Abaküs Yazılım
6. Daire
Esas No: 2021/2109
Karar No: 2021/7562
Karar Tarihi: 01.06.2021

Danıştay 6. Daire 2021/2109 Esas 2021/7562 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/2109
Karar No : 2021/7562

TEMYİZ EDENLER (DAVALILAR) : 1- … Bakanlığı - …
VEKİLİ : Av. …

2- … Valiliği
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : ... Maden İşletmeleri A.Ş.
VEKİLİ : Av. ...

İSTEMİN KONUSU : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Kocaeli İli, Körfez İlçesi, ... Beldesi, ... erişim ve ... ruhsat numaralı sahada, davacı tarafından yapılması planlanan "Kalker Ocağı İşletmeciliğinde Alan Genişlemesi" projesiyle ilgili olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Kocaeli Valiliğince, Kocaeli İlinde maden bölgesi ilan edilmesi için gerekli çalışmaların başlatılması planlandığından, bu çalışmalar sonuçlanana kadar projenin uygun bulunmadığı yönündeki Kocaeli Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığının … tarih ve E. … sayılı ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün … tarih ve E…. sayılı görüşleri ile madencilik faaliyetleri sonucu topoğrafyanın bozulması, bitki örtüsünün ortadan kaldırılması, toz, gürültü/vibrasyon, atık ve görsel kirlilik gibi önemli çevresel etkilerin oluşmasının kaçınılmaz olması nedeniyle uygun bulunmadığı yönündeki Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığının … tarih ve E. … sayılı görüşü dikkate alınarak, Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinin sonlandırılmasına ilişkin … tarih ve … sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirilmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü işleminin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; uyuşmazlığın çözümü amacıyla iki çevre mühendisi, orman mühendisi, jeoloji mühendisi ve maden mühendisinden oluşan bilirkişi heyetiyle yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle: "Jeoloji Mühendisliği Yönünden Yapılan Değerlendirmede; Agrega madenciliğinin açık ve yeraltı işletmeler olmak üzere iki şekilde yapılmakta olduğu, Türkiye’de %99 açık işletme şeklinde agrega madenciliği yapıldığı, bu durumun Kocaeli İli sınırları içinde … ve ... agrega işletmeleri için de geçerli olduğu, dava konusu alan ve civarında aşağı ve yukarı ... kesimlerinde de açık ocak işletmeciliği yöntemiyle kırmataş agrega üretilmekte olduğu, bu tür agrega işletmelerinin en önemli özelliğinin bulundukları yerde işletilme zorunluluğunun olduğu, bundan dolayı çevresel etkilerinin de olması kaçınılmaz olduğu, çevre faktörü göz ardı edilerek sürdürülebilir madencilik yapmanın bulunduğumuz yüzyılda mümkün olmadığı, ancak sürdürülebilir kalkınma kavramı içerisinde madenciliğin ve çevrenin birlikte düşünülmesi gerektiği, agrega üretimi açık maden işletmeciliği yöntemiyle yapıldığından, faaliyetin doğası gereği çalışılan alanın orijinal topoğrafyasının bozulmasının kaçınılmaz olduğu, bu durumun yapılan keşif ile de civar agrega ocaklarında yapılan delmenin, patlatmanın, kazımanın, parçalamanın ve taşıma faaliyetlerinin, topoğrafyaya ve doğaya yaptığı etkilerin görüldüğü, Yukarı ... bölgesinde bulunan ... madenciliğe ait sahada genişleme projesi kapsamında hazırlanan ÇED raporunda belirtildiği üzere, açık ocak işletmeciliği ile güncel topoğrafyanın 253700 m2’lik yüzey alanından 50 m derinliğe sahip kireçtaşı malzemesi alınacağı, yani ilgili sahanın günümüz topoğrafyasından 12.685.000,00 m3 malzeme delme-patlatma yöntemiyle çıkartılarak, mevcut kırma-eleme tesisinde agrega olarak üretilecek ve çeşitli amaçlar için kullanılacağı, bu topoğrafyada 50 m derinliğe ulaşan basamaklandırılmış bir çukur anlamına geldiği, bu tür maden işletmelerinde meydana gelen bu topoğrafik değişimlerin maden çıkarma işlemi bitince bir rehabilitasyon proje ile rehabilite edilmesi gerektiği, Çevre Mühendisliği Yönünden Yapılan Değerlendirmede; alan genişlemesi yapılacak olan projenin etrafında mevcut durumda, ... Maden, ..., ... ve ... firmalarına ait işletmelerin bulunduğu, proje kapsamında cevher, pasa depolama alanları, tehlikeli atık geçici depolama alanları yapılacağı belirtilmiş olup, nakliye amacıyla mevcut yollar ve işletme için sevkiyat aşamasında bölgede oluşturulan alternatif yol kullanılarak D-100 İstanbul İzmit yoluna bağlantı sağlanacağının belirtildiği, ayrıca proje kapsamında tesiste patlayıcı deposu yapılmayacak olup mevcut durumda tesiste bulunan patlayıcı deposunun kullanılacağının belirtildiği, gürültü kirliliği bakımından; alan genişlemesine gidilecek olan projede kırıcı ve elek işlemleri yapılmayacağından dolayı bu ekipmanlardan kaynaklı ek gürültü oluşmayacağı, ancak özellikle patlatma ve delme işlemleri sırasında ve ağır iş makinalarının çalışması esnasında gürültü oluşacağı, ÇED raporu incelendiğinde, malzemenin ocaktan çıkarılması esnasında delme ve patlatma aşamalarının uygulanacağının belirtildiği, bu aşamada proje alanına en yakın mesafedeki yerleşim yerlerinde (450 m) oluşacak gürültü düzeyleri hesaplanarak 123,93 dB bulunduğu, hesaplama yönteminin uygun ve doğru olduğu, patlatma kaynaklı gürültülerin anlık gürültüler olduğu, en yakın yerleşim yerlerine göre hesaplanan gürültü düzeyine ilişkin sınır değerlerin sağlandığının görüldüğü, patlatmadan kaynaklanacak titreşimlerin ÇED raporunda, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kılavuzunda (2018) verilen hesaplama yöntemlerine göre hesaplandığında, en yakın yerleşim yerindeki titreşim seviyesinin 0,39 mm/s olarak hesaplandığı, hesaplama yönteminin uygun ve doğru olduğu, en yakın yerleşim yeri için hesaplanan titreşim değerinin, en sınırlayıcı değer olan titreşim frekansı 1 Hz’e göre sınır değerleri (5 mm/s) sağladığının görüldüğü, işletme sırasında oluşacak gürültü düzeylerine ilişkin hesaplamaların ÇED raporunda verildiği, tüm hesaplamalar sonucunda işletmeden 100 m ile 1500 m uzaklıkta oluşacak gürültü düzeylerinin 73-46 dBA olarak hesaplandığı, faaliyet alanında kullanılacak olan araçların ses düzeylerine ilişkin hesaplama yöntemlerinin uygun olduğu, işletme, tesis ve işyerleri için çevresel gürültü kriterleri açısından en yakın yerleşim yeri için hesaplanan değerin de sınır değerlerin altında kalacağının görüldüğü, hesaplanan gürültü düzeyleri limit değerleri aşmadığından, ek bir kontrol yöntemine gerek olmadığı, işletmenin ÇED raporunda belirtilen taahhütlere uyması ve hesaplanan gürültü düzeylerinde gürültü oluşturması durumunda, en yakın yerleşim yerleri de dahil olmak üzere oluşturacağı gürültü düzeylerinin rahatsızlık verecek düzeyde olmayacağı, hava kirliliği bakımından; ÇED raporunda işletme öncesi ve sonrasında oluşabilecek olan tozlar ve bunlara ilişkin önlemlerin açıklandığı, raporda arazi hazırlığı, patlatma ve işletme sırasındaki toz emisyonu kaynaklarının detaylı bir şekilde verildiği ve toz emisyonu kütlesel debilerinin doğru bir şekilde hesaplandığı, projenin arazi hazırlık aşamasında oluşacak olan kontrolsüz toz emisyonunun toplam kütlesel debisi 0,964 kg/saat, her bir patlatma işlemi sırasında toplam 1,694 kg ve işletme aşamasında oluşacak olan kontrolsüz toz emisyonunun toplam kütlesel debisi 410,393 kg/saat olduğu, projenin işletme aşamasında meydana gelebilecek toz debisi toplamının “Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği (SKHHKY)” Tablo 2.1’de toz emisyonu için verilen baca dışı yerlerden 1 kg/saat’lik sınır değeri aştığı için modelleme çalışması yapıldığı, modelleme sonucu elde edilen kümülatif emisyon değerlerinin yönetmelik sınır değerlerinin altında olduğunun görüldüğü, işletmede arazi hazırlığı, işletme sırası ve sonrasında oluşacak toz emisyonlarıyla ilgili kontrol yöntemlerinin ÇED raporunda verildiği, taahhüt edilen kontrol yöntemlerinin uygulanması durumunda işletme sırasında oluşacak emisyonların çevreye etkisi insan ve canlı sağlığına etki etmeyecek boyutta olacağı, su kullanımı ve atık su oluşumu bakımından; taş ocaklarında genellikle, personelin evsel su ihtiyaçlarının giderilmesi ve ocakta oluşan toz emisyonlarının engellenmesi amacıyla su kullanıldığı, ilgili işletmenin ÇED raporu incelendiğinde, tozuma için kullanılacak su miktarı atık su oluşturacak yoğunlukta olmayıp, buharlaşabilecek miktarda olduğu, dolayısıyla işletmede sadece evsel atık suların oluşacağı anlaşıldığı, ilgili yönetmelikler incelendiğinde, evsel atık sular için taahhüt edilen bertaraf yönteminin uygun olduğunun görüldüğü, atık ve artıklar bakımından; ÇED raporunda işletme öncesinde herhangi bir inşaat faaliyeti gerçekleştirilmeyeceğinin, 7425 ton/yıl bitkisel toprağın kaldırılacağının, arazi hazırlığı aşamasında kaldırılacak olan bitkisel toprağın sahada belirlenen 0,88 hektarlık alanda depolanarak faaliyet sona erdikten sonra restorasyon amacıyla kullanılacağının belirtildiği, arazi hazırlığı aşamasında “Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği’nde yer alan ilgili hususlara uyulacağının taahhüt edildiği, hafriyat atıklarının tehlikeli atık olmaması ve taahhüt edildiği şekilde ilgili yönetmeliklere uygun olarak depolanması ve tozumanın ÇED raporunda belirtildiği şekilde önlenmesi durumunda çevresel bir risk oluşturmayacağı, taş ocaklarında işletme aşamasında oluşan en önemli işletme kaynaklı atığın pasa atıkları olduğu, ÇED raporu incelendiğinde, üretilecek olan malzeme miktarının ortalama %1’i (yıllık ortalama 13.260 ton/yıl (4911 m3/yıl) pasa malzemesi miktarı olarak hesaplandığı, pasa malzemesinin depolanacağı alan koordinatlarının ÇED raporunda verildiği, pasanın yol altı dolgu malzemesi, asfalt altı malzeme vb. olarak kullanılmak üzere, piyasaya satışının yapılacağı ve üretim sonrası ocak sahasında oluşacak boşlukların doldurulmasında kullanılacağının belirtildiği, ilgili yönetmelik maddelerine göre pasa atıklarına uygulanacak olan atık yönetim planının uygun olduğu, işletme sırasında pasa atıkları dışında personelden kaynaklı evsel katı atıklar, ambalaj atıkları ve tıbbi atıklar ile, işletme sırasında çeşitli bakım ve onarımlar ile ekipmanlardan kaynaklı atık yağ, tehlikeli atık, ömrünü tamamlamış lastikler ve atık pil ve akümülatörler meydana gelebileceği, bu atıklara ilişkin olarak ÇED raporunda atık yönetim planları incelendiğinde, evsel katı atık bakımından; ÇED raporunda tesiste 64 kişi çalıştırılacağının belirtildiği ve kişi sayısına göre toplam evsel atık miktarının 74,88 kg/gün olarak hesaplandığı, tesiste oluşacak evsel nitelikli katı atıklar mevcut durumda olduğu gibi çöp konteynırlarında biriktirilerek, belediyeye ait çöp toplama araçlarıyla taşınacağının belirtildiği, tesiste oluşan katı atıkların bertarafında “Atık Yönetimi Yönetmeliği” ve 23.03.2017 tarih ve 30016 sayılı “Atık Yönetimi Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”te yer alan ilgili tüm hususlara uyulacağının taahhüt edildiği, raporda evsel katı atıklar ile ilgili taahhüt edilen atık yönetimi uygulamalarının gerçekleştirilmesi durumunda, bu atıklardan kaynaklı çevresel etkiler minimize edilecek olup, çevre ve insan sağlığına zararlı etkileri olmayacağı, ambalaj atıkları; ÇED raporu incelendiğinde, tesiste 14,976 kg/gün ambalaj atığı meydana geleceğinin hesaplandığı, tesiste evsel kullanımlar kaynaklı oluşacak (naylon, koli vb.) ambalaj atıklarının tesis içerisinde oluşturulacak bölümlerde toplanacağı ve 24.08.2011 tarih ve 28035 sayılı “Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği” hükümleri çerçevesinde lisanslı firmalara verileceğinin belirtildiği, raporda ambalaj atıkları ile ilgili taahhüt edilen atık yönetimi uygulamalarının gerçekleştirilmesi durumunda, bu atıklardan kaynaklı çevresel etkiler minimize edilecek olup, çevre ve insan sağlığına zararlı etkileri olmayacağı, atık yağlar bakımından; ÇED raporunda tesiste kullanılan makine ve ekipmanların bakım ve onarımları yetkili servis istasyonlarında yaptırılacağı, atık yağ oluşumunun söz konusu olmadığı, makine-ekipman bakım ve onarım işlerinin tesiste yapılması durumunda oluşacak atık yağların sızdırmasız ve kapalı kaplar içerisinde biriktirileceği ve “Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği” ile “Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” ve “Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” hükümleri doğrultusunda lisanslı geri kazanım tesislerine verileceğinin belirtildiği, belirtilen taahhütlerin gerçekleştirilmesi durumunda oluşacak atık yağların çevresel etkisi olmayacağı, tıbbi atıklar bakımından; ÇED raporunda tıbbi atık oluşmayacağı, tesiste herhangi bir nedenle tıbbi atık oluşması durumunda oluşan tıbbi atıkların, diğer atıklardan ayrı olarak biriktirilerek 25/01/2017 tarih ve 29959 sayılı “Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği”nde belirtilen hususlar çerçevesinde bertaraf edileceğinin belirtildiği, tesiste oluşması muhtemel tıbbi atıkların yukarıda belirtilen yönetmelik hükümleri kapsamında bertaraf edilmesi durumunda bölgeye çevresel etkisinin olmayacağı, tehlikeli atıklar bakımından; proje alanında ocakta kullanılacak araç ya da ekipmanların bakım ve onarımlarının zorunlu olarak faaliyet sahası içinde yapılması durumunda, yağlı üstübü, boş yağ tenekesi, iş makinelerinden çıkmış eski filtreler vb. tehlikeli atıkların oluşmasının beklendiği, ÇED raporunda tesiste oluşan tehlikeli atıkların diğer atıklardan ayrı olarak biriktirilerek, lisanslı firmalara verileceğinin ve 02/04/2015 tarih ve 29314 sayılı “Atık Yönetimi Yönetmeliği” ve 23/03/2017 tarih ve 30016 sayılı “Atık Yönetimi Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”te yer alan ilgili hükümlere uyulacağının belirtildiği, taahhütlerin gerçekleştirilmesi durumunda oluşacak tehlikeli atıkların bölgeye çevresel etkisinin olmayacağı, ömrünü tamamlamış lastikler bakımından; proje alanında atık lastik oluşumunun, ocak içerisinde kullanılan iş makineleri ve diğer araçlardan kaynaklanmasının beklendiği, ÇED raporunda herhangi bir sebeple ömrünü tamamlamış lastik oluşması durumunda diğer atıklardan ayrı olarak biriktirileceğinin ve 25/11/2006 tarih ve 26357 sayılı “Ömrünü Tamamlamış Lastiklerin Kontrolü Yönetmeliği” kapsamında lisanslı firmalara verileceğinin ifade edildiği, raporda belirtilen önlemlerin gerçekleştirilmesi durumunda atık lastiklerin çevresel etkisi olmayacağı, atık pil ve akümülatörler bakımından; ÇED raporunda tesiste atık pil ve akümülatörler oluşması durumunda “Atık Pil ve Akümülatörlerin Kontrolü Yönetmeliği”nin ilgili hükümlerine uygun şekilde diğer atıklardan ayrı olarak biriktirilerek lisanslı firmalara verileceğinin belirtildiği, taahhütlerin gerçekleştirilmesi durumunda bu tür atıkların çevresel etkisi olmayacağı, taş ocakları kapatıldıktan sonra katı atık oluşmasının beklenmediği, ancak açılan sahanın ve pasa alanlarının rehabilite edilerek yeşillendirilmesinin gerektiği, ÇED raporunda sahada madencilik faaliyetlerinin tamamlanmasının ardından rehabilitasyon çalışmaları yapılarak sahanın terk edileceği, proje kapsamında oluşabilecek atıkların işletme süresince uygun yöntemlerle periyodik olarak bertarafının sağlanacağı, işletme sonrasına sahada herhangi bir atık bırakılmayacağının belirtildiği, ÇED raporunun “Doğaya Yeniden Kazandırma Çalışmaları ve Rehabilitasyon Planı” bölümü incelendiğinde, sahadan maden çıkarımının tamamlanmasının ardından öncelikle pasa malzemesinin boşluklara doldurulacağı, üzerine bitkisel toprak örtülerek topoğrafyanın düzeltileceği ve faaliyet sonrası oluşacak şevlerin olası erozyona karşı ağaçlandırılacağı, arazide taş, kaya düşmesi gibi tehlikeleri ortadan kaldıracak şekilde düzenleme yapılacağı, şevlere bitkisel toprak ve törf serilip üzerinde bölgenin hakim bitki örtüsüne uygun ağaç türü seçilerek yetiştirileceğinin belirtildiği, taahhüt edilen rehabilitasyon yönteminin ilgili yönetmeliğe göre uygun olduğu ve uygulanması durumunda ocak alanının doğaya kazandırılmasının mümkün göründüğü, Orman Mühendisliği Yönünden Yapılan Değerlendirmede; proje alanının tamamının orman alanında kaldığı, proje sahasının bazı bölümlerinde meşcere tiplerindeki gibi ağaçsız orman toprağı ile çalılar ve ağaççıklar bulunmakla birlikte, orman oluşturacak ölçüde ağaç varlığının bulunmadığı, çalışma alanının ortalama 15,6 hektarlık kısmının meşcere tipi olarak belirtilen ocak alanında, ortalama 2,6 hektarlık kısmının meşcere tipi ağaçsız orman toprağı olan alanında, ortalama 2,6 hektarlık kısmının kapalılığı %11’den az olan ağaç ve ağaççıklardan oluşan makilikler ile çalılıklar bulunan alanda kaldığı, proje alanında bulunan maki ve çalılıkların başka bir alana taşınmasının olanaksız göründüğü, proje alanında yapılacak çalışma ile bitki ve toprak örtüsü kazınacağından, proje alanının flora ve faunasının, topoğrafik yapısının ister istemez bozulacağı, toz, gürültü, vibrasyon, atık ve görsel kirlilik gibi önemli çevresel etkilere neden olunacağı, ancak şu anda proje sahasında bulunan taş ocağı işletmelerinin belirtilen sorunlara zaten neden olduğu ve bu sorunlara karşı davalı tarafların denetim ve yaptırım yetkilerinin bulunduğu, kaldı ki mevcut taş ocağı işletmelerinin ruhsatlarının yenilendiği ve ayrıca aynı maden alanı kategorisine giren bazı işletmelerin yenileme işlemlerinin kabul edildiği, bu durumda var olan ocakların yanında yeni bir taş ocağı proje sahasının işletmeye alınmasının, ÇED raporunda öngörülen önlemlerin alınması koşuluyla büyük bir sorun yaratmayacağı, Maden Mühendisliği Yönünden Yapılan Değerlendirmede; ÇED raporunun bir taahhütname niteliğinde olduğu, tüm önlemlerin alınacağı ve kanunlara bağlı kalınacağı hususunun dile getirilmekte olduğu, dava dosyasından ve ÇED raporundan anlaşılacağı gibi, firmanın ruhsat sınırlarında uzun zamandan beri çalışmakta ve maden üretmeye devam etmekte olduğu, ÇED raporunda ruhsat sınırları içerisinde alan genişlemesinin yapıldığı takdirde hali hazırda ruhsat sahasında izinli bulunan kırma eleme tesislerinde maden boyutlandırılmaya devam edileceğinden fazladan bir tesis kurulmayacağının ve tesisin kapasitesisin yükseltilmeyeceğinin belirtildiği, dava dosyasında; ruhsatların taşınması işlemi için Kocaeli Valiliği’nin ruhsat sahiplerinden taahhütname aldığı ve böylelikle ruhsatların süre uzatım taleplerine uygun görüş verildiğinden bahsedildiği, Kocaeli maden bölgesine ruhsatların taşınması taahhütname ile sınırlandığından, maden bölgesine taşınma işlemlerinin tüm ruhsat sahiplerinin maden bölgesine taşınması işlemine başlaması ile eşitlik ilkesine uyulacağı kanaatine varıldığı, sonuç olarak, ÇED rapor formatının ilgili mevzuata uygun hazırlandığı, ÇED raporunda tüm çevresel etkiler ve bunlara ilişkin alınacak kontrol, izleme ve kapatma yöntemleri detaylı bir şekilde ele alındığı, hava kirliliği açısından ÇED raporunda kirlilik kaynaklarının, kirleticilerin ve kontrol yöntemlerinin açıklandığı ve toz emisyonları ile ilgili modelleme çalışmalarının yapıldığı, modelleme sonucu elde edilen çevresel toz emisyon değerlerinin sınır değerlerin altında olduğu, ÇED raporunda taahhüt edilen kontrol yöntemlerinin gerçekleştirilmesi durumunda emisyonların en aza indirilebileceği ve çevreye, insan ve canlı sağlığına etki etmeyecek boyutta olacağı, ÇED raporunda atık su kaynakları ve kontrol yöntemlerinin belirtildiği, raporda belirtilen taahhütlerin yerine getirilmesi durumunda atık sulardan kaynaklı çevresel kirlilik zararlı boyutlarda olmayacağı, tesiste oluşacak atık ve artıklar ile kontrol yöntemlerinin ÇED raporunda detaylı olarak belirtildiği, raporda belirtilen taahhütlerin gerçekleştirilmesi durumunda, bu atıklardan kaynaklı çevresel kirliliğin zararlı boyutlarda olmayacağı, ÇED raporunda gürültü kirliliği kaynaklarının açıklandığı ve çevresel gürültü ile ilgili olarak hesaplamaların yapıldığı, hesaplama yöntemlerinin literatür ve yönetmeliklere uygun olarak doğru hesaplandığı, hesaplama sonuçlarına göre çevresel gürültü etkisinin, alıcı ortam noktalarında sınır değerlerin altında kaldığı, dolayısıyla ÇED raporunda belirtilen hesaplama sonuçlarından elde edilen değerlerin, ilgili yönetmeliğe göre olumsuz sağlık etkileri olmayacağı, öte yandan en yakın yerleşim yeri için hesaplanan titreşim değerleri de ilgili yönetmelik sınır değerlerinin altında bulunduğu, bu sonuçlara göre ÇED raporunda gürültü ve vibrasyon için herhangi bir ek önleme gerek duyulmadığı, yapılacak işletmenin ÇED raporu incelemelerine ve hesaplamalarına göre çevresel etkilerin kabul edilebilir düzeyde olduğu, bu etkilere ilişkin alınacak önlemlerin uygun olduğu, ocağın faaliyete geçmesinden sonra ÇED raporundaki taahhütleri yerine getirip getirmediği, meydana gelecek kirlilik düzeylerinin ÇED raporu hesaplamalarıyla uyum gösterip göstermediğinin ilgili bakanlığın sorumluluğunda olduğu, dava dosyasındaki ÇED raporu doğrultusunda yapılan uzman değerlendirmesi sonucunda işletmenin çevresel etkilerinin kabul edilebilir düzeyde olacağı kanaatine varıldığı, öte yandan mevcut durumda, açılacak ocak etrafında bulunan diğer işletmelerin de çevre kirliliğine neden olduğu ve etrafındaki yerleşim alanlarında yaşayan halk üzerinde olumsuz sağlık etkileri olabileceğinin göz ardı edilmemesi gerektiği, yapılacak olan işletme ile birlikte, mevcut durumda bulunan tesislerin kümülatif (birikimli) kirletme etkisinin, hiç şüphesiz ki, ... Maden İşletmeleri A.Ş. “Kalker Ocağı İşletmeciliğinde Alan Genişlemesi” projesinin meydana getireceği çevresel etkilerden çok daha fazla ve zararlı olacağı, dolayısıyla yapılan değerlendirmeler ışığında, yapılacak malzeme alımı toplam çevresel etkiye katkısının, etrafında bulunan mevcut durumdaki işletmelerin toplam çevresel etkiye katkısından çok daha az olacağı" yönünde görüş ve tespitlere yer verilmiştir.
Bu durumda, dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesinden; dava konusu projeye ilişkin ÇED sürecinin sonlandırılmasının gerekçelerinden ilkinin "Kocaeli İlinde maden bölgesi ilan edilmesi için gerekli çalışmaların başlatılması" olduğu ve davalı idarelerce de bu doğrultuda yürütülen çalışmalar neticesinde, Kocaeli sınırlarının tamamının I ve II (a) grubu maden müracaatlarına kapatıldığı ileri sürülmekle birlikte, çalışmaların halen devam ettiği ve bu süreç içerisinde kamu kurum ve kuruluşlarına ve ayrıca özel bir firmaya da ruhsat düzenlendiğinin anlaşıldığı, ÇED sürecinin sonlandırılmasına ilişkin gerekçelerden ikincisinin ise "madencilik faaliyetleri sonucu; topoğrafyanın bozulması, bitki örtüsünün ortadan kaldırılması, toz, gürültü/vibrasyon, atık ve görsel kirlilik gibi önemli çevresel etkilerin oluşması kaçınılmaz olmakla birlikte, bu doğrultuda gerçekleştirilen faaliyet sonucu meydana gelen olumsuzlukların etkilediği alanlarda önem arz ettiği" hususu olduğu, bu hususlara yönelik olarak mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldığı ve alınan bilirkişi raporu ile ÇED raporunda belirtilen taahhütlerin yerine getirilmesi durumunda; emisyonların en aza indirilebileceği ve çevreye, insan ve canlı sağlığına etki etmeyecek boyutta olacağı, atık sulardan ve atık - artıklardan kaynaklı çevresel kirliliğin zararlı boyutlarda olmayacağı, çevresel gürültünün etkisi alıcı ortam noktalarında sınır değerlerin altında kaldığı, çevresel etkilerin kabul edilebilir düzeyde olduğu ve bu etkilere ilişkin alınacak önlemlerin uygun olduğu, yapılacak olan işletme ile birlikte, mevcut durumda bulunan tesislerin kümülatif kirletme etkisinin, davacı şirketin alan genişlemesi projesinin meydana getireceği çevresel etkilerden çok daha fazla olduğu, bir başka ifade ile davacı şirketin toplam çevresel etkiye katkısının, etrafında bulunan mevcut durumdaki işletmelerin toplam çevresel etkiye katkısından çok daha az olacağı anlaşıldığından, davacı şirket tarafından yapılması planlanan 'Kalker Ocağı İşletmeciliğinde Alan Genişlemesi' projesine dair ÇED sürecinin sonlandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : 1- Davalılardan … Valiliği tarafından, yapılan projenin uygun bulunmadığı yönünde görüş verildiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunun bilimsel olmadığı, nitekim ÇED raporunda taahhüt edilen toz emisyonuyla ilgili kontrol yöntemlerinin gerçekleşmesi durumunda emisyonların en aza indirgenebileceğinin belirtildiği, ancak taahhüt edilen kontrol yöntemlerinin arıza durumları ve diğer problemler sebebiyle yeterli uygulanamaması durumunda, kontrolsüz tozumaların oluştuğunun tespit edilebildiği, atıksu ile ilgili olarak bitki örtüsü olmadığından, yoğun yağış olduğundan tesis alanı ve yollarından çamurlu su taşınacağı ve yüzey sularında kirliliğe neden olacağı, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu ileri sürülmektedir.
2- Davalılardan … Bakanlığı tarafından da, Valiliğin temyiz dilekçesinde belirtilen sebepler ileri sürülmüş, ayrıca tesis kaynaklı oluşan toz emisyonu ve patlatmalarda meydana gelen gürültü/titreşim, bu tür tesislerin en önemli çevresel problemi olduğu, söz konusu alanın, yerleşim yerlerine oldukça yakın olduğu, nitekim, yaklaşık 450 m mesafede ... Mahallesinin, 1 km mesafede ... Mahallesinin ve 4,8 km mesafede ... Mahallesinin yer aldığı, planlanan alanın genişletilmesiyle bölgede tesis kaynaklı oluşan toz miktarının artacağı, bu durumun kümülatif etki ile hava kalitesini olumsuz etkileyeceği, dolayısıyla bu hususların bilirkişi raporunda bilimsel bir biçimde ele alınmadığı, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu, Mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Kocaeli İli, Körfez İlçesi, ... Beldesi, ... erişim ve ... ruhsat numaralı sahada davacı tarafından ÇED Yönetmeliği kapsamında faaliyet gösterilmekte iken, "Kalker Ocağı İşletmeciliğinde Alan Genişlemesi" planlanmış, bu kapsamda, ÇED raporu 03/11/2015 tarihinde Bakanlığa sunulmuş, 03/12/2015 tarihinde halkın katılımı toplantısı yapılmıştır. Ancak inceleme değerlendirme aşamasında, proje alanına 3 km'den daha yakın mesafede (550 m) zeytin bahçeleri olduğu tespit edildiğinden bahisle projenin uygun görülmediğine yönelik Kocaeli Valiliği İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünün görüşü ile proje sahasına ilişkin maden ruhsatının feshedildiğinden ÇED projesinin değerlendirilmesine gerek olmadığı yönündeki Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü görüşleri neticesinde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının … tarih ve … sayılı işlemi ile ÇED süreci sonlandırılmış, anılan işlemin iptali istemiyle ... İdare Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında açılan davada, … tarih ve E:…, K:… sayılı kararla dava konusu işlemin iptaline; bu kararın temyiz edilmesi üzerine, Danıştay Ondördüncü Dairesinin 17/10/2017 tarih ve E:2017/1218, K:2017/5319 sayılı kararıyla; keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasının gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, daha sonra, davacı tarafından, davadan feragat edilmesi nedeniyle ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… tarih ve K:… sayılı kararıyla da dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bununla birlikte, ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla ÇED sürecinin sonlandırılmasına ilişkin işlemin iptaline karar verilince, davalı Bakanlık tarafından ÇED sürecinin kaldığı yerden devam edebileceği değerlendirilerek, davacıya ÇED özel formatı verilmiştir. Ancak bu aşamada da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Kocaeli Valiliğince Kocaeli İlinde maden bölgesi ilan edilmesi için gerekli çalışmaların başlatılması planlandığından, bu çalışmalar sonuçlanana kadar projenin uygun bulunmadığı yönündeki Kocaeli Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığının … tarih ve E. … sayılı ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün … tarih ve E. … sayılı görüşleri ile madencilik faaliyetleri sonucu topoğrafyanın bozulması, bitki örtüsünün ortadan kaldırılması, toz, gürültü/vibrasyon, atık ve görsel kirlilik gibi önemli çevresel etkilerin oluşması kaçınılmaz olması nedeniyle uygun bulunmadığı yönündeki Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığının … tarih ve E. … sayılı görüşünün sunulması üzerine, davalı Bakanlık tarafından, … tarih ve … sayılı işlemle ÇED sürecinin sonlandırılmasına karar verilmiştir.
Bunun üzerine, anılan işlemin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; "iptal davaları; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar" olarak tanımlanmış, aynı Kanununun 14. maddesinin 3. fıkrasının (f) bendinde; dava dilekçelerinin husumet yönünden inceleneceği, 15/1-c maddesinde ise; davanın hasım gösterilmeden veya yanlış hasım gösterilerek açılması durumunda dava dilekçesinin belirlenecek gerçek hasma tebliğ edileceği, aynı Kanunun 14. maddesinin 6. fıkrasında; yukarıda belirtilen usule aykırılığın ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde davanın her aşamasında 15. madde hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş, yine aynı Kanunun 49/1-c maddesinde ise; usul hükümlerine uyulmamış olunması, kararın bozulmasını gerektiren sebepler arasında sayılmıştır.
2872 sayılı Çevre Kanununun 10. maddesinde; "Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez..." hükmüne yer verilmiştir.
25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 4. maddesinde; ''Çevresel etki değerlendirmesi olumlu kararı: Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hakkında Komisyon tarafından yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun belirlenmesi üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararı olarak tanımlanmıştır. Aynı Yönetmeliğin 6. maddesinde ise; "(1) Bu Yönetmelik kapsamındaki bir projeyi gerçekleştirmeyi planlayan gerçek veya tüzel kişiler; Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeleri için; ÇED Başvuru Dosyasını, ÇED Raporunu, Seçme Eleme Kriterleri uygulanacak projeler için ise Proje Tanıtım Dosyasını, Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlara hazırlatmak, ilgili makama sunulmasını sağlamak ve proje kapsamında verdikleri taahhütlere uymakla yükümlüdürler. (2) Kamu kurum/kuruluşları, bu Yönetmelik hükümlerinin yerine getirilmesi sürecinde proje sahiplerinin veya Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşların isteyeceği konuya ilişkin her türlü bilgi, doküman ve görüşü vermekle yükümlüdürler. (3) (Değişik:RG-26/5/2017-30077) Bu Yönetmeliğe tabi projeler için "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararı veya "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. Ancak bu durum söz konusu teşvik, onay, izin ve ruhsat süreçlerine başvurulmasına engel teşkil etmez. (4) Bu Yönetmelik hükümlerine göre karar tesis edilmeden önce, projenin gerçekleştirilmesinin mevzuat bakımından uygun olmadığının tespiti halinde, aşamasına bakılmaksızın süreç sonlandırılır." kuralına, 7. maddesinde; "(1) Bu Yönetmeliğin; a) Ek-1 listesinde yer alan projelere, b) "ÇED Gereklidir" kararı verilen projelere, c) Kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi ek-1 listesinde belirtilen eşik değer veya üzerinde olan projelere, ÇED Raporu hazırlanması zorunludur." kuralına yer verilmiştir. Aynı Yönetmeliğin Ek-III bölümünde; Çevresel Etki Değerlendirmesi Genel Formatının ihtiva etmesi gereken hususlar düzenlenmiş, Bölüm I: Projenin tanımı ve özellikleri; a) Proje konusu yatırımın tanımı, özellikleri, ömrü, hizmet maksatları, önem ve gerekliliği, b) Projenin yer ve teknoloji alternatifleri, proje için seçilen yerin koordinatları Bölüm II: Proje Yeri ve Etki Alanının Mevcut Çevresel Özellikleri; Proje alanının ve önerilen proje nedeniyle etkilenmesi muhtemel olan çevrenin; nüfus, fauna, flora, jeolojik ve hidrojeolojik özellikler, doğal afet durumu, toprak, su, hava, atmosferik koşullar, iklimsel faktörler, mülkiyet durumu, kültür varlığı ve sit özellikleri, peyzaj özellikleri, arazi kullanım durumu, hassasiyet derecesi (Ek-5’deki Duyarlı Yöreler Listesi de dikkate alınarak) benzeri özellikleri Bölüm III: Projenin İnşaat ve İşletme Aşamasında Çevresel Etkileri ve Alınacak Önlemler, Projenin; a) Çevreyi etkileyebilecek olası sorunların belirlenmesi, kirleticilerin miktarı, alıcı ortamla etkileşimi, kümülatif etkilerin belirlenmesi, b) Sera gazı emisyon miktarının belirlenmesi ve emisyonların azaltılması için alınacak önlemler, c) Projenin çevreye olabilecek olumsuz etkilerinin azaltılması için alınacak önlemler, ç) İzleme Planı (inşaat dönemi), Bölüm IV: Halkın Katılımı; a) Projeden etkilenmesi muhtemel ilgili halkın belirlenmesi ve halkın görüşlerinin çevresel etki değerlendirmesi çalışmasına yansıtılması için önerilen yöntemler, b) Görüşlerine başvurulması öngörülen diğer taraflar, Notlar ve Kaynaklar; Ekler: Çevresel Etki Değerlendirmesi Başvuru Dosyası hazırlanmasında kullanılan bilgi ve belgeler ile raporda kullanılan tekniklerden rapor metninde sunulamayan belgeler, Proje için seçilen yerin koordinatları, Proje için belirlenen yer ve alternatiflerinin varsa; çevre düzeni, nazım, uygulama imar planı, vaziyet planı veya plan değişikliği teklifleri, Proje ile ilgili olarak daha önceden ilgili kurumlardan alınmış belgeler şeklinde düzenlemeler yer almıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer alan usule ilişkin hükümler birlikte incelendiğinde; dava konusu edilen işlemin, bu işlemi tesis eden idarenin ve bunlara bağlı olarak husumet yöneltilen tarafın açık ve kesin bir şekilde dava dilekçesinde belirtileceği, yargı yerince yapılan inceleme sonucunda ise, davanın konusu esas alınmak suretiyle, davalı tarafın hatalı gösterilmiş olması halinde husumetin düzeltilmesine re'sen karar verileceği ve varsa dava konusu işlemin tesisinde ilgisi olmayan tarafın husumet mevkiinden çıkartılarak davanın doğru hasım belirlenerek görülmesine karar verileceği tabii olup, davaya konu uyuşmazlığın incelenmesi ve sonuçlandırılmasının ancak husumetin doğru olarak tespit edilmesine bağlı olması nedeniyle husumete yönelik eksiklik ya da yanlışlık içeren bir kararın bu yönden usul hükümlerine aykırılık taşıyacağı açıktır.
Dava konusu ÇED sürecinin sonlandırılmasına ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca tesis edildiği dikkate alındığında, davanın yalnızca "Çevre ve Şehircilik Bakanlığı" husumetiyle görülüp karara bağlanması gerekirken, adı geçen Bakanlığın yanı sıra Kocaeli Valiliğinin de husumetiyle verilen İdare Mahkemesi kararında usul hükümlerine uyarlık bulunmamaktadır.
Yukarıda yer verilen hükümler uyarınca; çevresel etki değerlendirmesi ile, gerçekleştirilmesi planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlendiği, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin irdelendiği, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin değerlendirildiği, ayrıca projelerin uygulanmasının izlendiği ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaların belirlendiği bir süreç öngörülmüş olup, Yönetmelik kapsamında yer alan bir faaliyet nedeniyle hazırlanacak ÇED raporunda özel format uyarınca, projenin gerçekleştirileceği yer ile alternatif alanlar belirlenerek projenin hizmet amacı, önem ve gerekliliği kapsamında yerin ve etki alanının çevresel özellikleri, çevresel etkiler ve alınacak önlemlerin tartışılması, faaliyet yerinin belirlenmesinde ise, faaliyetin büyüklüğü, amacı, ulaşım, iklim, toprağın ve çevrenin özellikleri, olası etkiler ve etkilerin azami giderilme olanakları gibi unsurların etkili olması, bu bağlamda, sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir çevre dengesinin sağlanması yolunda belirtilen nitelikteki bir faaliyete en uygun yerin seçilmesi esastır.
Çevresel etki değerlendirmesi; gerçekleştirilmesi planlanan projenin, çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlenmesi, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin belirlenerek değerlendirilmesi amacıyla yapıldığından, ÇED sürecinde verilen kararların iptali istemiyle açılacak davalarda, yukarıda belirtilen Yönetmeliğin Ek III. maddesindeki unsurlar yönünden, ÇED kararlarının bir bütün olarak çevresel etkilerinin irdelenmesi gerekmektedir.

Uyuşmazlık konusu olayda, her ne kadar İdare Mahkemesince; dava konusu işlemin ilk gerekçesi olan "Kocaeli İlinde maden bölgesi ilan edilmesi için gerekli çalışmaların başlatılması" olduğu ve davalı idarelerce de bu doğrultuda yürütülen çalışmalar neticesinde Kocaeli sınırlarının tamamının I ve II (a) grubu maden müracaatlarına kapatıldığı hususuyla ilgili çalışmaların halen devam ettiği ve bu süreç içerisinde kamu kurum ve kuruluşlarına ve ayrıca özel bir firmaya da ruhsat düzenlendiğinin anlaşıldığı belirtilmekte ise de, bu durumun ruhsat hukuku ile ilgili bir durum olduğu ve halihazırda madencilik faaliyetinin söz konusu alanda yapılmasına engel maden bölgesinin ilan edilmediği, dolayısıyla çevresel etkilerin değerlendirilme aşamasında bu yönüyle dava konusu işlemin dayanaksız kaldığı sonucuna varılmıştır.
Bununla birlikte, İdare Mahkemesince, dava konusu işlemin ikinci gerekçesi olan "madencilik faaliyetleri sonucu; topoğrafyanın bozulması, bitki örtüsünün ortadan kaldırılması, toz, gürültü/vibrasyon, atık ve görsel kirlilik gibi önemli çevresel etkilerin oluşması kaçınılmaz olduğu" hususuyla ilgili bilirkişi raporu hükme esas alınarak, yapılacak olan işletme ile birlikte, mevcut durumda bulunan tesislerin kümülatif kirletme etkisinin, davacı şirketin alan genişlemesi projesinin meydana getireceği çevresel etkilerden çok daha fazla olduğu, bir başka ifade ile davacı şirketin toplam çevresel etkiye katkısının, etrafında bulunan mevcut durumdaki işletmelerin toplam çevresel etkiye katkısından çok daha az olacağı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ise de, bilirkişi raporunda, topoğrafyanın bozulması ve bitki örtüsünün ortadan kaldırılması ile ilgili olarak, ÇED raporunda yer alan rehabilitasyon planı uygun bulunarak, ocak alanının doğaya kazandırılmasının mümkün göründüğünün değerlendirildiği görülmekle birlikte, gerek projenin, yerleşim alanlarına doğru alan genişlemesi şeklinde olduğu, gerekse proje alanının etrafında diğer maden ocaklarının bulunduğu dikkate alındığında, bilirkişi raporundaki, dava konusu projenin toplam çevresel etkiye katkısının, etrafında bulunan mevcut durumdaki işletmelerin toplam çevresel etkiye katkısından çok daha az olacağı yönündeki değerlendirmenin, yapılacak olan proje ile birlikte, mevcut durumda bulunan diğer projelerin, kümülatif etkilerinin olacağı gerçeğini değiştirmeyeceği açık olup, yukarıda yer verilen ÇED Yönetmeliği gereği kümülatif etki değerlendirilmesinin yapılması gerekliliğinde kuşku bulunmamaktadır.
ÇED raporunda, senaryo 3’te, faaliyetten ve çevresinden kaynaklananan (kümülatif) emisyonların değerlendirildiği ve model çalışması sonucunda elde edilen değerler incelendiğinde, Yönetmelik sınır değerlerinin sağlanacağı belirtildiğinden, bilirkişi raporunda, modelleme sonucu elde edilen kümülatif emisyon değerlerinin, Yönetmelik sınır değeri altında olduğunun görüldüğü ileri sürülmüş ise de, bilirkişi raporunda, tesis etki alanının mevzuata uygun belirlenip belirlenmediği, etki alanı içinde diğer işletmelerin olup olmadığı, dolayısıyla emisyon kaynaklarının doğru tespit edilip edilmediği, başka bir deyişle, ÇED raporunda toz emisyonu hesabında kümülatif etkinin hangi yönlerden ele alındığı hususunda açık ve kesin bir değerlendirmenin yapılmadığı sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan, mevzuata uygun belirlenecek etki alanında diğer maden işletmelerinin bulunması halinde, vibrasyon ve gürültü bakımından da kümülatif etki değerlendirmesi gerekip gerekmeyeceğinin de ayrıca açıklığa kavuşturulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu itibarla, temyiz dilekçesindeki iddialar ile yukarıda yer verilen hususlar da dikkate alınarak, uyuşmazlığın tereddüte mahal vermeyecek şekilde çözümlenebilmesi amacıyla ek bilirkişi raporu alınarak ya da gerekirse mahallinde yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak uyuşmazlığın esası hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davalıların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin temyize konu ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(i) maddesi uyarınca, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına, 01/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi