14. Hukuk Dairesi 2016/16656 E. , 2019/3122 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalılar aleyhine 02.03.2015 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi ve kal talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 11.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu 1279 No"lu parsele sınır komşusu olan 1280 No"lu parsel üzerinde davalıların murisi ... ait bir ev bulunmakta olup taşınmazın davalılar tarafından kullanıldığını, her iki taşınmazın sınırında bulunan ağaçlarının kendi taşınmazına zarar verdiğini, davalıları bu hususta uyardığını ancak olumlu bir cevap alamadığını ileri sürerek, sınırda bulunan ağaçların sökülerek kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalılar, davaya konu ağaçların 40-50 yıllık olup aynı sınırda eskiden beri bulunduklarını, davacının aralarındaki husumet nedeniyle herhangi bir zararı olmayan bu ağaçları kaldırmak istemesinin kötüniyet göstergesi olduğunu, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile davacıya ait 1279 No"lu parsele komşu olan davalılara ait 1280 No"lu parselin ortak sınırında bulunan ve 30.09.2015 tarihli heyet bilirkişi raporunda (a1) ila (a16) harfleriyle gösterilen ağaçların kesilmesi suretiyle davalıların müdahalesinin önlenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... temyiz etmiştir.
TMK m. 683"deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nin "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Davaya konu olayda uygulama imkanı bulunan TMK’nin 740. maddesi, başkasının mülküne geçip zarar veren dal ve köklerin, zarar gören mülk sahibi tarafından kesilebileceği hükmünü içermektedir. Malikin kendi taşınmazı üzerine diktiği ağaçların dalları ve kökleri komşunun taşınmazına geçip zarar verdiği takdirde, ikaz üzerine münasip bir müddet içerisinde bu dal ve köklerin kesilmesi gerekir. Malik tarafından kesilmediği takdirde, komşunun bu dal ve kökleri kesip zaptetmek hakkı doğar. Ancak tüm ağaçların kesilmesine ilişkin hüküm kurulmamalıdır.
Taşkınlığın belirlenebilmesi için mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli, yapılacak keşifte, kadastro mühendisi veya tapu fen memuru bilirkişi yanında ziraatçi bir bilirkişi de hazır bulundurulmalıdır. Davalının kendi taşınmazı içerisine diktiği ağaçların gölge yapmak suretiyle davacının taşınmazı üzerindeki bitkilere, katlanma sınırını aşacak şekilde zarar verdiği yapılan keşif ve uzman bilirkişi raporu ile belirlendiği takdirde, bu zarar ağaç dallarının budanması veya seyreltilmesi ile giderilebiliyorsa bu önlemlere, buna rağmen davacının zararı önlenemiyorsa ağaçların kökten kesilmesine veya sökülmesine karar verilmelidir.
Ancak davalının kendi taşınmazı içerisine diktiği ağaçların, ileride büyüyüp davacının taşınmazına gölge yapıp zarar vereceği iddiası ile açılan davaların reddi gerekir. Uzun zaman sonra doğacak muhtemel zararlar için mülkiyet hakkının kısıtlanması, mülkiyetin genel kurallarına ve bizzat Medeni Kanunun 737. maddesi hükmüne ters düşer.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu madde uygulamasında doğrudan bir tecavüz söz konusu olduğundan, ayrıca katlanma sınırını aşan bir zararın bulunup bulunmadığını, mülkiyetin taşkın kullanılıp kullanılmadığını araştırmaya gerek yoktur.
Öte yandan, elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkin bu tür davalarda, davalı taşınmazın tüm kayıt maliklerinin davalı olarak davada yer alması zorunludur. Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında re"sen gözetilmesi gerekir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı, maliki olduğu 1279 No"lu parsel ile sınır komşusu olan 1280 No"lu parselin ortak sınırında bulunan ağaçların sökülerek kaldırılmasını talep ettiğinden, davaya konu 1280 parsel sayılı taşınmazın tüm kayıt maliklerinin davalı olarak davada yer alması gerekmektedir. Dosya içerisinde mevcut tapu kayıtlarının incelenmesinde ise davalıların, 1280 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı ile bir bağlantısı kurulamamış; dava konusu bu taşınmazın 1/2 paylı olarak dava dışı ... ve ... adına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
O halde mahkemece, dava konusu 1280 parsel sayılı taşınmazın tüm kayıt maliklerinin davalı olarak davaya katılımı sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmaksızın, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Bununla birlikte, hükme esas alınan 30.09.2015 tarihli bilirkişi heyet raporu da hüküm kurmaya elverişli ve yeterli değildir. Zira anılan raporun sonuç kısmında, yüzeysel ifadeler kullanılmak suretiyle her iki taşınmazın sınırında bulunan muhtelif cins ve yaştaki ağaçların tamamının kesilmesi ya da kök kısımlarından sökülmesi gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.
Bu durumda mahkemece, bilirkişilerden ek rapor alınarak, dava konusu ağaçların davacıya ait taşınmaza verdiği zararın önlenmesi için kesilmesi mi yoksa kök kısımlarından sökülerek kaldırılması mı gerektiği hususunun net bir şekilde belirlenmesi, daha sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiş; bu nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ..."un temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 04.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.