Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 2019/10177
Karar No: 2021/2961
Karar Tarihi: 02.06.2021

Danıştay 10. Daire 2019/10177 Esas 2021/2961 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/10177
Karar No : 2021/2961

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): Kendi Adlarına Asaleten …'a Velayeten
… ve …
VEKİLLERİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Üniversitesi Rektörlüğü / …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMLERİN_KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, 25/10/2011 tarihinde gerçekleştirilen operasyon neticesinde …'ın yatağa bağımlı hale gelmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı iddia edilen zarara karşılık 500.000,00 TL (miktar artırım ile 1.221.432,49 TL) maddi, … için 100.000,00 TL, anne … için 100.000,00 TL, baba … için 100.000,00 TL olmak üzere toplam 300.000,00 TL manevi tazminatın davalı idareye başvuru tarihi olan 06/09/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; olaya yönelik olarak hazırlanan Adli Tıp 2. İhtisas Kurulunun … tarihli raporu doğrultusunda, dava konusu olayda davacının 25/01/2011 tarihinde geçirdiği operasyon sonrasında trakeostomize halde doğrudan plastik ve rekonstrüktif cerrahi servisinde takibe alındığı, önemi nedeniyle yoğun bakımda takibi gereken davacının serviste geçirdiği sürede saat 17:00 ve 01:00'e ait doktor notu dışında saat 04:00'a kadar trakeostomi bakımının ve hasta takibinin düzenli olarak yapıldığına dair hasta dosyasında tıbbi belgelerin bulunmadığı, yalnızca hemşirelerin ifadelerinde hastanın vital bulgularının gözlendiği ve herhangi bir sorun olmadığının belirtildiği, bu durumun tıbbi eksiklik olduğu, davacı …'ın temporomandibular eklemin ankilozu tanısı alarak buna yönelik olarak tedavi edilmesi ile başlayıp davacının tamamen yatağa bağımlı halde ve bilinçsiz olarak yaşamına devam etmek zorunda kalması ile sonuçlanan süreçte davalı idareye bağlı sağlık kuruluşunda sunulan hizmetin kusurlu olduğu, bu nedenle ortaya çıkan zararın tamamının idarece tazmini gerektiği, buna göre, iş gücü kaybı tazminat tutarının hesaplanması amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesi hesap bilirkişisi tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda, davacının iş gücü kaybı tazminatının 1.221.432,49 TL hesaplandığı, oluşan zarar karşılığı tespit edilen maddi tazminat miktarına, dava dilekçesinde talep edilen 500.000,00 TL'lik kısmı yönünden davacının idareye başvuru tarihinden, artırılan 721.432,00 TL'lik kısmı yönünden ise miktar artırım dilekçesinin idare kayıtlarına girdiği tarihten itibaren faiz yürütülmesi gerektiği, olayda, davacı …'ın çene ekleminde meydana gelen rahatsızlık nedeniyle geçirdiği başarılı operasyon sırasında uygulanan trakeostomi işlemi sonrası hasta takibi ve bakımına yönelik olarak yürütülen sağlık hizmetinin etkin ve yeterli olarak sunulamamış olması, bir başka ifade ile kamu hizmetinin kötü işletilmesi nedeniyle bilişsel faaliyetleri tamamen ortadan kaybolmuş ve tamamen yatağa bağımlı hale gelmesi nedeni ile davalı idarenin olaydaki kusurunun ağırlığı da dikkate alınarak, davacı … için 30.000,00 TL, annesi … için 30.000,00 TL, baba … için 30.000,00 TL olmak üzere toplam 90.000,00 TL tutarın manevi tazminat olarak davacılara ödenmesi gerektiği gerekçesiyle maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; istinaf istemine konu kararın avukatlık ücretine ilişkin kısmına yönelik davacıların istinaf başvurularının kabulü ile davalı idare lehine manevi tazminat yönünden avukatlık ücretine hükmedilmesine yönelik kısmının kaldırılmasına, davalı idare vekili için reddedilen manevi tazminat istemi nedeniyle karar tarihinde yürürlükte olan anılan Tarife uyarınca davacılar vekili için hesaplanan tutarı geçmemek üzere 9.950,00 TL avukatlık ücretine hükmedilmesine, kararın diğer kısımlarına yönelik tarafların istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, ameliyattan sonra küçüğün boğaz temizliğinin yapılmaması sebebiyle zamanla boğazın tıkandığı, nefes alamadığı, beynine oksijen gitmediği, hastane sürecinin altı ay boyunca devam ettiği ve küçüğün yatağa bağımlı hale geldiği, bu sonucun çene ameliyatının bir sonucu olamayacağı, olayda ağır hizmet kusurunun bulunduğu, takdir edilen manevi tazminat tutarının düşük olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, olayda davalı idare ve personelinin kusur, ihmal veya hatasının bulunmadığı, olaya yönelik soruşturma kapsamında alınan bilirkişi raporunda da bu yönde görüş bildirildiği, dosyadaki Adli Tıp Kurumu raporunda da tıbbi hatanın varlığı konusunda kesin ve net bir kanaate yer verilmediği, kesin olmayan ihtimallere dayalı olarak kanaat bildirildiği, ameliyat sırasında ve sonrasında erken dönemde herhangi bir komplikasyon yaşanmadığı, hastanın bilinci açık ve kendisi yürür vaziyette servise alındığı, bu durumdaki hastanın yoğun bakım şartlarında tutulamayacağı, serviste nöbetçi ekibe çok yakın olan odada tutulduğu, ameliyattan iki gün sonra solunum sıkıntısı yaşadığı, tüm müdahalelere rağmen kalbinin durduğu, yoğun çabalar sonucunda hayata döndürüldüğü, bu müdahale sonrasında da anestezi yoğun bakımında takip ve tedavi edildiği, tüm müdahalelerin zamanında yapılmasına rağmen küçükte nörolojik hasar kaldığı, hastanın bu ve benzeri riskleri kabul ederek ameliyata alındığı, bilinci açık olan bir hastanın trakeostomi kanüllerinin sık aspire edilmesine gerek olmadığı, gece hastanın uyumasına müsaade edildiği, meni muhakeme kararının onanarak kesinleştiği, eksik inceleme ile karar verildiği, talep edilen tutarın fahiş olduğu, faiz talebinin kabul edilemeyeceği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN_SAVUNMALARI: Davacılar tarafından, ameliyattan sonra küçüğün boğaz temizliğinin yapılmaması sebebiyle zamanla boğazın tıkandığı, olayda ağır hizmet kusurunun bulunduğu, davalı idarenin temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davalı idare tarafından, davaya konu tedavi ile ilgili öğretim üyesi, uzman ve personelin kusur, ihmal veya hatasının bulunmadığı, olaya yönelik soruşturma kapsamında alınan bilirkişi raporunda da bu yönde görüş bildirildiği, meni muhakeme kararının onanarak kesinleştiği, dosyadaki Adli Tıp Kurumu raporunda da tıbbi hatanın varlığı konusunda kesin ve net bir kanaate yer verilmediği, kesin olmayan ihtimallere dayalı olarak kanaat bildirildiği, davacıların temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY_TETKİK_HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında dosya tekemmül ettiğinden bir karar verilmeksizin, duruşma istemi ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY:
Davacı …'ın, ilk kez 2007 yılında davalı idareye bağlı sağlık kuruluşuna temporomandibular eklemin ankilozu (çene ekleminin kemikleşerek donması) şikayetiyle başvuruda bulunduğu, ameliyat edilerek tedavisinin tamamlandığı, ancak daha sonra şikayetlerinin devam etmesi sebebiyle aynı sağlık kuruluşuna tekrar başvurduğu, burada gerçekleştirilen muayenesinin ardından 24/10/2011 tarihinde ameliyat için yatışının yapıldığı, 25/10/2011 tarihinde ameliyata alındığı, çenesindeki rahatsızlık sebebiyle entübe edilemediğinden trakeostomi uygulandığı, ameliyat sırasında herhangi bir komplikasyon yaşanmadığı, sonrasında servise çıkarıldığı, 27/10/2011 tarihinde saat 04:00 sıralarında refakatçisi tarafından boğaz ağrısı şikayeti olduğunun bildirildiği, hemşire tarafından müdahale yapıldığı sırada kardiyak arrest geliştiği, 3 dakikalık resüsitasyona cevap alındığı, akabinde yakın takip maksadıyla anestezi yoğun bakımına nakledildiği, yaşanılan kardiyak arrest nedeniyle serebral ödem gözlendiği, yoğun bakım ünitesinde stabil hale getirilmesinden sonra bilinci kapalı olarak plastik cerrahi servisine nakledildiği, spastik tetrapleji tanısı ile fizik tedavi ve rehabilitasyon servisine nakledildiği, dört ay fizik tedavi programı uygulanmasına rağmen yatağa bağımlı olarak taburcu edildiği, davacılar tarafından, olay nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle 10/09/2012 kayıt tarihli dilekçeyle davalı idareye yapılan başvurunun 26/09/2012 tarihli yazıyla reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık haline veya ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
Öte yandan, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu'nun 1. maddesinde; adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurulduğu, 2. maddesinde, Adli Tıp Kurumunun, mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen adli tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu, 15. maddesinde, Adli Tıp Üst Kurullarının, adli tıp ihtisas kurulları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibarıyla yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri, adli tıp ihtisas kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri, adli tıp ihtisas kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile ihtisas dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı düzenlenmiştir. 703 sayılı "Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" ile anılan hükümler yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte, 15/07/2018 tarih ve 304794 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, 4 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 2, 3 ve 16. maddelerinde yukarıda yer verilen hükümler aynı şekilde yeniden getirilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta, olaya yönelik olarak hazırlanan Adli Tıp 2. İhtisas Kurulunun 25/08/2017 tarihli raporunda özetle, "ağız açıklığı olmayan ve solunum yollarının emniyet altına alınmasının zor olduğu durumlarda ameliyatın trakeostomi ile yapılmasının doğru olduğu, ameliyat sonrası dönemde bu tip hastaların komplikasyonlara açık olduğu (sekresyon birikmesi, trakeostomi kanülünün bir yere dayanması, çıkması, kanama, enfeksiyon, vs.), dolayısıyla ya çok iyi takibin gerektiği, en iyisinin yoğun bakım şartlarında takiplerinin yapılması olduğu, yoğun bakımda yer olmayıp serviste takip edilmesi durumunda çok sık kontrollerinin yapılması gerektiği, dosyada mevcut günlük gözlem notunda saat 01:00'deki takibinde satürasyonun %97 olduğu, 18:00'de hemşire tarafından aspirasyon yapıldığı için tekrar aspire edilmediğinin kayıtlı olduğu, dosyada hemşire gözlemine ait sadece 27/10/2011 tarihinde 04:00'ten itibaren takip notunun olduğu, öncesine ait not bulunmadığı, dosyada mevcut hemşire ifadelerinde ise hastanın saat 18:00 civarında aspire edildiği, saat 22:00 ve 23:00'te vital bulgularının kontrol edildiği, satürasyonlarının iyi seyrettiği ve daha sonra 04:00'te hastanın kötüleşmesi üzerine hemşirelerin hasta odasına gittiği, hastanın satürasyonlarının %20'ye kadar düştüğü, doktora haber verip anestezi ekibini çağırdıkları ve CPR ile hastanın döndüğü ve HİE devam ettiği, bundan sonraki hayatının bu şekilde devam ettireceğinin anlaşıldığı cihetle dosyadaki tıbbi belgelerde saat 17:00 ve 01:00'e ait doktor notu dışında saat 04:00'e kadar hemşire gözlemine ait tıbbi belge bulunmadığı, kişinin trakeostomi bakımlarının yapıldığına ve vital bulgu takiplerine ait tıbbi belge bulunmadığından cihetle hasta takibinde eksiklik olduğu, dosyadaki tıbbi belgelerin yetersizliği nedeniyle kişide gelişen hipoksik iskemik ensefalopati tablosunun kişinin kendinde mevcut etkenlerden dolayı mı yoksa bakım eksikliğinden dolayı mı olduğunun mevcut verilerle belirlenemediği" yönünde görüş bildirilmiştir.
Davacılar tarafından yapılan şikayet üzerine, davalı idare tarafından ilgili doktorlar hakkında başlatılan inceleme neticesinde alınan (Danıştay 1. Dairesinin 30/10/2014 tarih ve E:2014/1084, K:2014/1452 sayılı kararıyla onanan ve Danıştay 1. Dairesinin anılan dosyasından UYAP üzerinden temin edilen) Ege Üniversitesi Rektörlüğü Yetkili Kurulunun 13/05/2014 tarihli men-i muhakeme kararında belirtildiği üzere, inceleme kapsamında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrif ve Estetik Cerrahisi Anabilim Dalında görevli üç öğretim üyesince hazırlanan bilirkişi raporunda, "hastada ani gelişen solunum sıkıntısı durumunda nöbetçi hemşire, nöbetçi doktorlar ve anestezi doktoruna haber verildiği, nöbetçi doktorların hastanın oksijen satürasyonunun düşmemesi için gerekli desteği yaptığı, anestezi doktorunun da hastada kardiyopulmoner arrest gelişir gelişmez gerekli müdahalelerde bulunarak hastanın durmuş olan kalp ritminin yeniden başlamasını sağladığı, ancak 3 dakika gibi kısa bir süre bile oksijensiz kalan hastada hipoksik iskemik ensefalopati geliştiği, hemşire ve doktorların tüm müdahalelerinin zamanında ve yerinde olduğu, herhangi bir ihmalin söz konusu olmadığı, bu durumun trakeostomi sonrası beklenen olası bir durum olduğu" hususlarına yer verilmiştir.
Adli Tıp Kurumu raporunda, "hasta takibinde eksiklik olduğu, dosyadaki tıbbi belgelerin yetersizliği nedeniyle kişide gelişen hipoksik iskemik ensefalopati tablosunun kişinin kendinde mevcut etkenlerden dolayı mı yoksa bakım eksikliğinden dolayı mı olduğunun mevcut verilerle belirlenemediği" hususuna yer verilmesine karşın, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden alınan raporda ise, "hemşire ve doktorların tüm müdahalelerinin zamanında ve yerinde olduğu, herhangi bir ihmalin söz konusu olmadığı, bu durumun trakeostomi sonrası beklenen olası bir durum olduğu" yönünde görüş bildirildiği, dolayısıyla Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu raporu ile Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrif ve Estetik Cerrahisi Anabilim Dalı öğretim üyelerince hazırlanan rapor arasında çelişki bulunduğu görülmektedir.
Bilirkişiye başvurulmasındaki amacın, hukuka uygun karar verebilmek için gerekli verilere ulaşmak olduğu göz önünde tutulduğunda, bilirkişilerin uyuşmazlık konusunda özel ve teknik bilgiye sahip olan kişiler arasından seçilmesi gerektiği kuşkusuz olup; bilirkişi veya bilirkişilerce düzenlenen raporda, sorulara verilen cevapların şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, rapor içeriğinin ise hükme esas alınabilecek nitelikte olması gerekmektedir.
Bu amaçla, ilgili uzman hekimlerin katılımının sağlandığı Adli Tıp Üst Kurulundan tarafların iddialarının dikkate alındığı, davacı …'ın ameliyatının trakeostomi ile gerçekleştirilmesinin tıp kurallarına uygun olup olmadığı, bu tip hastalar komplikasyonlara açık olduğundan postop takibinin yoğun bakım şartlarında yapılmasının gerekip gerekmediği, trakeostomi bakımlarının ne sıklıkla yapılması gerektiği, günlük gözlem notu ve hemşire ifadelerine göre 26/10/2011 tarihi saat 18:00'den durumunun kötüleştiği 27/10/2011 tarihi saat 04:00'e kadar aspirasyon yapıldığına dair bir kayıt bulunmadığı gözetildiğinde, son aspirasyonun, durumunun kötüleşmesinin 10 saat öncesinde yapıldığının kabul edilip edilemeyeceği, bu durumun kabulü halinde de trakeostomi kaynaklı komplikasyon riskinin artıp artmadığı, trakeostomi bakımlarının uygun aralıklarla yapılıp yapılmadığı, durumunun kötüleşmesinin öncesinde gerekli tedbirlerin alınıp alınmadığı, dolayısıyla kişide hipoksik iskemik ensefalopati gelişmesinin bakım eksikliğinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, …'a söz konusu hastanede gerçekleştirilen tıbbi ameliyelerin tıp kurallarına uygun şekilde yapılıp yapılmadığı hususlarının tereddüte yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulduğu, tutarlı ve anlaşılır bir rapor alınarak olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
Bu durumda, uyuşmazlığın çözümü için yeterli olmayan bilirkişi raporuna dayalı olarak eksik inceleme sonucu verilen İdare Mahkemesi kararına karşı taraflarca yapılan istinaf başvuruları üzerine, davalı idarenin istinaf başvurusunun reddi, davacıların istinaf başvurularının kısmen kabulü ile istinafa konu kararın reddedilen manevi tazminat istemi nedeniyle davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yönelik kısmının kaldırılması, davalı idare lehine davacılar vekili için hesaplanan tutarı geçmemek üzere 9.950,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi, davacıların diğer istinaf başvurularının reddi yolundaki Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Ayrıca, davacılar tarafından, dava dilekçesinde davacılardan …'ın bir başkasının bakım ve yardımına ihtiyacının olması ile iş göremez durumda olması nedenleriyle toplam 500.000,00 TL maddi tazminat isteminde bulunulmuş, bu tutarın ne kadarının bakıcı gideri için talep edildiği belirtilmemiş, dosyadaki hesap bilirkişi raporunda 25/10/2011 ila 31/12/2018 tarihleri arasındaki dönem için bakıcı ücretinden kaynaklanan maddi tazminat hesabı, 25/10/2011 tarihinden muhtemel ömür süresi sonuna kadar da iş gücü kaybı tazminatı hesabı yapılmış, bu rapora istinaden verilen 06/10/2018 kayıt tarihli miktar artırım dilekçesi ile de talep konusu tutar toplam 1.221.432,00 TL'ye artırılmış, İdare Mahkemesince maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmiş, dolayısıyla adı geçen davacının muhtemel ömür süresince devam edecek olan bakıcı giderine ilişkin maddi tazminat istemi yönünden hüküm kurulmamıştır. İdare Mahkemesinin maddi tazminat isteminin kabulüne yönelik kısmına karşı yapılan istinaf başvuruları temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararı ile reddedilmiştir. İşbu bozma kararı üzerine, yeniden yapılan yargılama neticesinde idarenin tazmin yükümlülüğünün bulunduğu sonucuna varılması halinde, bakıcı giderine ilişkin maddi tazminat hesabının yerleşik içtihatlar gereği aşağıda belirtilen ilkelere göre yapılması gerekmektedir. Buna göre; 1- Bakımı üstlenilen ağır engelli hastanın hayatta olduğunun belgelendirildiği sürece bakıcı giderlerinin ödenmesine karar verilmesi, 2- Ödemenin her takvim yılı başında yıllık peşin olarak yapılması, 3- Bakımı üstlenilen ağır engelli hastanın bakıcı giderine ilişkin maddi tazminat tutarının, aylık brüt asgari ücret üzerinden hesaplanması, 4- Anılan kriterler dikkate alınarak, olay tarihi ile mahkemece verilecek karar tarihi arasında geçen süre için bakıcı gideri tazminat tutarının bir bütün olarak hesaplanması, bu tutarın yasal faiziyle birlikte tazminat olarak ödenmesine karar verilmesi ve bu kısım açısından nispi vekalet ücretine hükmedilmesi, 5- Mahkemece verilecek karar tarihinden sonraki dönemler için yapılacak bakıcı gideri tazminatına ilişkin ödemelerin, davalı idarece re'sen ağır engelli kişinin yaşadığı tespit edilmek ve ilgili yıldaki brüt asgari ücret üzerinden hesaplanmak suretiyle her takvim yılının başında peşin olarak yapılmasına karar verilmesi ve bu kısım açısından maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, davacılardan …'ın Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde gerçekleştirilen TME ankilozu ameliyatı sonrasında yatağa bağımlı hale gelmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı iddia edilen maddi ve manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi isteminden kaynaklanan işbu davanın ihbarı için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesi ile anılan maddenin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 61. ve devamı maddeleri hükümleri uyarınca gerekli koşulların oluştuğu anlaşılmakta olup, Mahkemece, esastan yeniden karar verilirken dava konusu olayda idare ile arasında rücu ilişkisi doğabilecek kişi veya kişilerin tespit edilerek davanın res'en ilgililere davaya müdahil olabilme haklarını kullanabilmelerini teminen davanın ihbarı gerektiği açıktır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:…. sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesine gönderilmesine, 02/06/2021 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi