadesini talep hakkı bulunmamakta ise de, otel işletmecisi olan davalının bakiye kontenjanın kullanılmaması sebebiyle tasarruf ettiği personel, sarf malzemesi gibi masraf tutarını davacıya iadesi gerekmekte olup, bu yönden herhangi bir değerlendirme yapılmaması doğru görülmemiş, hükmün temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 04/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.