1. Hukuk Dairesi 2017/5556 E. , 2020/3693 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil- tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteklerine ilişkindir.
Davacılar, asıl davalarında mirasbırakanları anneanneleri ..."ın diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak, aynı zamanda akli melekelerinin zayıf olduğu bir sırada ... parsel sayılı taşınmazını hibe akdi ile ..., ..., ...,... ve ... parsel sayılı taşınmazları ise ölünceye kadar bakım akdiyle davalı torunu ...’e ; birleşirilen davalarında mirasbırakanın ..., ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazlarını davalı oğlu ...’e satış ve bağış suretleriyle devrettiğini, akitler geçerli kabul edilse dahi ortada mahfuz hisse kurallarının ihlal edildiğini ve tenkis kararı verilmesi gerektiğini ileri sürüp tapuların murise ait hisselerinin iptali ile adlarına miras payları oranında tescilini istemişlerdir.
Davalı ..., bağış akdinde muvazaa iddiasının asılsız olduğunu, ölünceye kadar bakım akdinin ise gerçek olup murise baktığını; Davalı ..., diğer paydaşlardan da pay satın aldığını ve iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
... 1.Asliye Hukuk Mahkemesi 2010/356 Esas sayılı dosyası üzerinden, murisin akıl zayıflığı bulunduğu iddiasının soyut iddiadan öteye geçmediği, bağış sözleşmesinin murisin iradesine uygun bulunduğu, davalının ölünceye kadar bakım akdiyle üstlendiği murise bakıp gözetme yükümlülüğünü yerine getirdiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilen karar, Dairece ‘...Hal böyle olunca; ölünceye kadar bakım akdine konu taşınmazlarla ilgili olarak mirasbırakanın gerçek amacının açıklığa kavuşturulması bakımından gerek yukarıdaki ilkeler doğrultusunda araştırma ve değerlendirme yapılması, gerekse mirasbırakanın oğlu ..."e yaptığı temliklerle ilgili aynı yer mahkemesinin 2010/361 E. 2011/448 K sayılı dosyanın da değerlendirme kapsamına alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.’ gerekçesiyle; aynı mahkemenin 2010/361 Esas sayılı dosyası üzerinden ... parselin muris ... ile ilişkisinin bulunmadığı, diğer taşınmazlarda murisin payını davalıya satmayıp bağışladığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilen karar, Dairece ‘...Hal böyle olunca, tarafların hukuki ehliyetsizlik yönünde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, miras bırakana ait doktor raporları, hasta müşahade kayıtları, reçeteler ve benzeri belgelerin getirtilmesi, ondan sonra 2659 Sayılı Yasanın 7 ve 16. maddeleri göz önünde tutulmak suretiyle dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilerek miras bırakanın akit tarihinde ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, miras bırakanın ehliyetsizliğin saptanması halinde davanın kabul edilmesi; ehliyetli olduğunun saptanması halinde ise mirasbırakan ... tarafından davalı ..."e aynı akitle yapılan temliklerin bağış niteliğinde olduğu, bu şekilde sağlararası yapılan temlik işleminde 1.4.1974 tarih, 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararının uygulama yerinin bulunmadığı, koşullarının varlığı halinde TMK"nun 560 ila 571.maddeleri arasında öngörülen tenkis davasına konu olabileceğinden, davacının bu yöne ilişkinin talebinin değerlendirilerek olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerektiği açıktır. (6100 sayılı HMK"nun 297/2 maddesi)’ gerekçesiyle bozulmuş, her iki mahkeme tarafından bozma ilamına uyulmuş, bozma ilamı sonrasında 2013/111 Esas numarasını alan 2010/361 Esas sayılı dosya, 2013/110 Esas numarasını alan asıl dava dosyası ile birleştirilmiş, yapılan yargılamanın sonucunda asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakan ...’ın03/09/2010 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak kendisinden önce ölen kızı ...’dan olma torunları davacı ..., ..., ... ile davalı oğlu ...’in kaldıkları, davalı ...’in ise ...’in oğlu olduğu, miras bırakanın ..., ...,... ve ... parsel sayılı taşınmazlardaki 1/5 payını 15/01/1980 tarihinde davalı oğlu ...’e bağışladığı, ... parsel sayılı taşınmazını 12/04/1999 tarihinde bağış suretiyle; ...,...,...,... ve ... parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını ise 02/06/1999 tarihinde ölünceye kadar bakma akdiyle davalı torunu ...’e devrettiği, ... parsel sayılı taşınmazın miras bırakanla ilgisinin olmadığı, Adli Tıp Kurumundan alınan rapor ile miras bırakanın 15/01/1980 tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; bozma kararına uyulmuş olmakla usuli kazanılmış hak kuralı uyarınca bozma kararında gösterilen şekilde inceleme yapılarak belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verilmesi zorunludur. Bu hususun kamu düzeniyle ilgili olduğu tartışmasızdır.
Somut olayda, mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen asıl davadaki çekişmeli taşınmazların temlik tarihleri itibariyla fiil ehliyeti araştırması yapılmadan birleştirilen davadaki taşınmazların temlik tarihindeki fiil ehliyeti raporu ile yetinilerek sonuca gidildiği görülmektedir.
Hal böyle olunca, 12/04/1999 ve 02/06/1999 tarihlerinde mirasbırakanın fiil ehliyetinin olup olmadığının araştırılması, ehliyetsiz olması halinde asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmesi, ehliyetli olması halinde ise asıl davada muris muvaazası iddiasının değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.
Kabule göre de; davalar birleştirilse dahi ayrı dava olma özelliklerini korurlar. Bu nedenle birleştirilen her bir dava bakımından ayrı ayrı hüküm kurulması zorunludur. Keza 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesine göre de hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği açıktır.
O halde, asıl ve birleştirilen davalar yönünden ayrı ayrı hüküm kurulmaması hatalıdır.
Davacıların bu yönlere değinen ve yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09/07/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.