Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/143
Karar No: 2018/1460
Karar Tarihi: 18.10.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/143 Esas 2018/1460 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2018/143 E.  ,  2018/1460 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : Yargıtay 20. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)


    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 20. Hukuk Dairesince;
    “Davacılar vekili Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesine verdiği dava dilekçesinde özetle; Muğla İli, Milas İlçesi, ....,....mevkiinde bulunan ve tapunun Cilt: 182, Sahife: 53, Sıra No: 9’ da 3745 yevmiye numarasında kayıtlı taşınmazın 14.10.1986 tarihinde eski malik Bülent Kibaroğlu’nun satışı ile müvekkillerinin miras bırakanı İsmet Tokbay adına kayıt edildiğini, Milas Orman İşletme Müdürlüğünce kadastro sırasında 909 parsel sayısı ile tapu malikleri adına tespit edilen taşınmazın orman olduğu iddiası ile açılan tespite itiraz davası sonucunda Milas Kadastro Mahkemesinin 15.05.1991 günlü, 1989/16 E, 1991/10 K sayılı ilamı ile taşınmazın miras bırakan yerine eski malik Bülent Kibaroğlu adına tesciline karar verilerek miras bırakanın mülkiyet hakkının elinden alındığını, bunun üzerine Milas 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/423 E, 2001/513 K. sayılı dosyasında Milas Tapu Müdürlüğü ve Bülent Kibaroğlu aleyhine tazminat davası açtıklarını, mahkemece 42.571,71 TL tazminatın 19.06.2007 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiğini, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2011/18477 E, 2012/13831 K. sayılı ilamı ile “ Tapu müdürlüğünün kesinleşen mahkeme kararına göre işlem yaptığı, bu nedenle kendisine kusur ve sorumluluk izafe edilemeyeceği” gerekçesiyle verilen hükmün Tapu Sicil Müdürlüğü lehine bozulduğunu, Tapulama Mahkemesince tapu kaydı dikkate alınmadan verilen karar nedeniyle uğranılan zarardan T.C. Adalet Bakanlığının sorumlu olduğunu beyanla, 42.571,71 TL alacağın 19.06.2007 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı Bakanlığı temsilen Hazine vekili süresinde verdiği cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunduktan sonra Bülent Kibaroğlu hakkında kesinleşmiş karar varken davacının mükerrer biçimde tazminat talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu öne sürerek davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece yapılan yargılama sonucunda 2013/2014 E- 2014/54 K. sayılı, 06.02.2014 tarihli kararla HMK 47. maddesi gereğince hakimin sorumluluğu nedeni ile Devlet aleyhine açılan tazminat davasının ilgili Yargıtay Dairesinde görülmesi gerektiği gerekçe gösterilerek görevsizlik kararı verilmiş, dosyanın gönderildiği Yargıtay 4. Hukuk Dairesince de 18.01.2016 gün ve 2015/89 E, 2016/2 K. sayılı ilamla kadastro mahkemesi hakimleri hakkında ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapma görevinin esas davaya bakmakla görevli Yargıtay 20. Hukuk Dairesine ait olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi üzerine dosya dairemize gönderilmiştir.
    GEREKÇE: Dava, hakimin yargısal faaliyetleri nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
    Dosya içeriğinde toplanan delillerden davacıların miras bırakanı İsmet Tokbay ve Bülent Kibaroğlu’nun Milas ....nde bulunan geldisi Cilt182, Sayfa 53, Sıra No 9 da kayıtlı taşınmazda paydaş oldukları, 29.08.1978 tarihinde yapılan tapulama çalışmaları sırasında kaydın 21.520 m2 yüzölçümlü, zeytinlik nitelikli 909 parsele revizyon gördüğü ve payları oranında tapu malikleri adına tespit edildiği, Orman Yönetiminin 03.11.1978 tarihinde tüm parsel maliklerini hasım göstererek taşınmazın bir kısmının orman olduğu iddiası ile tespite itiraz davası açtığı, davanın devamı sırasında parsel maliklerinden Bülent Kibaroğlu’nun taşınmazdaki 1000/20220 payını 14.10.1986 tarihinde tapu maliklerinden olan davacıların miras bırakanı İsmet Tokbay’a kayden sattığı, satışın aynı gün Kadastro Müdürlüğüne bildirildiği ayrıca mahkemece tapu kaydının istenilmesi üzerine Milas Tapu Müdürlüğünce 13.07.1990 tarihli yazı ekinde gönderilen kayıtta da bu hisse satışı göründüğü halde hisse satışı gözden kaçırılarak Milas Kadastro Mahkemesince 1989/128 E.-1991/17 K. sayılı 15.05.1991 günlü kararla davanın reddine, taşınmazın davalılar adına tesciline karar verildiği, kararın 15.07.1991 tarihinde kesinleşmesi üzerine aynı gün tespit malikleri adına tescil edildiği, Bülent Kibaroğlu’nun daha önce miras bırakana sattığı 1000/20220 payı kayden malik görünmesi nedeniyle 19.06.2007 tarihinde tespit maliklerinden Orhan Dağ’a sattığı, bunun üzerine miras bırakan İsmet Tokbay’ın 07.11.2008 tarihinde Milas 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde Tapu Sicil Müdürlüğü ve Bülent Kibaroğlu’nu hasım göstererek taşınmaz mülkiyetini kaybetmesi nedeniyle fazla hakkını saklı tutarak 50.000 YTL zararının 19.06.2007 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsili istemiyle dava açtığı, dava devam ederken 21.10.2010 tarihinde miras bırakan İsmet Tokbay’ın öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi .... ile çocukları ...., ... ve ...’ı bıraktığı, mirasçılardan ....’ın mirası reddettiği, yapılan yargılama sonucunda 2008/423 E.-2011/513 K. sayılı 21.07.2011 günlü kararla mirası reddeden .... yönünden davanın taraf sıfatı yokluğundan reddine, ...., ... ve ... yönünden kısmen kabulü ile 42.571,71 TL’nin 19.06.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiği, davalıların temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2011/18447 E.-2012/13831 K. sayılı ve 29.05.2012 günlü ilamı ile Bülent Kibaroğlu’nun tüm temyiz itirazlarının reddine, davalı Tapu Sicil Müdürlüğü’nün kesinleşen mahkeme kararı uyarınca işlem yaptığı anlaşıldığından ve kendisine bir kusur ve sorumluluk yüklenemeyeceğinden Tapu Sicil Müdürlüğü hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gereğine değinilerek bozulduğu, karar düzeltme isteminin reddi ile de hükmün Bülent Kibaroğlu yönünden 11.03.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
    HMK 46. maddesinde hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği açıklandıktan sonra hakimin hukuki sorumluluğunu doğuracak sebepler sınırlı sayı ilkesine tabi olarak altı bent halinde sayılmıştır. Bu davalarda davacı, hâkimin HMK m.46’da belirtilen eylemlerden biri veya birkaçını kusurlu olarak işlediğini, bunun sonucunda maddi ve/veya manevi zarara uğradığını ve uğranılan zarar ile hâkimin eylemi arasında uygun illiyet bağının bulunduğunu ispat etmek durumundadır. Davacı tarafın dava dilekçesinde dayandığı “Tapu Müdürlüğünce dosyaya gönderilen tapu kaydında hisse satışı göründüğü halde mahkemece hüküm verilirken ve sicil oluşturulurken hisse satışının gözden kaçırılarak eski malik adına tescil kararı verilmesi “ olgusu kanunda sayılan sebeplerden hiçbirine girmemektedir. Bu nedenle hakimin tazminat sorumluluğunun koşulları gerçekleşmediğinden davanın esastan reddi gerekmekte ise de; davalı Hazine vekili süresinde verdiği cevap dilekçesinde zamanaşımı definde bulunmuştur. Zamanaşımı, bir hak veya alacağın dava yolu ile öne sürülmesine engel olan kişisel bir savunma sebebidir. Bu özelliği nedeniyle de esasa ilişkin savunma sebeplerinden daha önce incelenmesi ve davanın zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığının belirlenmesi halinde davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
    01.11.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 46. maddesinde Devlet’in tazminat ödemesi durumunda ilgili hakime rücu davası açması için bir yıllık süre öngörülmüş ise de, hâkimin hukuki sorumluluğuna dayanılarak Devlet’e karşı açılacak tazminat davası için bir süre belirlenmemiştir. HMK 46. maddesine göre Devlet aleyhine açılacak davalar için kanunda özel bir düzenleme bulunmadığından, bu tür davalarda 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 146. (Mülga 808 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125. ) maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği düşünülebilir ise de; öğreti ve uygulamada yürürlükten kalkmış olan 1086 sayılı HUMK döneminde hakimler hakkında yargılama faaliyetinden dolayı açılan tazminat davalarının niteliği itibariyle haksız fiilden kaynaklanan bir dava olduğu, bu nedenle de Borçlar Kanununun 60. maddesinde belirtilen haksız fiillere ilişkin 1 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin uygulanması gerektiği tartışmasız kabul edilmekte idi. HMK’nun 46. maddesinde belirtilen sebepler esas itibari ile HUMK’nun 573. maddesindeki sebeplerle aynıdır. Bu sebepler genel olarak hukuka aykırı fiillerdir ve hâkimin ağır kusuruna veya kastına dayanmaktadır. Aralarındaki fark HUMK m.573/1,b.7’de gösterilen “Memuriyet vazifesini yapmakta ihmal ve terahi gösterilmesi veya kanuna göre verilen emirlerin makbul bir sebep olmaksızın yapılmaması” sorumluluk sebebinin yeni kanuna alınmamasıdır. HUMK döneminde yargılama faaliyetinden dolayı doğrudan hakime karşı dava açılmakta iken HMK döneminde hakime karşı dava açılması engellenerek davanın Devlete karşı açılması kabul edilmiş ise de, gerek HUMK döneminde hakimin sorumluluğuna hükmedilebilmesi için ve gerekse HMK döneminde Devletin tazminatla sorumlu tutulabilmesi için HUMK’nun 573. ve HMK’nun 46. maddelerinde sayılan hakimin hukuki sorumluluk sebeplerinden birinin gerçekleşmiş olmasının gerekmesi, HMK".nun 46. maddesinde Devlete ödediği tazminat nedeniyle sorumlu hâkime rücu etme zorunluluğu getirilmesi, 48. madde ile de mahkemenin davayı ilgili hakime resen ihbar etmekle yükümlü tutulması gözönüne alındığında; HMK 46. maddesine göre açılan tazminat davalarının da özünde haksız fiile dayanan bir dava olduğunu göstermektedir. Bu nedenle HUMK döneminde olduğu gibi HMK 46. maddesine göre açılan tazminat davalarında da ilgisine göre haksız fiiller için öngörülen 808 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. maddesindeki zamanaşımı sürelerinin veya 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesindeki “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.” hükmünün uygulanması gerektiğini kabul etmek gerekir.
    Somut olaya gelince, davacıların miras bırakanı İsmet Tokbay taraf olduğu Milas Kadastro Mahkemesinin 1989/128 Esas sayılı dosyasında tespite itiraz davası sürerken 14.10.1986 tarihinde Bülent Kibaroğlu’na ait 1000/20220 payı eski kayıt üzerinden satın almış, mahkemece getirtilen tapu kaydında hisse satışı göründüğü halde karar verilirken hisse satışı gözden kaçırılarak davanın reddine, taşınmazın davalılar adına tesciline şeklinde karar verilmiş ve verilen karar 15.07.1991 tarihinde kesinleşmiş ve taşınmaz aynı gün tespit malikleri adına payları oranında tescil edilmiş, daha sonra tapuda malik görünen Bülent Kibaroğlu aynı payı 19.06.2007 tarihinde Orhan Dağ’a satmıştır. Kadastro Mahkemesinin kararının kesinleştiği 15.07.1991 tarihinde davacıların miras bırakanı mülkiyet hakkını kaybetmiş, taşınmazın 19.06.2007 tarihinde başkasına satışı ile de taşınmazı geri alma hakkı ortadan kalktığından zarar gerçekleşmiştir. Nitekim miras bırakan taşınmaz payını artık geri alamayacağını, zararının gerçekleştiğini düşünerek zarar sorumlusu olarak gördüğü Tapu Sicil Müdürlüğü ve Bülent Kibaroğlu’nu hasım göstererek 07.11.2008 tarihinde Milas 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açmıştır. Miras bırakanının taşınmazda satışa konu pay dışında önceden mevcut başka bir payının daha olması, mahkemece sicil oluşturulurken hatalı olarak pay oranları belirtilmeksizin taşınmazın davalılar adına tesciline şeklinde karar verilmesi, miras bırakanın da davalılar arasında olması nedeniyle kadastro mahkemesindeki yargılama sırasında ve sonrasında satın aldığı payın kendi adına değil eski malik adına tescil edileceğini bilemeyeceği kabul edilse dahi, en geç tazminat davasının açıldığı tarihte hakimin hatalı karar verdiğini, hatalı karara dayanarak tescil gerçekleştikten sonra satın aldığı payın mükerrer olarak başkasına satılması nedeniyle zarara uğradığını, bir başka deyişle faili ve fiili öğrendiği kuşkusuzdur. Buna rağmen ilgili hakim hakkında o tarihte yürürlükte bulunan HUMK’nun 573. maddesine dayanarak tazminat davası açmamış, sadece zarar sorumlusu olarak gördüğü Tapu Sicil Müdürlüğü ve Bülent Kibaroğlu aleyhine dava açmıştır. Aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayan müteselsil sorumlulardan bir veya birkaçı hakkında dava açılması, dava açılmayan diğer zarar sorumluları yönünden zamanaşımını kesmeyeceği dikkate alındığında miras bırakanın önceki davayı açtığı 07.11.2008 tarihi ile görülen davanın açıldığı 15.11.2013 tarihleri arasında yine o tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı Barçlar Kanununun 60. maddesinde haksız fiiller için öngörülen 1 yıllık zamanaşımı süresi fazlasıyla geçmiştir. Bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmiştir.
    HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
    1-Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,
    2-6100 sayılı HMK"nın 49. maddesi gereğince 700,00 TL disiplin para cezasının davacılardan alınarak Hazineye verilmesine,
    3-Alınması gerekli 29,20 TL maktu karar ve ilam harcının peşin ödenen 727,05 TL harçtan mahsubu ile bakiye 697,85 TL harcın istek halinde davacılara iadesine.
    4-Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre hesaplanan takdiren 5.033 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı Hazineye verilmesine,
    5-Yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, avans olarak peşin yatırılan giderlerden harcanmayan varsa istek halinde davacılara iadesine,”
    Dair oy birliği ile verilen 07.03.2017 gün ve 2016/1 E., 2017/1 K. sayılı karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm belgelerin okunmasından sonra gereği düşünüldü:
    Dava 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
    Davacılar vekili, eski malik Bülent Kibaroğlu adına tapunun 182 cilt 53 sahife 3745 yevmiye numarasında kayıtlı taşınmazın 14.10.1986 tarihinde müvekkillerinin miras bırakanı İsmet Tokbay tarafından satın alınarak adına tescil edildiğini, Milas Orman İşletme Müdürlüğünce kadastro sırasında 909 parsel sayısı ile tapu malikleri adına tespit edilen taşınmazın orman olduğu iddiası ile açılan tespite itiraz davası sonucunda, Milas Kadastro Mahkemesinin 15.05.1991 gün ve 1989/128 E., 1991/17 K. sayılı kararı ile taşınmazın miras bırakan yerine eski malik Bülent Kibaroğlu adına tesciline karar verilerek miras bırakanın mülkiyet hakkının elinden alındığını, bunun üzerine Milas 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/423 E., 2011/513 K. sayılı dosyasında Milas Tapu Müdürlüğü ve Bülent Kibaroğlu aleyhine tazminat davası açtıklarını, mahkemece 42.571,71TL tazminatın müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiğini, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2011/18447 E., 2012/13831 K. sayılı kararı ile “Tapu müdürlüğünün kesinleşen mahkeme kararına göre işlem yaptığı, bu nedenle kendisine kusur ve sorumluluk izafe edilemeyeceği” gerekçesiyle hükmün Tapu Sicil Müdürlüğü lehine bozulduğunu, Kadastro Mahkemesince tapu kaydı dikkate alınmadan verilen karar nedeniyle uğranılan zarardan T.C. Adalet Bakanlığının sorumlu olduğunu ileri sürerek 42.571,71TL alacağın 19.06.2007 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı ... vekili, zamanaşımı definde bulunduklarını, dava dilekçesinde HMK’nın 46. maddesinin hangi bendine dayanıldığının açıklanmadığını, tazminat talebine konu yargılama faaliyetinde hukuka aykırılık bulunmadığından sorumluluk koşullarının oluşmadığını, sorumluluğu ispata yarayacak yeterli delilin sunulmadığını, dava konusu olay nedeniyle Milas Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, uğranıldığı iddia edilen zarar hüküm altına alınmışken aynı gerekçelerle yeniden tazminat talebinde bulunulmuş olmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
    İhbar olunan hâkim vekili beyan dilekçesinde, hâkim hakkında açılan tazminat davasında HMK’nın 46. maddesinde sınırlı biçimde sayılan eylemlerden en az birine dayandırıldığının belirtilmesi gerektiğini, eylemin aynı zamanda hâkimin yargılama faaliyeti ile ilgili olmasının zorunlu olduğunu, davacının Milas Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının kısmen bozulmasına ilişkin Yargıtay ilamına karşı karar düzeltme yoluna başvurmamasının zarara rıza göstermek anlamına geldiğini, müvekkilinin yargılamada ihmal ve terahi göstermediğini, olayda zaman aşımının dolduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Özel Dairece yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, Özel Dairenin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği karar usul ve yasaya uygundur.
    Ne var ki, Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, Özel Dairenin kararının gerekçesinde belirtilen ve “HUMK döneminde olduğu gibi HMK"nın 46. maddesine göre açılan tazminat davalarında da ilgisine göre haksız fiiller için öngörülen 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. maddesindeki zamanaşımı sürelerinin veya 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesindeki "Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar." hükmünün uygulanması gerektiğini kabul etmek gerekir.” şeklindeki gerekçenin yerinde olmadığı, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden karardaki bu gerekçenin “davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A maddesinde düzenlenen ve Devlet aleyhine açılacak tazminat davasının ancak dava konusu kararın dayanağı olan hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabileceğine ilişkin hükmünün uygulanması gerektiğini kabul etmek gerekir.” şeklinde düzeltilmek suretiyle kararın düzeltilmiş bu hâli ile onanması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın gerekçesi düzeltilmek suretiyle ONANMASINA, gerekli temyiz ilâm harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.10.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi